Cinsel Sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YÜZME HAVUZLARINDAN BULAŞABİLEN HASTALIKLAR

CİSED'in yaz önerileri: Açıklamalarıyla ve anket çalışmalarıyla gündem yaratan ve Türkiye'nin en çok konuşulan sivil toplum kuruluşlarından birisi olan Cinsel sağlık Enstitüsü Derneği-CİSED; bunaltıcı sıcakların başlayacağı yaz günlerinde vatandaşlarımızı girilen havuzun veya denizin temizliğinden emin olunması konusunda uyardı ve su sirkülasyonu fazla olan havuzların tercih edilmesini önerdi.

Havuzdan bulaşan hastalıklar nelerdir? 

Sıcak ile artan terlemenin yaz aylarında mantar  üremesini kolaylaştırdığına dikkat çeken CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; “Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan havuzlardan bulaşanlar arasında genital mantar enfeksiyonları,bakteriyel vajinit, molluscum cantagiosum ve trikomonas enfeksiyonları sıklıkla görülür.Ayrıca iyi temizlenmeyen havuzlardan tifo, hepatit A ve E, cryptosporidum, kolibasili,giardia, shigella, dizanteri ve paratifo gibi ateşli ishal yapan mikroplar, göz, kulak, burun, boğaz enfeksiyonları ile mantar, uyuz, impetigo gibi deri hastalıkları da bulaşabilir” dedi.
   
Havuzlar Bu mikropların üremesini önlemelidir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan havuzlardan veya denizlerden en fazla bulaşan hastalığın genital mantar enfeksiyonları olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; “Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan bir kısmı özellikle toplu havuzlardan yaygın olarak bulaşabiliyor.

Tehlikeli olabilir.
Havuz veya deniz sefasının hastanede bitmemesi için CİSED olarak vatandaşlarımızı girilen havuzun temizliğinden emin olunması konusunda uyarıyoruz ve su sirkülasyonu fazla olan havuzların tercih edilmesini de öneriyoruz. Çünkü yeterince temizlenmeyen havuzlar ve kirlilik seviyesi yüksek sahiller tehlikeli olabilir” dedi.

Havuzdan bulaşan hastalıklar nelerdir?

Sıcak ile artan terlemenin yaz aylarında mantar üremesini kolaylaştırdığına dikkat çeken CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; “Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan havuzlardan bulaşanlar arasında genital mantar enfeksiyonları, bakteriyel vajinit, molluscum cantagiosum ve trikomonas enfeksiyonları sıklıkla görülür.Ayrıca iyi temizlenmeyen havuzlardan tifo, hepatit A ve E, cryptosporidum, kolibasili, giardia, shigella, dizanteri ve paratifo gibi ateşli ishal yapan mikroplar,  göz, kulak, burun, boğaz enfeksiyonları ile mantar, uyuz, impetigo gibi deri hastalıkları da bulaşabilir”  dedi.

Denizler daha güvenli

Denizde mikrop kapmanın havuzlara oranla daha zor olduğunu söyleyen CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; “Deniz suyu tuzlu olduğu için mikropların yaşaması daha zordur.Ama kirli, yüzeyi köpüklü ve yeşil görünümde olan denizlerde yüzmeyin. Ancak havuzlara bu anlamda daha çok dikkat etmek gerekir.Çünkü havuzlar durağan sular olması nedeniyle kolaylıkla kirlenebilir ve mikrop üremesi daha kolaydır ve mikropları kontrol altına almak için hijyen kurallarına çok dikkat edilmelidir” dedi.
Islak mayo ile oturmayın, mutlaka kurulanın.

Havuzlardan veya denizden bulaşan genital enfeksiyonların bazı küçük önlemleri göz ardı etmeden kaynaklandığının altını çizen CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; “Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan havuzlardan bulaşanlar daha çok ıslak mayoyla beklemek, yeterince kurulanmamak, üşümek, sık çamaşır değiştirmemek, temiz olmayan havuzların ve hijyenik olmayan tuvaletlerin kullanılması, naylondan imal edilmiş ve dar olan kıyafetlerin kullanılması ile korunmasız ilişki şeklinde genital floranın dengesinin bozulmasıyla oluşur. Çünkü bu enfeksiyonların yerleşmesinde nem çok önemlidir. Islak ve nemli ortamlarda vücudumuzda zaten var olan ama yeterli nemi ve ıslaklığı bulamadığı için şikayet yaratmayan mantarlar, üremelerini artırarak kaşıntı, peynir kesiği tarzında beyaz akıntı, kızarıklık, genital bölgede yanma ve tahriş hissi meydana getirirler. Bakteriyel vajinitte ise sarı-gri veya kirli beyaz renkte kokulu akıntı ve cinsel ilişkide acıma olur. Trikomonas ise çok yoğun sarı-yeşilimsi bir akıntı yapar. Molluscum cantagiosum ise genital bölgede küçük yuvarlak siğiller oluşturur” dedi.

CİSED'in yaz önerileri
Suya girmeden önce duş alarak vücudu iyice temizlemenin çok önemli olduğuna dikkat çeken CİSED Başkanı Cinsel Terapist Dr. Cem Keçe; alınacak basit tedbirlerle vatandaşların bu hastalıklardan korunabileceğini belirterek, havuzlarda veya denizde bulaşıcı hastalıklardan korunmak için aşağıdaki önerilerde bulundu.

