Kalp Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KALP RİTMİ BOZUKLUKLARI

Kalp ritim bozukluğu, tıptaki diğer adıyla kalp aritmileri, kalp kasının kasılma sisteminde meydana gelen her türlü sapma olarak ifade edilir.

Kalp ritim bozukluklarının neden kaynaklandığını, niteliklerini, tedavisi için neler yapmak gerektiğini bilmek için kalbin kendine has yapısını ve fonksiyonları iyi bilmek gerekir.

Kalp kaslarını meydana getiren özel lifler ritmik olarak yani düzenli aralıklarla kasılabilme kabiliyetine sahiptirler.

Kalbin sağ kulakçığında yer alan üst ana toplardamar girişinden, kalbe açıldığı alanda var olan sinüs-kulakçık düğümü, tüm kalp kasına dağılan uyarılan ana merkezidir. Diğer bir ifade ile sinüs-kulakçık düğümü kalp atışlarının düzenini yani temposunu belirleyici etkiyi sahiptir. Kalp kasını oluşturan tüm kas liflerinin özel yapıları ve aralarındaki bağlantılar vasıtasıyla sinüs-kulakçık düğümünden sistemli aralıklarla çıkmaya başlayan uyanlar, sinir liflerine ihtiyaç duymadan kolaylıkla dağılırlar.

Kalbin bir kasılıp bir gevşemesi şu süreci izler:

Sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanmakta olan uyan, dağıldığı her iki kulakçık kasının anında kasılmasını sağlar ve akabinde kulakçıklar ile kasçıkları ayıran lifli alana gelir. Bu alanda, ikinci bir uyan merkezi olarak bilinen kulakçık-karmacık düğümü yer alır. Bu düğümden oluşmuş olan özel kas liflerinden meydana gelen bir demet, karıncıkları ayıran alanı izleyerek uyanı kalbin üst kısmına yani karıncık liflerinin kasılmaya başlayacağı alana ulaştırır. Kulakçık-karıncık düğümü, doğal olarak sinüs-kulakçık düğümünün kontrolü altındadır ve kulakçıkları her kasıldığında karıncıklarda kasılır. Ancak zamanla bir takım bozukluklara yüzünden bu kontrol azalmaya başlar ve kulakçık-karıncık düğümü kendi kendine karıncıkların kasılma ritmini belirlemeye başlar. Kalp karıncıklarının kasılması yani sistol ile kanın aort vasıtasıyla büyük, akciğer atardamarı vasıtasıyla küçük dolaşıma pompalanması 0,3 saniye sürer. Karıncıkların gevşemesi yani diyastol ile dolaşımdan gelen karıncıkların dolması ise 0,5 saniye sürer. Sonuç olarak da kalp atım çevrimi dakikada yaklaşık olarak 70 defa tekrar eder. Kalp ritmi bozuklukları çoğunlukla uyarının geldiği alana veya belirtilerin şekline göre gerçekleşir.

Fizyolojik açıdan bakılacak olursa, kalp rit¬mi bozuklukları kalp kasılmasını sebep olan uyanların meydana gelmesi, dağılması, dağılma aşamaları esnasında meydana gelen hasarların temelinde gruplanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, son grup içine giren birinci derece¬de kulakçık-karıncık kalp bloğu bir ritim bozukluğuna sebep olmaz.

Taşikardi
Taşikardi, kişi dinlenirken, her hangi bir aşırı fiziksel aktivite yapmazken, kalp ritminin normalde ulaşacağı üst sınırından bir basamak üste çıkan bir hız kazanmasıdır. Sinüs taşikardisi ise aslında normal bir fizyolojik durumdur. Gün içinde hiç farkında olmadan meydana gelebilir. İnsan bedeninin gün içinde gelişen değişik koşullara uyum gösterme kabiliyeti vardır. Taşikardi bu sırada çok sık devreye girer. Örnek vermek gerekirse, ciddi anlamda kas gücü gerektiren bazı işler esnasında nabız atışının hızlandığını hepimiz biliriz. Kasların çalışmasını gerektirecek bir iş yapılacağı zaman, kişinin ihtiyacı olan enerji gereksinimi artar. Bu da sadece kaslara ihtiyacı oranda oksijen gitmesi ile meydana gelir. Buradan yola çıkarak daha çok oksijen, daha çok kanı, daha çok kan da kan akımının hızlanmasını gerektirdiğine göre, dolaşımı sağlamakta olan kalbin, atımlarını sıklaştırarak çalışmasını hızlandırması gerekmektedir. Aynı durum, kişi bir müddet uzanıp da aniden ayağa kalktığında da meydana gelir. Kişinin hissettiği heyecan, kalp atışlarının hızlanmasında en büyük faktördür. Kalp atışlarında meydana bu tür hızlanma direk olarak sempatik sinir sisteminden kaynaklanmaktadır. Hissedilen heyecanın beyinde meydana getirdiği özel durum sempatik sinirleri uyarmaktadır. Akabinde bu sinirler de kalp atışlarının hızlanmasına neden olur. Kalp atımlarının hızlanması, hareket sistemi artması ile birlikte vücudun ihtiyaç duyacağı oksijeni de sağlamaktadır. Fakat gerek güç harcama, gerek heyecan duyma olsun meydana gelen bu durumlar karşısında insanların gösterdiği tepki her zaman aynı olmaz. Örneğin fiziksel açıdan fazlaca güç harcamaya alışkın bir kişinin kalp atışlarındaki artış, böyle bir enerji harcamaya alışık olmayan bünyelerde diğerine göre daha azdır.

Kalp ritmi, aşırı kahve, alkol, sigara tüketimine bağlı olarak hızlanabilmektedir. Kişi, önceki vakalarda kalp atış sistemlerinin hızlanmasından şikayet ederken bu tür içeceklere karşı daha çok duyarlılık gösterirler.

Kalp Ritmi Bozukluğu
Taşikardi bazı durumlarda gerçek bir hastalık belirtisi olarak da meydana gelebilir. Vücut sıcaklığı 37°C den yukarı çıktığında, her bir derecelik yükselme olduğunda kalp ritminde ortalama 10 atımlık bir artış meydana gelir. Özellikle yaşanan büyük kanamalardan sonra ortaya çıkan şoklarda taşikardi en net belirtiler arasındadır. Benzer belirti tiroit bezinin aşırı çalışmasında da meydana gelir. Fakat ritim artışları kademeli olarak gelişir. İlk önce bir dakikada 60-90 atım arasında değişim gösteren ritim, bir süre sonra bir dakikada 180 atıma kadar yükselmektedir. Meydana gelen bu artış çoğunlukla bir rahatsızlık yaratmamasına karşın, çarpıntı şikayetine yol açabilir.

Kısaca özetlemek istersek, sinüs taşikardisi enerji açığı olan organizmaya, ciddi anlamda bir destek, fark edilmesi basit bir belirti, kimi zamanda kahve ve tütün gibi bir alışkanlığın sebep olduğu uyarıya verilen aşın bir tepki durumudur. Rahatsızlıkları kesin bir biçimde gidermek için, uyarıcı madde tüketimini azaltmak, fiziksel ve ruhsal açıdan bedeni zorlayacak aktivitelerden uzak durmak son derece önemlidir. Toplum içinde yanlış bir kanı vardır. İnsanlar çok fazla çalışmanın kalbi yorduğunu düşünür. Aslında tam tersi çok çalışan kalp yıpranmamaktadır. Lakin taşikardi beraberinde başka belirtiler ile ortaya çıkıyorsa o zaman ciddiye alınmalıdır. Örnek vermek gerekirse, sindirim sis¬temi kanamasının ilk fark edilen belirtisi sinüs taşikardisidir.
Sinüs taşikardisinin en net belirtisi kademeli olarak meydana geliyor olmasıdır. Bunun yanında geçici taşikardi ve kulakçık flateri aniden meydana gelir ve aniden yok olur. Ayrıca her hangi bir fiziksel zorlanmaya ve solunuma bağlı olarak veya kendi kendine farklılıklar göstermez.

Sinüs taşikardisinde, göz yuvalarına yapılan baskı ile vagus siniri uyarıldığı müddetçe kalp atım hızını yavaşlatmak mümkün olmaktadır. Geçici taşikardi durumunda ise vagus etkisi hiçbir işe yaramayabilir ve kimi vakalarda belirtileri tamamen ortadan yok olabilir. Geçici taşikardi aniden gelen ve nöbetler halinde seyreden anormal bir durumdur. Kimi zaman kalbe ilişkin bir lezyon yüzünden meydana gelebilir. Ama çoğu zaman tamamen sağlıklı kişilerde de görülebilmektedir. Belirli bir sebep olmadığı halde kalp ritmi birden bire dakikada 160-180, bazen 200 atıma kadar çıkabilir. Akabinde dinlenme ya da daha çok hareketlenme kalp ritmini değiştirmemekle birlikte ve dakikalar veya saatlerce süren taşikardi başladığı gibi aniden sona erebilir.

Kalp ritim hızlanmasının aniden başlaması, dinlenme halindeyken bile meydana çıkabilmesi, fiziksel veya ruhsal sebeplere bağlı olması, nöbetler esnasında kalp atım hızında değişme olmaması geçici taşikardiyi sinüs taşikardisinden ayıran önemli özelliklerdir.

Geçici taşikardi kişide hiçbir şikayete sebep olmayabilir. Fakat kimi zamanlar çok net rahatsızlıklara da sebep olabilir. Nöbet, ifade edilmesi olukça zor olan “kalpte sıkışma” hissi ile başlayabilmektedir. Akabinde kalp ritminin hızlandığı hissedilir. Atışlar çok sık aralıklarla ilerliyorsa ve bu durum zaten sağlıksız bir kalpte meydana gelmiş ise diyastolun (dolum) çok kısa sürmesi sebebiyle, kalp az miktarda kanla dolmaya başlar ve akabinde her sistolde büyük dolaşıma pompalanan kan miktarında azalma meydana gelir. Kalp ritminde yaşanan hızlanma bile yeterli kan miktarım karşılayamaz hale gelir. Dokulara gelen oksijenlenmiş kan miktarından azalma başlar. Kalbin, oksijenin azalmasına karşı gösterdiği tepki ağrı veya sol göğüs tarafında algılanan bir sıkışma şeklinde meydana gelir. Meydana gelen baş dönmesi, sersemleme ve bulanık görme gibi şikayetler beynin, soğuk ter atma, mide bulantısı ve soluma güçlüğü bedenin diğer kısımlarının tepkisinden kaynaklanmaktadır. Nöbetler esnasında idrar yapma miktarında azalma görülür ve nöbet sonunda da yapılan idrar miktarı ise bol ve berrak renklidir.

Geçici taşikardinin sebeplerini açıklayan bazı veriler henüz kuramsal aşamadadır. Bu kuramlardan birinin açıklamasına göre, kulakçıkta sinüs-kulakçık düğümünden daha hızlı ve aniden elektrik uyarısı dağıtabilen bir alan vardır. Bu alan sinüs-kulakçık düğümünün belirleyici etkisini yok edip akabinde onun yerine geçmektedir.

Kalp kaslarını meydana getiren her lif kendiliğinden ve sistemli bir biçimde belirli bir elektriksel seviyede hem kendisini, hem de tüm kalp kaslarını uyarabilme özelliğine sahiptir. Bu şekilde elektrik uyarısı tüm kalp kası lifleri boyunca dağılır. Sinüs-kulakçık düğümündeki duyarlılık diğer alanlara göre daha baskın olması sebebiyle elektrik uyarısına daha erken tepki verir ve böylece kalp ritmini belirleyebilir. Fakat herhangi bir sebeple kalp kasının bir alanından daha hızlı ritimde uyanlar meydana gelecek olursa, kalp işte bu yeni merkezin yönetimi altında daha hızlı çalışmaya başlar. Bu alanın elektrokardiyogramda meydana getirdiği farklılıklarla tespit edilebilecek taşikardiler, karıncık üstü taşikardisi ve karıncık taşikardisi olmak üzere iki farklı grupta incelenir. Kancık üstü taşikardisi genelde genç bireyler görülürken, karıncık taşikardisi daha çok orta yaş üzeri yaşlı bireylerde görülür. Yani kalp ritmini belirleyen yeni bir merkezin meydana gelmesi, taşikardi mekanizmasını açıklayan kuramlar arasın¬da en yaygın olanıdır.

Taşikardide kalp ritmini belirleyen yeni bir merkezinden ve nasıl ortaya çıktığına dair farklı görüşler mevcuttur. Bazı görüşlere göre bu merkez, romatizma veya damar sertliği ile meydana gelmektedir. Bazı görüşlere göre ise kalp kasındaki bir lezyondan kaynaklanan örselenmiş bir alan yüzünden meydana gelir. Fakat özellikle genç yaştaki bireylerde yapılan detaylı incelemelerde bile kalbin tümüyle normal, organizmanın ise gayet sağlıklı olduğu tespit edilebilmektedir. Bu durumdaki bireyler nöbet esnasında bile çok az belirti hissedebilirler. Vakaların ortalama yüzde 70 inde başlamış olan nöbetleri durdurabilecek bir takım önlemler alınabilir. Alınacak önlemleri hekim, hastanın hastalık öyküsüne ve o anki durumuna göre belirler. Örnek vermek gerekirse, hastanın göz yuvalarına basınç uygulanabilir. Bunun için hastayı yere uzatır ve gözlerinin aşağıya bakmasını ve kapalı tutmasını isteyerek, göz kapaklarına kalp ritmi normale dönünceye kadar artan baskı sistemi uygular. Lakin bu yöntem çok tehlikeli ve riskli bir yöntemdir ve neredeyse bütün hekimler bu yöntemden uzak durur. Çünkü bu tip yöntemler ani kalp durmasına sebep olabilir.

Kusma refleksi uyarılması ile oldukça iyi sonuçlar alınabilmektedir. Refleksi harekete geçirmek için parmağın ağza sokulması sağlanır. Bunun dışında karın kasları dışkılama yapılıyormuş gibi kasılır ve küçük küçük yudumlarla su içilmesi ve bu esnada soluğun tutulmaya çalışması gibi uygulamalar yapılabilir. Şah damarına uygulanan basınç ile ritmin normale dönmesi ile hemen son verilir uygulamaya. Ancak az öncede belirttiğimiz gibi bu tür uygulamalar çok risklidir ve asla hasta kendi kendine uygulamamalıdır. Zira bilinç yitirilebilir ve kalp gereğinden fazla yavaşlayabilir.

Kulakçık Flateri Ve Fîbrilasyonu
Flater ve fıbrilasyon, kalp ritminin bozulması ile meydana gelen bir kalp hastalığı türüdür. Kaynak olarak kulakçık veya karıncık gösterilebilir. Genelde kulakçık kaynaklıdır ve çok ender de olsa karıncıktan kaynaklanabilir lakin çok tehlike arz eder.

Flater ve fibrilasyon ilk belirtisi nabızda meydana gelen düzensizliktir. Söz konusu bu nabız düzensizliği solup alıp verirken nabzın yavaşlaması ile meydana gelen sinüs taşikardisine veya fazla kalp atımı ile ortaya çıkan duruma benzemez. Devamlılık özelliği olan bu düzensizlikler fibnlasyonda flatere nazaran çok daha belirgindir.