"CİSED olarak hijyen için periyodik kimyasal ve fiziksel temizlik işlemlerinin ihmal edilmediği yüzme havuzlarının tercih edilmesini öneriyoruz. Yüzme havuzunda normal klor seviyesi 0,8 mg/lt düzeyinde olmalı ve çok iyi çalışan bir filtreleme sistemi bulunmalıdır. Ayrıca hepatit A ve B aşısı olmayan çocukların havuzlara gönderilmemesini de tavsiye ediyoruz. İşletme sahipleri kadar vatandaşlarımızın da kendilerine dikkat etmesi gerekir. Bu bağlamda vatandaşlarımıza önerilerimiz şunlardır:  

Havuz kenarlarında yiyecek yemeyin ve sigara içmeyin. Ateşli hastalık yada ishal geçirirken havuza girmeyin.Bone kullanın. Suya tükürmeyin. Islak mayoyla oturmayın. Yeterince kurulanın. Sık çamaşır değiştirin. Temiz ve hijyenik olmayan tuvaletleri kullanmayın. Naylondan imal edilmiş ve dar olan kıyafetleri kullanmayın. Korunmasız cinsel ilişkiye girmeyin. Havuz bölgesine ayakkabıyla veya dışarıda giyilen terliklerle girmeyin. Ayaklarınızı antiseptik suya batırarak dezenfekte edin. Havuzda su yutmamaya dikkat edin. Kulak enfeksiyonlarına karşı kulak tıkacı kullanın. Suya atlarken burnunuzu tutun. Cildinizde sıyrık yada kesik varsa yüzme sonrasında su ve sabunla temizleyin.Göz enfeksiyonlarını önlemek için su altı gözlüğü veya maskeleri kullanın. Çocukların havuzlara tuvaletini yapmalarını engelleyin. Lağım karışan alanlara yakın bölgelerdeki denizlere ve şiddetli yağmur suyunun havuz suyuna karıştığı anda ve sonrasında  yüzmeyin”  dedi.

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ

Tüm aileler ve bireyler kendi doğurganlık davranışları konusunda doğru bilgiye dayalı, bilinçli ve gönüllü bir seçim yapmalıdırlar. Böylece istemedikleri gebeliklerden sağlıklı ve etkin bir biçimde korunabilirler.

A-Doğal Yöntemler
Doğal aile planlaması çiftlerin doğurganlık bilinci ile gebeliği önlemeyi ya da oluşturmayı sağlayan bazı kuralları birlikte uygulaması olarak tanımlanır. Dünya Sağlık Örgütü, doğal aile planlamasını, manstrüel sişkusun (adet sişkusu) fertil ve infertil dönemlerinde, doğal belirti ve semptomları gözleyerek gebeliğin planlanması ya da gebeliğin önlenmesi yöntemleri olarak tanımlamıştır.

Doğal Yöntemlerin Etkinliği %75’dir.

1. Servikal Mukus Yöntemi (Rahim Ağzı Salgısı)
Kadın vajinadaki salgıyı kontrol eder. Gözlemini ve salgının eldeki hissini her gün kaydeder. Ovülasyon (yumurtlama) yaklaşırken mukus artar, incelir ve rengi berraklaşır. Daha elastik ve kaygan olur. İki parmak arasında yavaşça uzatılabilir. Bu tür mukus spermlerin yaşamsını ve yumurtaya doğru ilerlemesini sağlar. Ovülasyondan önce ve sonraki dönemlerde mukus azalır ve yapışkan bir hal alır. Vajen kuru hissedilir. Mukusun arttığı bu dönemde cinsel perhiz yapılır.

2. Bazal Vücut Isısı Yöntemi
Ovülasyondan sonra salgılanan pregesteron hormonu ısı arttırıcıdır. Yeni vücut ısısını 0,2 ?C ile 0,5 ?C arasında yükseltir ve bir sonraki menstrüasyona kadar yüksek ısıda tutar. Bu yükselişe termalleşme denir ve bu da bazal vücut ısısı yönteminin temelidir. Ovülasyon denime, vücut ısısını izleyerek saptanabilir.

Cinsel perhiz, menstrüel kanamanın ilk gününden, ısı artışının saptandığı 3. günün sonuna dek sürdürülmelidir. Isı çizgisinin üstünde 3 ısı kaydedene kadar beklenmelidir. Bir sonraki menstrüel kanama başlayana kadar cinsel perhize ara verilir.

Bu yöntem tek başına kullanılmamalıdır. Servikalmukus ve/veya servikal palpasyon (elle muayene) yöntemleri ile birlikte kullanılmalıdır.

3. Servikal Palpasyon (Rahim Ağzını Parmakla Muayene) Yöntemi
Kadın kendi kendini elle muayene ederek, servikal (rahim ağzı) kenarındaki değişiklikleri tanımlayabilir. İnfertil (güvenli) dönemde serviks,dış ağzı kapalıdır ve elle kolayca ulaşılır. Yaklaşan yumurtlama (ovülasyon) ile birlikte ostrojen harmonu düzeyi yükseldikçe serviks yumuşar. Yukarı doğru çekilir ve dış ağızı açılır. Ovülasyondan ortalama 4-5 gün nce yumuşamanın başlaması belirgin hale gelir. Elle rahim ağzı daha zor ulaşılır bir hal alır ve ele gelince de yumuşaktır. Eşler servikste ilk değişikliklerin belirlendiği andan, serviksin kolayca hissedildiği, sert olduğu ve ağzının kapalı olduğu zamana kadar cinsel ilişkide bulunmamalıdır.