Flater ve fibrilasyon aynı mekanizmaya bağlı iken kulakçık sıra dışı uyanların meydana gelmesine bağlıdır. Bu uyanlar, tüm kalbe dağılarak kalp kasının kasılmasına sebep olur. Uyanlar üst ana toplardamarın, sağ kulakçığa açıldığı noktanın hemen al¬tında var olan ve uyarılma kabiliyeti etrafındaki dokulardan daha yüksek olan sinüs-kulakçık düğümünden kaynaklanmaktadır. Buradan çıkmaya başlayan uyan, her iki kulakçığa ve kulakçık-karıncık düğümü ve iletim demetleri vasıtasıyla karıncıklara dağılır. Süratli dağılan uyan kas lifi hücrelerinin kasılmasını sağlamaktadır. Bu şekilde önce kulakçıklar ardından da karıncıklar kasılmış olur.
Bu hasarların meydana geldiği vakalarda ise kesin biçimde aydınlatılamamış birtakım karmaşık mekanizmalar sebebiyle sinüs-kulakçık düğümünün düzenleyici önceliği yok olur. Akabinde kulakçık kasından düzensiz ve hızlı bir ritimle dağılan uyanlar çıkmaya baş¬lar. Bu şekilde gelişen anormal uyanların sebeplerine ilişkin açıklamalar hâlâ tartışılmaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalara göre, kalp ritminde bozukluğa sebep olan alan sinüs-kulakçık düğümünden farklı bir yerde bulunmakta ve rastgele bir ritimle uyanları göndermektedir. Flater ,tıp diline İngilizce’den girmiş olan flater yani “çırpınma, titreşme” anlamına gelen flutter sözcüğünden gelmektedir. Genel olarak normal bir kalp atımı bir dakikada 60-80 defa seyrederken, flaterde yeni mer¬kezden çıkan uyanların sayısı bir dakikada 200-400 dolayında olmaktadır. Belli bir sistem işleyişi ile kulakçık kası boyunca dağılan bu yanlar çok fazla oldukları için sıradan bir titreşim veya dalgalanma meydana getirerek kulakçık-karıncık düğümüne gelirler. Fakat bu durumda hastanın hayatı için oldukça önemli bir eşik meydana gelir. Şayet kulakçıktan dağılan tüm uyanlar olduğu gibi kancıklara geçmiş olsaydı, kulakçık flateri karıncık flaterine dönü¬şürdü. Bunun akabinde de kalp atışı çok hızlı çalıştığından, çok kısa süren diyastol esnasında kanla dolma imkânı bulamaz ve büyük dolaşıma yeterli kan pompalanamazdı. Hayatı devam ettiren yaşamsal organlara yeterli miktarda kan ve oksijen gitmediği için kişi ölüm riski ile karşı karşıya gelirdi. Fakat kulakçık-karıncık düğümü bir defa uyarılması ile bir müddet kendine gelen diğer uyanlara karşı duyarsız kalır. Böylece arka arkaya gelen bir sürü uyan duyarsızlaşmış olan duvar karşısından etkisizleşir. Bir süre sonra kulakçık-karıncık düğümü uyanabilme kabiliyetini tekrar kazanması ile yeni bir uyarı karıncıklara ulaşır. Diğer bir ifade ile kulakçık-karıncık düğümü bir süzgeç görevi görerek birçok sayıda gelen uyanların karıncığa ulaşmasına müsaade etmez. Bu şekilde karıncık pompa fonksiyonunu korumuş olur.

BU SİRKE DAMAR TIKANIKLIĞINA MEYDAN OKUYOR!

Alıç: Etkinliği ve zararsızlığı pek çok ülkenin sağlık bakanlığınca onaylanmış olan ender bitkilerdendir. Kalp, damar sistemi ve beyinde geliştirdiği olumlu etkiler ancak 2-3 haftalık bir kullanımdan sonra görülmeye başlar ve artarak sürer. Hiçbir yan etkisi yoktur, alışkanlık yapmaz, sürekli kullanımında hiçbir sakınca yoktur.

Dolaşımı sağlayan damarları genişleterek, daha fazla kan ve oksijenle beslenen kalp kaslarının güçlenmesini sağlar ve yüksek kan basıncını dengeler. Ayrıca, kan dolaşımındaki bu olumlu gelişmeden beyin de yararlanır ve bellek güçlenir. Miyokart enfarktüsü sonrasında, angina pectoris’te, yavaş kalp atımında ve genel anlamda kalp güçlendirici olarak kullanılmalıdır.

Alıç Sirkesinin Faydaları:

* Kalp ve damar hastalıkları için kullanılır
* Damar sertliğinde etkilidir
* Böbrek hastalıklarında etkilidir
* Şeker hastalığında etkilidir
* Tansiyonu dengeler

* Yüksek miktarda Antioksidan ihtiva eder.

Kullanım Şekli

Bir çay kaşığı alıç sirkesi bir bardak suya karıştırılıp kullanılabilir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.

KALP VE DAMAR TIKANIKLIĞI İÇİN BİTKİSEL KÜR

İbrahim Saraçoğluna ait olan bu kürü sizlerle paylaşıyorum. Kalp ve damar tıkanıklığı olan olmayan herkes bu kürü lütfen uygulasın.

Malzemeler

* 1 Diş Sarımsak
* 17 Adet saplarıyla birlikte maydanoz
* 1 bardak su
* 2 yemek kaşığı limon suyu

Yapılışı

Yukarıda yazılan malzemelerin hepsini bir miksere koyarak karıştırın.

Karışımı her sabah kahvaltıdan 15-20 dakika önce aç karna için.

Kürü 3 gün sarımsaklı, 3 gün sarımsak eklemeden yapın. 9 gün uygulayıp 3 gün ara verin.

Bu kürü 3 defa 9 gün uygulayın. Bu kür sonucunda kalp, damarlarınız Allah'ın izniyle şifa bulacaktır.

HEART-FRIENDLY BENEFITS OF TOMATOES

Benefits of Tomatoes. Friendly Tomato What is good for the heart?

It is quite helpful in lowering high blood pressure . Tomato is very rich in vitamin C , vitamin E and potassium and a little salt can adjust the pressure of the blood .

* Gall and kidney stones helps to reduce .

* Provides protection against cancer and heart disease . Reducing the risk of stroke, and cataracts .

* Lycopene protects against heart disease in 85% of ingredients are tomatoes . Lycopene also positively affect the sperm count and motility are .

* Easy to digest starchy foods , especially tomato which facilitates digestion .

* Thanks to the high percentage of vitamin C for colds and flu download protection.

* Provides regular studies of the stomach and intestines and relieves constipation .

* Rheumatism and is useful in podagra .

* Arteriosclerosis fixes.

* It helps in the removal of calluses and allows the maturation of boils .

* Bee stings and burns treatment would support .

* Rash and haemorrhoids is good.

* Weak stomach and inflammation of the kidneys and bladder , which must necessarily tomato juice drink .

Bunu Yiyen Damar Tıkanıklığı Nedir Bilmiyor!

Üzüm Çekirdeği Yağı Nasıl Kullanılır

Üzüm Çekirdeği Yağının Faydaları Kalbi korur. Kanserle savaşır. Hücreleri güçlendirir. Varis oluşumunu önler. Alerji ve iltihaplanmaları engeller. Saç dökülmesini önleyici etkisi vardır.

Üzüm Çekirdeği Yağı Nasıl Kullanılır?
Dahilen; 1 fincan ılık suya 5-6 damla damlatılarak kullanılır. Haricen; cilde friksiyon yoluyla uygulanır. Salata soslarında, marinatlarda kullanılabilir. Eklem ağrılarında masaj olarak uygulanır

Göz Altı Morlukları İçin Kullanımı
Yüzünüzü akşam temizledikten sonra üzüm çekirdeği yağını sürün (tabi ki göz altlarına değil, sadece çevresine) ve yüzünüze şu son zamanların moda yüz yogasını yapın.

Ateroskleroz (damar sertleşmesi) riskini azaltır. Tümörlerin büyümesini durdurmaya yardım eder. Üzüm çekirdeği yağı yaşlanma etkilerini geciktirir. İdrar söktürücü , müshil ve kuvvet verici olarak önerilir. Görüş kaybına neden olan maküler dejenerasyondan korur. Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya yardımcı olur. Üzüm çekirdeği yağı, Yüksek tansiyonu düşürür. Üzüm çekirdeği yağı LDL Kolesterol ve Trigliserit seviyesini düşürür. Yaşlanma etkilerini geçiktiren kozmetik kremlerin temel ana maddesidir. Üzüm çekirdeği yağı kalp rahatsızlığı ve felce karşı korumaya yardım eder. Aynı zamanda toksinlerden arınan cilde taze ve diri bir görüntü vermektedir.

Yüksek düzeyde folik asit içerir ve bağışıklık sistemini güçlendirici özelliğine sahiptir Antioksidan özelliği ile vücudu toksinlerden arındırarak cilde nemlilik kazandırmaktadır. Kılcal damarları onararak, cilt kırışıklıklarını düzeltmekte, cilt sarkmasını engellemektedir. Üzüm çekirdeği yağı tamamen doğal olduğundan, sentetik kozmetik ürünleri gibi karaciğere zarar vermemektedir.

Üzüm Çekirdeği Yağı Faydaları cilt yaşlanmasına karşı,varislerin oluşumu ve giderilmesi ayrıca göz altı morluklarının çözümü olarak sayılabilir.

Üzüm Çekirdeği Faydaları

Üzümün çok faydalı bir meyve olduğu biliniyor ama birçok insan çekirdeğini yemeyi tercih etmiyor. Oysa üzüm çekirdeği bilinen en güçlü antioksidan olma özelliğiyle gelişmiş ülkelerin vazgeçilmez ilacı.

Üzüm çekirdeği ilk olarak Fransa’da 1950’li yıllarda damar koruyucu ilaç olarak kullanılmaya başlandı. O zamandan bu yana üzerinde birçok araştırma yapılan üzüm çekirdeğinin günümüzde bilinen en önemli faydaları şöyle sıralanıyor:

Üzüm Çekirdeği Yağı Faydaları Nedir

* En güçlü antioksidan olduğu için kansere karşı koruyucudur
* Kanser tedavisindeki olumsuzlukları giderir
* Damarları korur, damar sertliğini önler, damar hastalıklarını tedavi eder
* Kalp krizi riskini azaltır
* Kötü kolesterolü azaltıp iyi kolesterolü yükseltir
* Diyabet hastalarına iyi gelir
* Kan damarlarını güçlendirir
* Kılcal damarları güçlendirerek yüksek tansiyona iyi gelir
* Gözdeki kılcal damarları güçlendirip kan dolaşımını hızlandırır
* Gözün saydam tabakasını korur
* Yaşla beraber artan görme bozukluklarını engeller
* Katarakt oluşumunu engeller
* Kan ve lenf dolaşımını düzenler
* Cilt sorunlarına iyi gelir, cildi güzelleştirir ve cildin sarkmasını engeller
* Alerjik problemleri önleyici özelliği vardır
* Deri hastalıklarına iyi gelir
* Diş eti kanamalarında tedavi edici özelliğe sahiptir
* Toplardamar yetersizliklerinden kaynaklanan basur ve varise iyi gelir
* C vitamininin etkisini artırır
* Saç hücrelerini artırır
* Kan yapar, kansızlığı önler ve kanı temizler
* Böbrek ve bağırsakları çalıştırır
* Romatizmaya iyi gelir

Miyokard Perfüzyon Sintigrafisi Nedir, Nasıl Yapılır?

Miyokard perfüzyon sintigrafisi nedir?

Miyokard perfüzyon sintigrafisi koroner arter hastalığının teşhisinde kullanılan bir tetkik yöntemidir.Koroner arter hastalığı kalbe oksijenden zengin kanı ulaştıran kan damarlarının (koroner arterler) daralması ya da tıkanması ile oluşan  bir kalp hastalığıdır(ateroskleroz, damar sertleşmesi).Miyokard perfüzyon sintigrafisinde amaç vücuda verilen nükleer bir maddenin (Talyum, teknesyum vb.)kalpteki tutulumu araştırılarak kalbin kansız kalan ya da  kalp krizi sırasında (miyokard enfarktüsü) ölen dokuların saptanmasıdır.Bu bölgelere kan getiren damarlar (koroner arterler) daralmış ya da tıkanmıştır.

Miyokard perfüzyon sintigrafisi ne için yapılır?

Miyokard perfüzyon sintigrafisinin başlıca iki yapılış nedeni vardır.Bunların birincisi ki miyokard perfüzyon sintigrafisinin en yaygın kullanım nedenidir, kalbin kanlanmasında bozukluk olan bölgelerinin, dolaylı olarak bu bölgelere kan getiren daralmış ya da tıkanmış koroner arterlerin saptanmasıdır.Yani koroner arter hastalığının teşhisidir.Göğüs ağrısı, anjina yakınmaları olan, ciddi ritm bozukluğu, kalp yetersizliği bulunan hastalarda tanıya gitmek üzere sıklıkla uygulanır. Miyokard perfüzyon sintigrafisinin ikinci yapılış nedeni ise koroner arter hastalığı bilinen kişilerde kalbin ölü ve canlı dokusunu ayırt etmektir.Bu saptama, hastaların tedavisinde koroner arter bypass ameliyatı ya da anjiyoplastinin yer almasına karar verilmesinde stratejik önem taşır.

Miyokard perfüzyon sintigrafisi nasıl yapılır?

Miyokard perfüzyon sintigrafisi yapılış nedeni ve hastanın koşullarına bağımlı olarak 3 farklı protokolle yapılır.Birincisinde hastaya bir efor testi bandında (treadmill) efor testi yaptırılır.Bu arada amaç kalp hızının arttırılmasıdır.Bu protokolde efor kapasitesi, eforla ritm bozukluğu olup olmaması, efora kan basıncı ve kalp hızı yanıtı gibi değerli bilgilere de ulaşılır.Hasta yorulduğunda, yani efor testinin son periyodunda daha önce hazırlanmış nükleer madde koldaki bir damardan enjekte edilir.Bundan sonra hasta konforlu bir sedyeye alınır.Burada  bir sayıcı cihaz ile kalpte tutulan madde tutulumu saptanır.Yaklaşık 4 saat sonra aynı cihaz ile madde tutulumunun sayımı yenilenir ve efor sonrasındaki görüntülerle karşılaştırılır.İkinci protokol efor yapamayan ya da EKG’de sol dal bloğu denen değişikliği olan hastalara uygulanır.Burada kalbe stres efor yerine kol damarından     verilen dipridamol adlı ilaçla sağlanır.Sonraki basamaklar bir önceki protokol ile aynıdır.Kalpte canlı ve ölü dokuların saptanması amacıyla yapıldığında miyokard perfüzyon sintigrafisi için stres aranmaz.Nükleer madde verildikten sonra direkt sayım yapılır ve 4 saat sonra bu sayım tekrarlanır.

Ne yapmalıyım?

Miyokard perfüzyon sintigrafisinin yapılacağı tarihten 48 saat önce aşağıdaki ilaçlar kesilmelidir.

Bu hususu doktorunuza danışınınız.

  1- Nitratlar (monoket, monoket long, monodur, cardioket, nitrofix, isordil vb)

  2- Beta blokerler (Beloc, Tensinor, Nortan, Prent, Dideral, Lopressor, Visken vb)

  3- Kalsiyum antagonistleri (İsoptin, veramil, diltizem, dilticard, altızem, norvasc, vazkor, norvadin, monovas, amlokard, amlodis, nipidol, plendil, tarka, vasocard , adalat, kardilat, adalat chrono vb)

Ayrıca rytmonorm, amiodarone, darob, digoxin, digimerc, quinicardine, mexitil vb ritm bozukluğunda kullanılan ilaçlarla bunların dışındaki tansiyon ve kalp ilaçlarını kesip kesmeme hususunu testten önce kesip kesmemeniz gerektiğini doktorunuza danışınız.

Test günü:

*Hafif, rahat giysiler (şort, eşofman vb) giyiniz.

*Spor ayakkabınızı (altı temiz olacak) getirebilirsiniz.

*Erkek hastaların göğüs kılları traş edilmiş olmalıdır.

*Testten 4 saat evvel hafif bir şeyler yedikten sonra bir daha gıda almayın.

*Sigara, çay ve kahve içmeyiniz.

Kaynak : http://centrum.users5.50megs.com

Sigarayı Bıraktıktan Sonra Vücudumuzda Oluşan Gelişmeler

Sigaranın vücudunuzda meydana getirdiği hasarın belki zaten farkındasınız - nefes darlığı, uzun süreli faranjit ve sabah öksürükleri...

Sigara astım hastalığını artırır ve kronik obstrüktif akciğer hastalığın en etkili sebebidir.

Neyse ki, vücudunuz son sigaranızı söndürmenizi takip eden birkaç dakika içinde kendi kendini onarmaya başlar. Sigarayı bırakmanın sağlığınıza büyük yararı olacaktır - çok uzun yıllardır içiyor olsanız bile.

Sigarayı bırakmak, sağlıklı bir yaşam sürmek için atabileceğiniz en önemli adımdır. Unutmayın, değişim için hiçbir zaman geç değildir.

Son sigarayı içtikten

20 dakika sonra:
• Kan basıncı normal sınırlara iner
• Kalp atım hızı yavaşlar
• El ve ayaklar ısınır

8 saat sonra:
• Kandaki karbon monoksit seviyesi normale döner
• Oksijen seviyesi yükselir

24 saat sonra:
• Kalp krizi riski azalmaya başlar

2 gün sonra:
• Koku alma ve ağzınız tadı yerine gelir,
• Sinir uçlarındaki hasar tamir olmaya başlar

1 hafta ila 3 ay içerisinde:
• Nikotin vücuttan tamamen temizlenir
• Kan dolaşımı düzelmeye başlar
• Vücudun enerji düzeyi yükselir
• Yürümek kolaylaşır
• Solunum kapasitesi %30 artar
• Öksürük, sinüslerde doluluk, nefes darlığı azalır

1 yıl sonra:
• Akciğerler kendini temizleme yeteneğini tekrar kazanır
• Sigara içen birisine göre sigaraya bağlı kalp krizi riski yarıya düşmüştür.