4. Takvim Yöntemi
Kadının bir periyodu 30 gün kabul edilirse ovülasyon adetin başlangıcından 16-18 gün sonradır. Buna göre adetin başladığı gün birinci gün olursa, adetin başlangıcından sonraki 14 ile 21. gün arası döllenme için en riskli dönemi oluşturmaktadır. Bu dönemde cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Menstrvel sişkusun süresinin tam bilinememesi ve bir çok nedenden de etkilendiği için güvenli bir yöntem değildir ve kullanılmamalıdır.

5. Geri Çekme
Cinsel ilişki sırasında erkeğin cinsel organının, boşalmadan önce vajenden çıkartılıp, meninin vajen dışına boşaltılmasıdır. Başarı oranı %75’dir. Başarı ile uygulandığında bile kadında ve erkekte psikolojik ve fizyolojik sorunlar ortaya çıkabilmektedir.

6. Vajinal Yıkama
Bazı kadınlar, vajina duvar ve kanalındaki spermleri yıkayıp atma düşüncesi ile cinsel ilişkiden hemen sonra vajinayı su ile yıkamanın gebeliği önlediğine inanır. Bu yöntem doğum kontrol yöntemi olarak tamamen etkisizdir. Çünkü spermlerin birkaç saniye içinde servikal mukusa geçebilirler.

B- Emzirme ve Gebeliğin Önlenmesi
Adet kanaması olmadıkça emzirmeyle gebelikten korunma yöntemi olarak tanımlanan bu yöntem özellikle doğumdan sonraki ilk aylarda, süt veren kadınların, belli koşullarla doğal olarak doğurgan olmadığı düşüncesine dayanır. Emzirmenin her koşulda gebelikten korumadığı bilinmelidir. Belli koşullarda ve belli süre için emzirme ile korunabilinir. En fazla 6 ayı düzenli emzirme ve adet görülmemesi koşullarında emzirme, kadının bu dönemde yeniden ovülasyona ve adet görmesini geçiktirir. Etkinliği %85’dir.

C- Bariyer Yöntemler
Spermin rahim boşluğuna geçmesini engelleyerek gebelikten korurlar. Bariyer yöntemleri güvenlidir, yan etkileri yoktur, birlikte kullanımı etkinliklerini arttırır. Kondom (prezervatif), dioatrem ve spermisitler bu yöntemlerdendir.

1. Kondom
Cinsel ilişki sırasında penise takılan bir kauçuk kılıftır. Spermin vajinaya girmesini engeller. Sperisitler ile birlikte kullanılması etkinliğini arttırır. Doğum kontrolü dışında, AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların yayılmasını önler.

2. Diyafram
Diyafram rahim ağzını örten, kenarları daha sert, kauçuk bir araçtır ve servikal açıklığa uygulanan spermisit jel ya da krem ile birlikte kullanılır spermisit madde diyafram tarafından fiziksel olarak engellemeyen spermleri öldürür.

3. Spermisitler
Vajinal spermisitler, spermlerin servikse ulaşmadan etkisiz hale getirilmeleri için vajinaya konur. Köpük, tablet, krem şeklinde bulunurlar. Diğer doğum kontrol yöntemlerine göre etkinliği daha azdır. Etkinliğini artırmak için kondom veya diyafram ile birlikte kullanılmalıdır.

D-Oral Konto Septitler (Doğum Kontrol Hapları)
  Doğum kontrol hapları şunlardır;
- kombine doğum kontrol hapları
- Yalnız prefesteron içeren haplar (mini haplar)
- Ertesi gün hapı

1. Kombine Doğum Kontrol Hapları
Çok güvenilir bir doğum kontrol yöntemidir. Östrojen ve progesteron hormonları birlikte bulunur. Ostrojen, yumutlamayı (ovulosyonu) baskılar ve döllenmiş yumurtanın gelişmesini engeller. Progesteron rahim ağzı sıvısının azaltıp kıvamının artmasına neden olarak spermlerin geçişini engeller. Etkinliği%99,9’dur. En etkili yöntemdir. Her gün hormon içeren haplardan bir tane alınır. Kullanımı kolaydır. Yumurtalık ve rahim kanseri riskini azaltır, iyi huylu meme hastalıklarını azaltır. Kemik erimesi riskini azaltır. Hap kullanmaya son verdikten sonra doğurganlık yeteneği tekrar devam eder. Kullanmaya başlamadan önce gebelik testi ile gebelik olup olmadığı saptanmalıdır. Meme kanseri, kan pıhtılaşması olanlarda, kalp hastalarında, karaciğer hastalarında kullanılmamalıdır. 6 aylıktan küçük bebek emzirenlerde, sigara içenler, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, migren, depresyon tanısı olanlarda ise kontrol altında kullanılmalıdır.