5 yıl sonra:
• 5 ila 15 yıl içerisinde inme ve felç riski hiç sigara içmemişlerin seviyesine iner

10 yıl sonra:
• Akciğer kanseri riski sigara içenlerin yarısına düşer
• Ağız, gırtlak, yemek borusu, idrar torbası, böbrek ve pankreas kanseri riski azalır

15 yıl sonra:
• Artık kalp damar hastalığı riski hiç sigara içmeyen birisi ile aynıdır
• Sigaraya bağlı ölüm tehdidi hiç sigara içmeyen birisi ile aynıdır

Görüldüğü gibi sigaranın kötülüklerinden kurtulmak bir süre alır ama her geçen sigarasız dakika vücut kendini tamir edip sağlığını kazanır.

Bir grup insan ise sigarayı bırakırsa kilo alacağından korkar. Sigarayı tamamen bırakanlar arasında ortalama kilo alımı sadece 2.5-4 kilodur Asıl gerçek ise, sigaranın yarattığı sağlık tehdidine eş bir tehdit ancak 40 kilo alımı ile mümkündür. Bu da sigaranın tek başına yarattığı riskin büyüklüğünü açıkça göstermektedir. Kilo alımından kaçınmak için şu ip uçları verilebilir;

• Sigarayı bıraktıktan sonra kilo almanın en önemli sebeplerinden biri ağza bir şey koyma alışkanlığıdır. Bu istek duyulduğunda yiyecek yerine kürdan, Red Kit’in yaptığı gibi saman yada şekersiz çiklet tercih edilebilir. Yani ağzınızı kandırın!

• Lifi bol, kalorisi düşük yiyecekler seçin.. Çiğ sebzeler yada meyveler yeyin, bunlar sigaranın pasından kurtulan dil için güzel tatlardır

• Abur cuburu boş verin, bol su için.

Yıllarca sigara içen çoğu insan sigarayı bırakınca bir anda tertemiz olmak ister. Fakat 40 yıl sigara içip sonra bir haftada her şeyi toparlamak mümkün değildir. Sigara dumanının ve nikotinin yarattığı hücre harabiyetini düzeltmek için C vitamini, E vitamini, selenyum gibi antioksidanların faydası vardır. Fazlalığı damarlara zararlı bir madde olan homosisteini düşürmek için folik asit ile B12 ve B6 vitaminleri kullanılabilir. Balgam söktürücü şuruplara, akciğer kendini temizleyeceği için gerek yoktur.

Haftada en az üç, günde de 30 dakika tempolu yürümek yada spor yapmak, taze sebze meyve ile beslenmek, hayvansal yağlardan ve fazla kaloriden uzak durmak, lifli gıdaları ihmal etmemek sigarayı bırakanların yaşam sloganı olmalıdır.

Damar Sertliği Nedir?Belirtileri Ve Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Atardamarlar sağlıklı bir bünyede esnek bir yapıya bürünmüştür.Vücudun yapısına göre şekil almaktadır, bazı durumlarda genişler bazı durumlarda ise daralarak hareket eder,bu sayede damardan aktarılan kanın miktarı ayarlanmış olur. Çeşitli durumlardan dolayı atardamar duvarları zarar görebilir ya da farklı bir hal alabilir bu durumda kan akış miktarı azalır yada çoğalır.Damar duvarlarının sertleşmesine hastalığın adı yani damar sertliği adı verilmektedir.

Damar sertliği, diğer hastalıklara nazaran teşhisinde geç kalındığında kalıcı hasarlara ve hatta ölüme bile neden olabilmektedir…Kalp krizinin ve beyin kanaması gibi hastalıkların başlangıcı olarak bilinmektedir bu yüzden vücutta taşıdığı risk çok daha fazladır.Batılı ülkelerde hastalığın görülme oranı diğer bölgelere göre çok daha fazladır.

Hastalığın Nedenleri Nelerdir?
Hastalığın nedenleri kontrol edilemeyen sebeplere bağlıdır.Bu aileden gelen genetik yapı ile alakalıdır.Bu hastalıktan yaşlılar daha çok etkilenmektedir.Zayıf bünye onarım konusunda sıkıntı yaşamakta ve tedavi aşamasında da yetersiz kalmaktadır. Damar sertliği’nin neden olduğu rahatsızlıklar genel olarak orta yaş sonrası dönemde daha çok görülmektedir.Kalp krizi,40 yaş üstü insanlarda diğer yaşlara oranla çok daha fazladır.Eşit şartlarda ve bünyelerde erkek cinsinin damar sertliği hastalığına yakalanması daha sık görülür.Menopoz öncesi bayanlarda bu rahatsızlığın görülmesi nadirdir bu da hormonal bir olaydır.Menopoz sonrasında ise kadınlık hormonu östrojenin azalması sonucu kadınlarda bu hastalık meydana gelir ve tedavi aşamasında hormonal destek sağlanır.Bu hastalıkta tansiyon önemli bir yere sahiptir.Yüksek tansiyon görülen hastalarda tedavi süreci daha uzun sürmektedir ki zaten hastalığın başlangıç aşaması da yüksek tansiyondur…

Sigara kullanan bir insanda damar sertliği ve kalp hastalıkları kaçınılmazdır.Aşırı tüketilen sigara bünyeye olumsuz bir şekilde etki etmektedir.Sigaralı ortam,beslenme düzensizliği ve düzenli yapılmayan spor hastalığın tetikleyicisidir…

Belirtileri Nelerdir?
Hastalık kendini ilk aşamada direkt olarak belli etmez kontroller sonrası damar kapaklarında görülen zedelenmeler hastalığın ilk aşamasıdır.Damar sertliği eğer kalpte başlarsa bu çok daha tehlikelidir buna bağlı olarak kalp kası düzenli olarak kasılıp gevşemekte zorluk çeker.Kalp ritmi bozuklukları ve göğüs sıkışması hastalığın en büyük belirtileridir.Göğüs sıkışmaları birçok insanda görülebilir fakat hastalık aşamasında bu sıkışmalar sürekli ve büyük ağrılar şeklinde yaşanır.

Bacaklarda görülen damar sertliği kasılmalara ve kramplara neden olur bunun için de düzenli egzersiz en büyük yardımcıdır,kalp için de aynı şey söylenebilir düzenli yapılan spor bu hastalığı sizden uzak tutacaktır…

Tedavisi Nasıl Yapılır?
Anjiyo denilen ultrason yöntemi ile damarlar kontrol altında incelenir ve tıkanıklık varsa ilk olarak bunun tespiti yapılır. Bazı hastalara efor testi uygulanır. Tedavi hastalığın boyutuna göre yani damarların durumuna göre belirlenir,eğer daralma çok fazla değilse hastaya ilaç tedavisi uygulanır ve tedavi bu şekilde sonuca ulaştırılır,daha ciddi durumlarda ise bypass ameliyatı gerçekleştirilir.Hastalıktan korunmak ya da tedavi sürecini hızlandırmak adına sigaralı ortamdan uzak durmak ve düzenli spor yapmak gibi programlar uygulanır. Yüksek tansiyonu kontrol altına almak ve beslenme listesi vermek de tedavi süreci içerisinde yer almaktadır.Daha önce kalp krizi geçirmiş hastalara farklı ilaç tedavisi uygulanmaktadır bu da yeni bir kalp krizi rahatsızlığını önlemek amaçlı uygulanır.

Kalp Sağlığı İçin Senede Bir Defa Mutlaka Yapalım

Sarımsak-Limon Kürü
Özellikle Rus doktorların tavsiye ettiği kalp ve damar hastalıkları reçetesi mucizevi sonuçlar veriyor. Bitkilerle doğal tedavi yöntemine son derece önem veren Rus tıp dünyası, bu formülü yüzlerce yıldır kullanıyor ve son derece başarılı sonuçlar elde ediyor. Limon suyu ve sarımsakla yapılan karışım, damar sertlikleri, damar yağlanması, damar tıkanıklıkları ve tansiyon gibi sorunları kalıcı olarak ortadan kaldırıyor.

Türkiye'deki bazı doktorlar da hastalarına bu formülü öneriyor.

Evinizde Kendiniz Yapabilirsiniz

- 2 Litre hiç su katılmamış sıkılmış limon suyu

- 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak (Mümkünse Anadolu'da yetiştirilmiş ithal olmayan sarımsaklardan)

- Ağzı sıkı kapanan 2 litrelik kavanoz (2 litrelik pet şişeler de kullanılabilir)

Hazırlanışı

2 Litrelik kavanoz ya da pet şişeyi dolduracak kadar limon satın alın. Limonların suyunu iyice sıkıp şişeye doldurun. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsağı yıkamadan ve ezerek limonun içine atıp şişenin kapağını sıkıca kapatın. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde tutun ve her gün birkaç kez çalkalayın. Yaklaşık 25 gün sonra sarımsakların limon suyunun içinde eridiğini göreceksiniz.

25 gün sonra hazır hale gelen karışımdan her sabah kahvaltıdan yarım saat önce yarım çay bardağı için. Bunu her gün düzenli olarak ve mümkünse aynı saatte yapın. Bu karışımın içine asla başka bir madde (şeker, tuz, tatlandırıcı vs.) katmayın.

YÜZDE 100 KANITLANMIŞ FAYDALARI

1- Tüm damar iltihaplarını (vasküler) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu
önlüyor.

2- Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor.), vücuttaki şeker oranını dengeliyor, pankreasin yenilemesini sağlıyor.

3- Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinliği yok ediyor ve dokularda ödem oluşmasını engelliyor.

4- Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini
yapıyor.

5- Tüm romatizmal iltihabi önleyor, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem yüzeylerinin yenilenmesini sağlıyor ve her türlü ağrıyı kesiyor.

6- Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerini yeniliyor, sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felç ve inme riskini azaltıyor.

7- Vücudun bağışıklık sistemini son derece mükemmel hale getiriyor ve her türlü alerjiyi, özellikle de damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden engelliyor. Kanser oluşumlarına karşı tüm vücudu koruyor.

DİKKAT : Kan inceltici kullananlar denemesin, düşük tansiyon problemi olanlar kullanmamalı.

Kalp Pili

Kalp ritmi bozuklukları olan kişilerde kalp kasını uyarmak için kullanılan aygıtlara pacemaker ya da kalp pili denir.

Kalbin elektriksel ileti sisteminin herhangi bir bozukluk nedeniyle kesinti­ye uğradığı kişilerde pacemaker ritmik elektriksel uyarılar üreterek kalbin dü­zenli bir biçimde çalışmasını sağlar.

Kalpteki Elektrik İletisi

Kalpte elektrik iletisi “düğüm” adı veri­len merkezler ve belirli kas liflerinden oluşan demetler aracılığıyla yerine geti­rilir. Kalp duvarının içinde yer alan bu düğümler ve lif demetleri kulakçık ve karıncıkların ritmik kasılmasını sağlar. Uyarılar sinüs-kulakçık (Keith-Flack) düğümünden çıkar.

Bu merkez sağ kulakçığın duvarında, üst ana toplardamar ağzının yakınındadır. Buradan kaynak­lanan uyarı kulakçıklar arası bölmede bulunan kulakçık-karıncık (Tawara) düğümüne gönderilir. Kulakçık-karıncık düğümünden His demeti de­nen önemli bir ileti demeti çıkar. His demeti sağ ve sol olmak üzere iki dala, bunların her biri de ince liflere ayrılır. Lifler uyarıyı karıncıkların duvarlarına taşır. Böylece sinüs-kulakçık düğümün­den kaynaklanan uyarı çok kısa sürede bütün kalp kasına yayılır.

Kalpte elek­triksel uyarıları ileten bu duyarlı meka­nizma değişik kökenli bozukluklardan (damar sertliğine, frengiye ya da roma­tizmaya bağlı koroner lezyonlar, ilti­hap ve nedbe oluşumu vb) etkilenebilir. Bu durumda uyarıların yayılması yavaşlar ya da kesintiye uğrar. Tıpta “blok” adı verilen bu kesinti Morgagni-Adams-Stokes sendromunun ortaya çık­tığı ağır olgularda tamdır; bir başka de­yişle kulakçıklardan karıncıklara giden uyarı tümüyle kesilmiş, kalp geçici ola­rak durmuştur.

Karıncık etkinliği çok kısa süreyle kesildiğinde anlık bilinç kaybı ve deri renginde solmayla bayıl­ma krizleri ortaya çıkar; bayılmanın he­men ardından da bilinç açılır ve renk düzelir, çünkü kalbin ileti sistemi bu arada kalp kasındaki başka merkezlerin devreye girerek karıncık etkinliğini da­ha yavaş bir ritimle de olsa yeniden baş­latacak biçimde düzenlenmiştir. Ağır ol­gularda baş dönmesi ve aşırı güçsüzlük duygusundan sonra hasta yere düşer; bi­lincini yitirir; el ve yüz kaslarında seyirmelerle kasılma hareketleri görülebilir. Bilinç kaybı beyne yeterli oksijen git­memesine bağlıdır.

Karıncık etkinliği yeniden başlarsa hastanın rengi düzelir ve bilinci açılır. Buna karşılık kalpteki durma belirli bir süreyi aşarsa hasta ölür. Acil durumlar­da kalp hareketleri bir monitörden izle­nerek dış pacemaker ile kalp uyarılır. Bununla birlikte hastada kısa süre için­de yeni bayılma krizleri görülebileceği ve bunların her birinin ölüm tehlikesi anlamına geldiği unutulmamalıdır.

Kalp Pilleri Hakkında Bilmemiz Gerekenler

Kalp pilleri (pacemakerlar), kalbiniz yeteri kadar hızlı atmadığında kullanılır. Kalp pilleri (pacemakerlar), bir telden geçerek venlere (toplardamarlara) ve oradan da kalbe ulaşan küçük bir elektrik sinyali yollayan ve uyarı jeneratörü olarak adlandırılan küçük bir kutudan oluşur.
Telin ucu, kalp kasının üzerinde durur.

Elektrik sinyalleri telden aşağı inerek kalp kasını harekete geçirir ve kalbin pompalama yapmasına neden olur. Her bir elektrik sinyali bir kalp atışına neden olur. Kalp pili (pacemakerı) bulunan kişilerin kalp hızları değiştiğinde hafif bir çarpıntı hissetmelerine rağmen, elektriksel uyarıları hissedemezsiniz.

Uyarı jeneratörleri vücudun dışında bulunan geçici kalp pilleri (pacemakerlar), kalbinizin yavaş atmaya ilk başladığı acil durumlarda kullanılırlar ve birkaç gün vücutta bırakılabilir. Bunları daha uzun bir süre kullanmak enfeksiyon ya da kan pıhtısı oluşma riskini arttırır.
Kalbinizin yavaş atması geçici bir durumdan kaynaklanmadığında kalıcı kalp pillerine (pacemakerlara) gerek duyulur.

Tipik olarak 7 ila 12 yıl dayanan pillerle çalışırlar. Kalıcı kalp pillerinin jeneratörleri, deri altında göğüs kemiğinin altına yerleştirilir ve teller, göğüs kemiğinin altından geçen geniş bir venden (toplardamardan) geçirilerek kalbe ulaştırılır.Bazı kalp pilleri (pacemakerlar) kalbin sadece bir odacığını çalıştırırken bazı kalp pillerinin hem atriyumu (kulakçığı) hem de ventrikülü (karıncığı) tetikleyen elektrotları bulunur. Kalıcı bir kalp pilini yerleştirmek için yapılan bir operasyon (ameliyat) sadece bir ya da iki saat sürer ve lokal anestezi kullanılarak gerçekleştirilebilir.

Çoğu kalp pilinin (pacemakerın), kalbin normal ritmini izleme ve sadece kalp hızınız belirli bir seviyenin, genellikle dakikada 60 atışın, altına düşerse bir elektriksel uyarı gönderme kapasitesi vardır. En karmaşık aletler, vücudun kalbin hızlanması ya da yavaşlamasına ne zaman gerek duyduğunu sezip kalp hızını buna göre ayarlayabilir.