2. Yalnız Progesteron İçeren Haplar (Mini Haplar)
Ostrojen içermezler ve kombine doğum kontrol haplarına göre daha az progesteron içerirler. Kadında doğal olarak oluşan rahim ağzı sıvısını kalınlaştırarak spermin geçişine engel olur ve yumurtlamayı %50 oranında engeller. Etkinliği %96’dır. Her gün aynı saatte alınmalıdır. Emziren kadınlarda kullanılabilir. Ostrojenin yan etkilerinden dolayı kombine doğum kontrol hapı kullanmayan kadınlarda kullanılabilir.

3. Ertesi Gün Hapı
Ertesi gün hapı doğum kontrol yöntemi değildir. Korumasız cinsel ilişkiden sonra, sürdürülmesi kesinlikle istenmeyen gebeliklerin, döllenmiş yumurtanın rahim yüzeyine yerleşmesinden önce önlenmesidir. Tecavüz gibi zorunlu durumlarda başvurulan bu haplar, kullanacak olan kişiye marka belirtilmeden ve paketinden çıkarılarak verilmelidir.

E-Enjete Edilen Doğum Kontrol İlaçları
Pregesteron içeren ilaçlardır. Ovülasyonu (yumurtlama) engeller. Ayrıca, spermin rahime girmesini engelleyen kalın bir servikal mukus da oluştururlar. 3 ayda bir kullanılırlar. Geçici kontrosptit yöntemlerinin en etkililerinden biridir. Adet düzensizlikleri yapabilir. Yumurtalık kanserine karşı da koruyucudur. Ciddi bir tıbbi sorunla karşılaşılmadıkça süresiz kullanılabilir. Hamile olan, karaciğer hastalığı, damarlarında pıtılaşma, meme kanseri, nedeni bilinmeyen kanamalarda kullanılmamalıdır.

F-Deri Altı İmplantleri
Beş yıl süreyle korunma sağlayan etkili, uzun süreli ve geri dönüşümlü bir doğum kontrol yöntemidir. Yapay hormon içeren yumuşak silikondan yapılmış altı ince ve esnek kapsül kadının üst kolunun iç kısmında derinin hemen altında küçük cerrahi bir girişimle yerleştirilir vücuda yavaş yavaş hormon salgılar. İçinde prefesteron hormonu ovülasyonu (yumurtlama) baskılayarak ve servikal mukusu, sperm geçişini engelleyecek biçimde kalınlaştırıp azaltarak gebeliği önler. En etkili doğum kontrol yöntemlerinden biridir gebelerde. Karaciğer hastalığı damarda pıhtılaşması olanlarda meme kanserinde kullanılmaz.

G-Rahim İçi Araçlar (RİA)
Günümüzde RİA, dünyada en yaygın olarak kullanılan geri dönüşümlü, uzun süre etkili doğum kontrol yöntemidir. Türkiye’de en çok Bakır T390A RİA kullanılır. Şekli T harfine benzer.

RİA rahim içine yerleştirilir, genellikle bakır ya da bir steroid hormon içeren, küçük plastik bir cisimdir. RİA spermin üst genital yollara ulaşmasına, yumurtanın (ovum) hareket etmesine engel olarak döllenmeyi engeller. Cinsel ilişkiyi etkilemeyen, güvenli ve çok etkili bir yöntemdir. Emziren kadınlar içinde uygundur.

RİA çıkarılıncaya kadar rahimde durur. Kendiliğinden düşerse vajinadan atılır. Rahim ağzında yara ya da kansere neden olmaz. Yerinde olup olmadığı klavuz ipi yoklanarak anlaşılır. 8 yıl kadar kullanılabilir. Cinsel yolla bulaşan (AİDS gibi) hastalıklara karşı koruma sağlamaz.

Kadının hamile olmadığından emin olunduğunda adet süresi boyunca herhangi bir zamanda uygulanabilir.

H-Gönüllü Cerrahi Sterilizasyon
Gönüllü cerrahi sterilizasyon (kısırlaştırma) bütün dünyada kabul gören ve giderek yaygınlaşan bir aile planlaması yöntemidir. Baka çocuk istenmeyen ve doğurganlıklarını sona erdirmek isteyen çiftler için en güvenli yöntemlerden biridir. Doğurganlığı kalıcı olarak sona erdiren 18 yaşını doldurmuş olan herkese rızası ile, evliyse eşinin de onayı alınarak işlem yapılabilir. Kadında tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması), erkekte vazektemi (sperm kanallarının bağlanması) şeklinde yapılan işlem, eğer istenilirse mikro cerrahi yöntemler ile düzeltilip, geriye dönüş de sağlanabilir. Ancak tekrar bu düzeltme işlemleri çok pahalı, zaman alıcı ve kesin sonuç garanti edilemez. Kadında tüp ligasyonu (tüplerin bağlanması) cinsel işlevleri etkilemez. Her iki tüp bağlandığı için yumurtalıktan gelen yumurta rahime ulaşamaz ve döllenmede engellenmiş olur.

Erkekte uygulanan vazektemi (sperm kanalının kesilip bağlanması) yönteminde spermin mekanik olarak dışarı ulaşması engellenmiş olur. Erkekte cinsel istek ve tenksiyonlar yönünden bir bozukluğa neden olmaz. Geri dönülmesi güçtür, kalıcı bir yöntem olarak kabul edilmelidir.