Bir kalp piliyle (pacemakerla) yaşamanın getirdiği çok az sınırlandırma vardır. Kalp pilleri (pacemakerlar) metal olduğundan, havaalanında güvenlikten geçerken bazen bazı düzenlemelerin yapılması gerekir. Ayrıca, manyetik rezonans görüntüleme de yapılamaz çünkü mıknatıs metali çeker.

Daha yeni aletlerin koruyucuları daha gelişmiş olduğundan evde kullanılan elektronik aletlerden kaynaklanabilecek sorunlar konusunda endişe duymanıza gerek yoktur.

Piller azalınca, kalp pilleri (pacemakerlar) yavaşlama eğilimi gösterir. Dolayısıyla, birkaç ayda bir kalp pilini kontrol ettirmeniz gerekir. Doktorunuzun muayenehanesinde ya da hatta özel bir alet kullanılarak telefonda kontrol edilebilir.

Kalp pilinizin (pacemakerınızın) yeniden programlanması gerekirse, doktorunuz invaziv herhangi bir önlem almadan kalp pilinin talimatlarını değiştirmek için bir radyo vericisi kullanabilir. Pilin yaklaşık olarak 7 ila 10 yıl sonra değiştirilmesi gerektiğinde, başka bir operasyon (ameliyat) gerekir.

İnositol Eksikliği Damarlarınızı Tıkayabillir!

İnositol Nedir? İnositol Hangi Gıdalarda Bulunur? İnositol Eksikliğinde Neler Görülür?

İnositol B vitamin komplekslerinin bir parçasıdır.Beynin sağlıklı gelişmesinde ve çalışmasında etkilidir.Kolinle birlikte yağların kalp ve karaciğerden atılmasında görevlidir. İnositol ve kolin birlikte,vücuttaki bütün hücrelerin duvarı için gerekli bir çeşit yağ olan lesitinin üretiminde rol alırlar.

İnositol kolestrol seviyesini düşürmeye yardımcı olur.Sağlıklı saçlar ve yağ metabolizması için gereklidir. Egzemanın önlenmesinde faydalıdır.

Lesitin beyin,kalp ve karaciğer sağlığı için önemlidir,B1 vitamini ve A vitamininin emilimine yardım eder.

İnositol lesitinin bir parçası olarak kötü kolestrolü düşürür ve damar sertleşmesini önler.

Sinir sistemi üzerinde gevşetici etkisi olduğu söylenmekte bu yüzden depresyon,panik atak ve Alzheimera karşı bir tedavi olabileceği düşünülmektedir.

Bağırsaklardaki bakteriler bitki liflerinde bulunan fitik asiti inositole çevirdiklerinden,eğer bu bakteriler antibiyotik kullanımı gibi nedenlerle zarar görmemişse vücut inositol ihtiyacını kendi üretimiyle
karşılayabilmektedir.

İnositol Hangi Gıdalarda Bulunur?
Kavun, turunçgiller, kuruyemiş, yulaf, pirinç, fasulye, nohut, karaciğer, tahıl, buğdayda bulunur.

Aşırı kahve içmek inositol eksikliğine neden olabilir.

İnositol Eksikliğinde Neler Görülür?
İnositol eksikliğinde damar tıkanıklığı, kabızlık, saç dökülmesi, yüksek kolestrol, cilt tahrişleri ve alınganlık gibi sorunlar görülebilir.

Anjiyo Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

Koroner anjiyografi, kalp damarlarının içine boya vermek suretiyle kalbi besleyen damarların (koroner damarlar) görüntülenmesidir. Bu işlem sayesinde kalp krizi nedeni olan koroner damarlardaki damar sertliği hastalığının varlığı ve tıkanıklık miktarının düzeyi tespit edilebilir.

* Anjiyografi bir tedavi yöntemi değil, güvenilir bir tanı yöntemidir.

* Bu işlem hasta uyanık haldeyken ve sadece damara girilecek bölge uyuşturularak yapılır.

* İşlem yaklaşık 5-10 dakika sürer.

* Anjiyo sonrası yaklaşık 6-8 saat boyunca yatağınızda, işlem yerini (bacak ya da kol) hareket ettirmeden yatmanız gereklidir.

KORONER ANJİYOGRAFİ NEDİR?

Anjiyo öncesi dikkat edilmesi gerekenler : 

İşlemden 1 Gün Önce;

* Bir gün önce banyo yapınız.
* Sağ ve sol kasığınızdaki tüyleri temizleyiniz.
* Gece saat 24’ten sonra bir şey yiyip, içmeyiniz.
* Kullandığınız ilaçları yanınızda getiriniz.
* Anjiyoya gelirken yanınızda 3 litre su, peçete, terlik, önden düğmeli pijama, bardak, çatal ve kaşık getiriniz.

Anjiyo Nedir? Hangi Durumlarda Nasıl Yapılır?

Anjiyo ya da damar anjiyografi, “damarın görüntülenmesi” demektir. Hangi damar görüntülenecekse, ismini başa koymak gerekir. “Koroner anjiyografi”, “serebral anjiyografi” gibi.

Koroner anjiyo özel bir kamera ile kalbin atardamarlarının incelendiği bir röntgen film çekimidir. İşlem kateter laboratuvarında yapılır. Doktor, kolda ya da bacaktaki bülüt atardamarın birine, ince küçük bükülebilir bir boru (katater) yerleştirir. Daha sonra kalbi besleyen küçük atardamarların (koroner damarlar) çıktığı en büyük atardamara (aorta) kadar ilerletir. Ardından, kateter koronerlerin aortaya giriş yerlerine yerleştirilerek, koroner arterlere boyalı bir madde verilir. Böylece çekilen filmlerde koroner damarlar görüntülenerek hangi bölgelerde ne kadar darlık olduğu tespit edilebilir.

Anjiyo Bir tetkik mi yoksa tedavi yöntemi midir?

Anjiyografi; hastada koroner arter hastalığı bulunup bulunmadığını gösteren en doğru tetkik yöntemidir. Damar sertliği nedeniyle koroner arterlerin hangi bölgesinin ne kadar daraldığını ya da tıkandığı anjiyo ile tespit edilebilir. Anjiyografi sonucuna göre damarda herhangi bir tıkanıklık ya da daralma tespit edilmişse, bunun stentle mi yoksa ameliyatla mı tedavi edileceğine karar verilir.

Anjiyonun Türleri

Anjiyonun üç türü vardır: Kontrastlı MR anjiyografi, çok kesitli BT (bilgisayarlı tomografik) anjiyografi standart veya girişimsel anjiyografi.

BT koroner anjiyografide, aort anevrizması, hipertansiyona neden olan böbrek arter darlıkları, pulmoner emboli (akciğer damarlarında pıhtıya bağlı tıkanma) gibi birçok hastalığın kesin tanısı hızlı ve kolay olarak konulabilmektedir.

Standart girişimsel anjiyo, hastanın kasık bölgesi uyuşturulduktan sonra, katerer(ince boru) kasıktan kateteri bacak ve kol damarına sokulur. İşlem ekrandan izlenirken, kateter ve kan damarlarının durumu takip edilir ve kateter daralmış damarın içine sokulur. Radyoopak denilen özel bir boya çok az olmak üzere bu kateterden o bölgeye bırakılır. Bu şekilde damardaki tıkanıklık ve daralma belirlenmiş olur.

Koroner anjiyonun farkı nedir?

Koroner anjiyografi denilince koroner damarları görmek için yapılan standart anjiyografi anlaşılır. Koroner anjiyografide iyotlu kontrast madde doğrudan koroner içine verilir ve damarın net bir görüntüsü alınır. Bu işlem kesin sonuç verir.

Hangi durumlarda anjiyo yapılır? 

Hastanın şiddetli göğüs ağrısı varsa, kalp krizi geçirdiyse ya da girişimsel olmayan testlerde hastada koroner darlık belirtileri varsa, koroner anjiyo yapılır. Bunun yanında;

# Efor testi pozitif çıkan hastalara,

# Eko’da kalp kasılması sorunu olan hastalara,

# Talyum testinde koroner arter hastalığı şüphesi olanlara,

# Bilgisayarlı anjiyosu şüpheli olan hastalara,

# Kapak hastalığı olanlara,

# Kalp dışında önemli bir ameliyat geçirecek olan şeker hastalarına,

# Önemli bir ameliyat geçirecek olan 40 yaş üzeri riskli hastalara,

# By pass olan hastalara (5 yıl sonra kontrol amaçlı),

# Stent takılan hastalara (6 ay sonra kontrol amaçlı) yapılmaktadır.

Koroner anjiyo için genel anestezi gerekmez, kasık bölgesinin uyuşturulması yeterlidir.

İşlemin aşamalarını nelerdir?

· Önceden hastanın kasık bölgesi tıraş edilir

· Kateter masasına yatırılan hasta örtülür

· Kasık bölgesi veya kolda giriş yeri uyuşturulur

· Atardamara bir kanül yerleştirilir

· Sol karınacığa ucu kıvrımlı kateterle girilir basınç alınır, iyotlu madde verilerek videofilm çekilir

· Sol koroner kateteri sol koroner girişine yerleştirilir kontrast madde verilerek farklı açılardan 4-5 poz sol koroner videofilm çekilir.

· Sağ koroner katateri ile sağ koroner arter videosu çekilir.

· Damardan kanül çekilir damar üstüne baskı uygulanır ve sıkı bandaj yapılır.

İşlem ne kadar sürer?

İşlem hazırlık safhası 5 dakika, işlem 5-10 dakika olmak üzere 10-15 dakika sürer. Girilen damara baskı uygulanması 10-15 dakikadır. Kanül çekilirken giriş yerine dikiş veya kapama aygıtı konulmuşsa, baskı uygulamak gerekmez.

Genellikle kasıktan girilmesinin nedeni nedir?

Kasık damarı kol damarının üç katı çaptadır ve kol damarından en küçük kateterleri geçirilebilir. Her darlık koldan girilerek açılamaz ancak basit darlıklar koldan girilerek açılabilir.

Kol ve kasık dışındaki noktalardan girmek mümkün mü?

Aortaya koldan ve kasıktan girilebilir. İki kol, iki bacak damarı tamamen tıkalı ise cerrahi olarak başka damarlardan girilebilir ki bu durum çok ender olarak görülür.

Hangi durumlarda koldan, hangi durumlarda kasıktan girilmesi tercih edilir?

Öncelikle kasık damarları tıkanması varsa, çatallanma yerlerindeki darlıklarda, aşırı kireçli kıvrımlı ince damarlardan stent geçirebilmek için daha kalın kateterle iyi destek gerektiğinde kasık damarından girmek gerekir. Akut enfarktüslerde, sol kalp yetersizliğinde yani çok hızlı hareket etmek gerektiğinde, aşırı kilolu hastalarda, uzun süre yatamayanlarda basit darlıkları olanlarda kol tercih edilebilir.

İşlemin ne tür komplikasyonları olabilir?

Kasıktan girildiğinde aşırı kilolularda damara yeterli baskı yapılması güç olabilir. Kanama olursa erken fark etmek de zordur. Kol damarlarında ise özellikle kadınların damar yapıları daha ince olduğu için, kol damarının kasılması kateterin hareketini zorlaştırabilir, hatta imkansızlaştırabilir. İşlem çok ağrılı ve ıstıraplı olabilir.

- Hastanın bir gün dinlenmesi yeterlidir.

Hangi durumlarda anjiyo yapılması sakıncalıdır?

· Böbrek yetersizliğinde

· Hastanın kreatinin yüksekliği durumunda,

· Sol kalp yetersizliğinde

· Hastada ateş varsa anjiyo yapılması sakıncalıdır.

Aşırı kilolu hastalarda işlem sonrası daha çok olumsuzluk yaşandığı doğru mudur?

Yalnızca kasıktan girişte tek ponksiyonla damara girmek zor olabilir, kanama daha sık görülebilir.

Lüzumsuz yere anjiyo yapmak ne gibi sonuçlara yol açar?

Lüzumsuz anjiyo yapmak; hastaya gereksiz yere şua vermek ve gereksiz iyotlu kontrast madde vermek demektir. Ve çok az da olsa gereksiz yere anjiyografi komplikasyonlarıyla karşılaşmak demektir.

Ülkemizde gereksiz anjiyo uygulamasıyla sık karşılaşılıyor mu?

Gereksiz anjiyografi yapıldığını görüyoruz ancak daha önemlisi yetersiz anjiyografi işlemini ve anjiyografinin hatalı değerlendirildiğine, çok seyrek olmayarak rastlıyoruz.

Anjiyo son mu yoksa ilk tetkik olarak mı yapılmalı?

Anjiyografi her zaman son tetkiktir. Hastalık delillerinin çok net olduğu miyokard enfarktüsü,akut koroner sendrom gibi durumlarda ilk inceleme olmaktadır. İlk tetkik olduğunda teşhis için yapılmaz, tedavi seçimini görmek için yapılır.

Anjiyonun kalp damarlarındaki tıkanıklıkların ortaya konulmasında değeri nedir?

Kalp damarlarındaki darlıkların yerini, şiddetini kesin olarak gösteren tek tetkiktir. Koroner kalp hastalıklarının belirlenmesinde altın standarttır.

Hangi durumlar kalp damarlarının tıkanmasına neden olur?

Kalp damarlarındaki tıkanma, damar sertliğinin ortaya çıkardığı bir durumdur ve doğumdan itibaren başlar. Ancak bazı kişilerde; damar sertliği süreci kötü beslenme, sigara, stres, fazla kilo ve hareketsizlik gibi sebeplerle daha hızlı olur.

Taşikardinin Sebepleri

Taşikardinin Sebepleri Nelerdir?

Taşikardi, herhangi bir hastalığa veya sebebe bağlı olarak ortaya çıkabildiği gibi, doğrudan sadece kalple ilgili olarak da ortaya çıkabilir. Vücudun kan ve oksijen gereksiniminin arttığı egzersiz durumunda kalp normal olarak hızlanır ve fizyolojik bir Taşikardi meydana gelir. Hatta vücutta, yine kan ve oksijen gereksinimini arttıran korku, kansızlık, ateş (Ateşin 1°C artması, kalbin dakikadaki hızını 20 artırır), troid bezinin aşırı çalışması gibi hastalıklar nedeni ile de Taşikardi oluşur ve burada yine fizyolojik Taşikardi söz konusudur. Çünkü ortada kalpten kaynaklanan bir hastalık yoktur. Vücudun ihtiyacı artmıştır ve kalbin sinüs düğümünde kalbi hızlı çalıştırmaktadır.

Bir de doğrudan kalple ilgili olarak ortaya çıkan Taşikardiler vardır ki, bunlar genellikle kalp hastalıklarıyla ilgilidirler (damar sertliğine bağlı koroner yetersizlikleri, kalp yetersizlikleri, kalp iltihapları ve sebebi bulunmayan haller).

Kalpten kaynaklanan ritm bozukluklarını kabaca kalbin kulakçıklarından ve karıncıklarından kaynaklanan Aritmileri olarak ikiye ayırabiliriz.

Bir kaç istisnai durum dışında kalbin karıncıklarından kaynaklanan Aritmiler daha tehlikelidir ve daha hızlı tedavi gerektirir.

Taşikardi 30 saniyeden uzun sürüyorsa kendiliğinden düzelse bile “sürekli Taşikardi”, 30 saniyeden kısa sürüyorsa ve arada normale dönüyorsa -sık sık tekrarlasa bile- “süreksiz Taşikardi” olarak isimlendirilir. Ritm bozukluğunun hayati tehdit etmesi açısından bir göstergedir.

Kalpte ritm bozukluğu yapan kalbe ait hastalıklar ve kalp dışı nedenler aşağıdaki gibidir:
* Daha önce geçirilmiş kalp krizi veya ateroskleroz
* Kalp hasarı veya doğumsal kalp hastalığı ( Uzun QT sendromu )
* Kalp yapısının veya fonksiyonlarının bozulması, kardiomiyopati (kalp kasının anormal olarak genişlemesi, kalınlaşması, sertleşmesi) veya kapak hastalığı
* İlaçların etkisi

Aritminin diğer nedenleri kalple ilişkili değildir.

Bunlar;

* Ciddi stres
* Kafein tüketimi (çikolata da dahil)
* Alkol tüketimi
* Sigara
* Öksürük, soğuk algınlığı, kilo vermek için reçetesiz satılan ilaçlar.
* Bazı uyuşturucular (Kokain gibi)
* Uykusuzluk

DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.