ERKEKLERDE GÖRÜLEN CİNSEL HASTALIKLAR

Erkeklerde Görülen Cinsel Hastalıklar

Erkekler de en az bayanlar kadar cinsel sorun yaşarlar. Baranlar oranla bunu kabullenmeleri oldukça zor ve tedavi yoluna gitmeleri onlar için güç bir durumdur. Cinsel problemi olan erkeklerin eşleri bu konuda sabırlı olmalı ve eşlerinin bu sorunu kabullenmelerini beklemelidirler.

Erkekler de en sık rastlanılan rahatsızlıklardan biri erken boşalmadır. Bel gevşekliği de denilen erken boşalma her üç erkekten birinde var olan bir rahatsızlıktır. Erken boşalmanın nedeni tam olarak bilinmemekle beraber heyecan, endişe gibi duyguların varlığına bağlanmaktadır. Her yüz erkekten otuzunda bu sorun baş göstermektedir.

Uzmanlar, erken boşalma konusunda ‘görsel uyarı destekli teşhis yöntemini en az yan etkiye sahip yöntem olduğunu belirtmekteler. Bazı erkekler de bu sorun cinsel tecrübe kazanılmasıyla düzelebiliyor. Ancak çoğunlukla tedaviye ihtiyaç duyuluyor. Bu soru psikiyatristlerin uyguladığı ilaç dışı yolla da tedavi edilebiliyor. Bunlar dışında haricen kullanılan geciktirici ilaçlar da tedavide etkilidir.

Ülkemizdeki bilim adamları bu konuyla ilgili en iyi tedavi yöntemleri geliştirmişlerdir. ‘Görsel uyarı destekli tanı’ yöntemiyle hangi ilacın daha az etkiyle daha etkili olacağını tayin etmek amaçlanmıştır. Bu yöntem ellinin üstünde hasta da uygulanmış ve hemen hepsinde olumlu sonuç vermiştir. Erken boşalma yaşayan erkeler bu tedavi yöntemlerinde birini seçip tedavi olmalıdırlar. Ama yapmaları gereken ilk şey bu rahatsızlığı kabul etmektir.

Erkekler de erken boşalmanın tersi olan geç boşalmada bir cinsel aktivite bozukluğudur. Her ne kadar eşler arasında kabul görse de gecikmede erken boşalma gibi tedavi gerektiren bir rahatsızlıktır. Her iki problemin de nedeni farklıdır. Erken boşalma genelde heyecan, endişe gibi duyguların fazla olmasından kaynaklanır. Gecikmeye neden olan ise kullanılan bazı ilaçlardır. Ama çoğu zaman gerçek neden kişinin fazla kontrollü davranması ve kendini rahat bırakmamasıdır.

Bunlar dışında görülen cinsel rahatsızlıklardan biride cinsel isteksizliktir. Hem kadınlarda hem de erkeklerde baş gösteren bu rahatsızlığın sebebi hormon eksiklikleri, bedensel bazı rahatsızlıklar ya da başka bir hastalık için kullanılan ilaçların yan etkileri olabilir. Cinsel isteksizlik cinsel yetersizlikle karıştırılmamalıdır. Cinsel yetersizlik; cinsel isteği olup bunu bedensel bazı eksiklikler nedeniyle gerçekleştirememektir.

Kadın olsun erkek olsun cinsel problem yaşayan birçok insanda bunun sebebi psikolojiktir. Aşırı stres bu rahatsızlıkları tetiklemektedir. Yapılması gereken bu rahatsızlıkları kabul edip bir uzman yardımı almaktır. Yaşadığımız toplumun kültürel yapısı cinsel rahatsızlıkları dile getirmeyi ve tedavi olmayı güçleştiriyor. Ama ne olursa olsun bu konularda tedavi şarttır. Mutlu bir yaşam sürmek için bu gereklidir.

Ağrılı Cinsel İlişki Disparoni

Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeysel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikten yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkta görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeysel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

• Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

• Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

• Vulvar vestibulit sendromu.

• Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

• Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

• Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

• Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

• Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyileşmesi.

• Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

• Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

• Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

• Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

Ağrılı cinsel ilişki şikayeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün.

Kadınlarda Cinsel Problemler

Kadınlar da tıpkı erkekler gibi istek ve cinsel beraberliklerinde sorunlar yaşamaktadır. Yakın zamanda yapılan bir çalışma kadınların yaklaşık % 40’ının bazı cinsel bozukluklarla yüzleştiğini ortaya koymuştur.

Bu kadınlar belki de hiçbir zaman uyarılmamış ya da orgazm olamamışlardır. Bir zamanlar çift için zevkli bir deneyim olarak paylaşılan, şimdi ağrı ile birlikte tatminsizlik, mutsuzluk ve sonucunda da çiftin hayat kalitesinde ciddi bir düşüş meydana getirmektedir. Çoğu kadın yaşadıkları bu büyük problemi partnerleri ile konuşmakta zorlanmakta, çoğu kadın da tedaviye utanarak tedaviye başvuramamakta, sağlık profesyonellerinin kendisini yanlış anlayacağından korkmaktadır. Erkeklerde olduğu gibi kadınlarda cinsel problemler de psikolojik ve/veya fizyolojik işleyişten kaynaklı olmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda kadınlarda cinsel sorunların eskiden bilindiğinden daha fazla fiziksel (biolojik) nedenleri olduğunu ortaya koymuştur. Diabet, Kardiovasküler bozukluklar, MS gibi bazı tıbbi sorunlar da bu problemlerle ilişkili bulunmuştur.

Azalmış Cinsel İstek Bozukluğu
Cinsel istekteki farklılaşma çiftlerin mutsuzluğa, engellenmeye ve hatta bunun hakkında konuşmamaya kadar götüren en belirgin problemlerden biridir. Yorgunluk, depresyon, hastalık, stres, anksiyete (gerginlik), ilişkideki uyumsuzluk, alkol ya da ilaç kullanımı kişinin cinsel isteğini ve enerji düzeyini etkilemektedir. Ağızdan alınan doğum kontrol ilaçlarının değiştirilmesi kadınların adet dönemleri, tedavileri, çocuk doğumu ya da yaklaşan menapoz kadınların cinsel isteğini kaybetmeleri ile bağlantılıdır. Tedavi için gelen kadınların %80’inde azalmış cinsel istek sorunu görülmektedir. Bu problemle karşılaşan kadınlarda kendiliğinden cinsel istekte azalma oluşmakta ama bu kadınlar partnerlerinin uyarılma ve orgazma ulaşması için olumlu yaklaşımlarda bulunmaktadırlar.

Kadında seksüel isteksizliği gösteren güvenilir fiziksel bir gösterge yoktur. Kadında cinsel istek değerlendirmesi, cinsel fantezilerin, düşünce ve fikirlerin mevcut olup olmayışı, erkeklere olan ilginin araştırılması, cinsel ve cinsel olmayan davranışlara olan ilginin değerlendirilmesi ile mümkündür. Cinsel istek alınan ilaçlar veya depresyon gibi ruh halinin değişmesi ile kolayca azalabilir. Bu durumda göz önünde bulundurulmalıdır. Azalmış cinsel istek sıklıkla baskılanmış veya azalmış orgazma bağlı olabileceği için, hangisinin önce oluştuğunun iyi sorgulanması gerekmektedir.

Cinsel Uyarılma Bozuklukları:
Cinsel uyarılma Bozukluğu, tekrarlayan şekilde yada sürekli biçimde cinsel uyarılara cevabın olmaması veya yeterli vajinal kaynağın devam ettirilememesidir. Bu durum aslında fiziksel uyarılma eksikliğinden değil, uyarılmanın kişisel algılanmasındaki bozuklukla alakalıdır. Cinsel uyarılma bozukluğu olan kadınlar genellikle cinsel ilişkiden tamamen uzak durmaya çalıştıklarından, sıklıkla bu kadınlarda cinsel istek azlığı tanısı konmaktadır. Son yıllarda bazı araştırmacılar cinsel uyarılma bozukluğunun fiziksel bir bozukluğa, örneğin damarsal ve klitoral yetersizliğe bağlı olabileceğini belirtmektedirler. Damarsal kökenli seksüel fonksiyon bozuklukları cinsel uyarılma bozukluğu yaratabildiği gibi orgazm sorunu da yaratabilir.

Orgazm Bozuklukları:
Orgazm bozukluğu sürekli veya tekrarlayan biçimde normal cinsel uyarılmadan sonra orgazmın olmaması veya gecikmesi halidir. Kadınlarda orgazmı oluşturmak için gerekli uyarının şekli ve yoğunluğu çok farklılıklar göstermektedir. Dolayısıyla teşhis doktorun, o kadının uygun cinsel uyarıyı aldığına karar vermesine bağlıdır. Tabii, bu şikayetin aynı zamanda kişiler arası ilişkiyi güçleştirmiş olması ve ızdıraba yol açmış olması gereklidir.

Kadınların orgazm olması için gerekli uyarının şekil ve yoğunluklarının çok farklı oluşu ve bunun değişik zamanlarda da farklılıklar göstermesi nedeni ile aralıklı, durumsal orgazm eksikliklerinin cinsel bozukluk olarak sayılmaması gerektiği düşünülmektedir.

Vajinismus Ve Disparoni
Disparoni, tekrarlayan veya sürekli olarak cinsel ilişki sırasında ağrı olmasıdır. Görülme sıklığı %10-15’tir. Tanıda, bu ağrının vajinismus veya kayganlık eksikliğine bağlı olup olmadığı ayırt edilmelidir. Fiziksel nedenleri arasında himen daralması (skar nedeni ile), batın alt kısmında enfeksiyon olması, vajen dış dudaklarına ait hastalıklar sayılabilir. Genellikle vajinismusa veya kayganlığın olmayışına bağlıdır.

Vajinismus, cinsel ilişkiye izin vermeyecek biçimde vajen ön kısmının istemsiz kasılmasıdır. Cinsel tedavi kliniklerine başvuranlar arasında %12-17 vajinismus tanısı konulmaktadır. Bazen enfeksiyonlara, ameliyatlara veya kimyasal maddeler nedeni ile oluşan vajinal ağrı sonrası gelişen ikincil vajinismus görülebilmektedir. Durumsal anksiyete, istemsiz adale kasılması, seksüel uyarılmada problemler, vajinal kayganlıkla ilgili problemler ve cinsel isteksizlik, cinsel bilgi eksiklikleri vajinismus sebebi olabilir. Fiziksel şartların kontrolünün yanı sıra psikoterapi yardımcı olmaktadır.

Kadınlarda cinsel işlev bozukluğu sebepleri:
Cinsel işlev bozukluğu çeşitli organik ve psikolojik nedenlerle oluşabilir. Kadının cinsel aktivitedeki rolü ve kadındaki cinsel işlev bozukluğu, yıllarca erkekteki kadar yoğun biçimde araştırılmamış ve sorunun sadece psikolojik kaynaklı olduğuna inanılmıştır. Fakat son yıllarda yapılan araştırmalar, problemin organik boyutunun da büyüklüğünü gözler önüne sermiştir.

Organik nedenler
istemik hastalıklar ve vasküler (damarsal) nedenler
Diabet (şeker hastalığı), kalp hastalığı, hipertansiyon, yüksek kolesterol düzeyleri gibi çeşitli sistemik problemler, ateroskleroz (damar sertliği) gibi damar yapısına ait sorunlar ve sigara alışkanlığı gibi nedenlerle cinsel organlara kan akımı bozulabilir.

Normal cinsel uyarının olabilmesi için, cinsel organların damar bütünlüğü tam olmalıdır. Damar sertliği olan kadınlar üzerinde yapılan çalımsalar ile klitoris ve vajinadaki azalmış kan dolaşımının cinsel uyarılmada bozulmaya yol açtığı ve bu hastalarda gecikmiş vajinal genişleme, azalmış vajinal kayganlık, ağrılı veya rahatsız edici cinsel ilişki azalmış vajinal duyarlılık ve azalmış klitoral orgazm tespit edilmiştir.

Nörolojik nedenler
Nörolojik hastalıklar veya çeşitli nedenlerle ( diabet, travma, cerrahi girişim gibi) sinir zedelenmeleri sonucunda beyinden cinsel organlara giden mesaj engellenir. Omurilik yaralanmaları, epilepsi (sara), multipl skleroz, serebrovasküler (beyin damarlarına ait) hastalıklar, Alzheimer ve Parkinson hastalım, sinir sistemine ait enfeksiyonlar nedeniyle cinsel işlev bozukluğu oluşabilir.

Histerektomi (rahmin alınması) gibi üreme organlarına ait cerrahi girişimler ile mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlar sırasında oluşabilen sinir zedelenmeleri de, cinsel işlev bozukluğuna yol açabilmektedir.

Hormonal nedenler
Üreme organlarının gelişmesini ve cinsel aktivitenin çeşitli aşamalarının gerçekleşmesini sağlayan hormonların, kandaki düzeyleri azaldığında cinsel işlev bozukluğuna rastlanabilir. Özellikle ooferektomi (yumurtalıkların alınması) sonrasında kadınlar bu problemi yoğun olarak yaşamaktadırlar.

Cerrahi girişimler
Üreme organlarına ait çeşitli cerrahi girişimler sinir zedelenmesine yol açabilmenin yanı sıra, hormonal dengeyi bozabilmekte ve vücutta meydana getirdiği değişiklikler nedeniyle de cinsel işlev bozukluğuna sebep olabilmektedir. Özellikle mastektomi (memenin alınması) veya mesane ve bağırsağa yönelik operasyonlarda açılan ostomiler (mesane veya bağırsağın karın bölgesinde oluşturulan bir açıklıktan boşalması) nedeniyle, kadının bedenini algılayışı bozulabilmekte ve cinsel yaşamı da bundan etkilenmektedir.

Tedavi ve ilaçlar
Çeşitli tedavi yöntemleri, bazı ilaçlar ve madde kullanım alışkanlıkları cinsel yaşamı çeşitli yönlerden etkiler. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, depresyon, hormonal problemler, kanser ve mide şikayetlerinin tedavisinde kullanılan kimi ilaçlarla bazı idrar söktürücüler ve kemoterapi, radyoterapi adet düzeninin, cinsel organların yapısının ve sonuçta cinsel işlevlerin bozulmasına yol açabilmektedir.

ilacın dozu, tedaviyi aksatmayacak biçimde azaltılabilir, daha az yan etkisi olan bir ilaçla değiştirilebilir veya bunların mümkün olmadığı hallerde cinsel işlevleri düzenleyici yöntemler tedaviye ekfenebilir.

Sigara, alkol, madde kullanım alışkanlıkları da, bir süre sonra cinsel işlev bozukluğuna yol açmaktadır.

İleri yaş
Yaş arttıkça klitoris ve vaiinadaki düz kas/ bağ doku oranı, bağ doku lehine artar. Bunun sonucunda klitoristeki sertleşme ve vajinadaki genişleme yeteneği bozulur.

Menopoz
Menopozla birlikte azalan östrojen hormonuna bağlı olarak, vajinanın boyutlarında küçülme ve ıslaklığında azalma sonucu cinsel ilişki sırasında ağrı oluşumu nedeniyle sekse olan ilgi azalır.

Psikolojik nedenler
Çocukluk çağı, yetiştirilme tarzı ve bu dönemde kazanılan çeşitli yaşam deneyimleri, alışkanlık ve takıntılar bireyin hayatının sonraki aşamalarını da etkiler.
Bozuk aile ilişkileri içinde, yanlış/yetersiz cinsel bilgilerle büyüyen ya da çocuklukta cinsel travma yaşayan bireylerde, cinsel işlev bozukluğuna yatkınlık oluşur.

Hayatın ileri evrelerinde yaşanan cinsel başarısızlıklar, depresyon, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal problemler, organik hastalıklara tepki, yaşlanma, partnerdeki cinsel problemler ve cinsel şiddete maruz kalma gibi nedenlerle cinsel işlev bozukluğu başlar. Çiftler arasındaki çekiciliğin kaybolması, ilişkinin bozulması, kendine güvensizlik, cinsellikten ve başarısızlıktan korkma, cinsellik hakkında kalıplaşmış yanlış düşünceler, yetersiz önsevişme ve psikiyatrik rahatsızlıklar sorunun çözülmesini zorlaştırır.

Özellikle sonradan edinilmiş orgazm bozukluklarında, organik nedenlere psikolojik kökenli sorunlar da eşlik edebilir. Çeşitli psikolojik faktörler arasında partnere karşı ilgi kaybı veya partner tarafından reddedilme korkusu, vajinaya zarar gelebileceği endişesi ve suçluluk duygusu ön plana çıkmaktadır.

Kadınlarda cinsel işlev bozukluğu olup olmadığı nasıl anlaşılır?

Cinsel işlev bozukluğu, ancak yapılan muayene ve testlerle teşhis edilebilir. Bu yüzden, bu alanda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurarak problemi anlatmak ve tedavi arayışına girmek en doğrusudur. Teşhis ve tedaviyi etkilememek için sorun açıkça anlatılmalı ve niçbir bilgi saklanmamalıdır. Hastadan edinilen bilgiler ve fizik muayene ne teşhis konabilse de, bazı testler yapılması gerekebilir.

İlk aşamada yapılan tetkikler
Cinsel işlev bozukluğu şikayeti ile başvuran hastaya tam fizik muayene ve psikososyal değerlendirme yapıldıktan sonra, uluslararası ortak kullanılan şikayetlere yönelik cinsel işlev sorgulaması ve daha sonraki aşamada tanı am.açlı çalışmalar yapılır.

idrar ve tam kan tahlili (kan şekeri, kreatinin, kolesterol, trigliserid, karaciğer enzimleri gibi), hormon düzeyleri (FSH, LH; Ostradiol, Testosteron gibi) başvurulan ilk tetkiklerdir. Sonrasında ise gerek görüldüğü takdirde Ultrasonografi, Vajinal PH ölçümü gibi ileri tetkiklere de başvurulur.

Kadınlarda cinsel işlev bozukluğu tedavisi
Sebebe ve hastanın genel durumuna göre belirlenen ilaç veya vakum gibi cihazlı terapilerden, psikoterapiye kadar uzanan bir tedavi yelpazesi vardır. Yeni tedavi yöntemleri üzerinde çalışmalar sürmektedir.

Hormon ve ilaç tedavisi

Östrojen Replasman Tedavisi
Eksilen östrojeni (dişilik hormonu) dışarıdan tamamlama tedavisidir. Özellikle menopoza girmiş kadınlarda bu tedavi ile vajinal kan dolaşımı ve buna bağlı olarak vajinal ıslaklık artar. Böylece ilişki esnasında oluşan ağrı ve yanma hissi azalır. Ayrıca bu tedavinin klitoral duyarlılığı sağlayıp, cinsel arzuyu artırdığı düşünülmektedir.
Vajina içine direkt uygulanan Östrojen içerikli krem ve jeller de vardır.

Testosteron
Menopozda östrojen replasman tedavisiyle birlikte ve özellikle testosteron seviyesi düşük kadınlarda kullanılabilir. Kliforal duyarlılığı, vajinal ıslaklığı, sekse olan ilgiyi ve uyarılmayı artırır. Karın bölgesine yapıştırılan bant formları da vardır.

• Bunlar dışında klinik çalışmaların devam ettiği homon ve ilaçlar mevcuttur.

Klitoral vakum cihazı
Cinsel organlardaki kan dolaşımının yetersizliğine bağlı cinsel işlev bozukluğunu tedavi etmek amacıyla tasarlanan klitoral vakum cihazı klitoristeki kan dolaşımını ve düz kas oranını artırmada yarar sağlar. Vücuda girmeden klitoriste yumuşak bir vakum etkisi oluşturur ve duyarlılığı, vajinal ıslaklığı, orgazmı yani genel anlamda doyumu artırır.

Cihaz kullanım sırasında klitorisin üzerine yerleştirilen huni şeklinde tek kullanımlık küçük yumuşak bir plastik vakum başlığı ile avuç büyüklüğünde ve pille çalışan bir vakumdan oluşur. Cdl’Ştırıldığında vakum pompası kanı klitoris içine çeker ve burada kan dolaşımını arfırarak cinsel uyarılmaya yardımcı olur.

Cinsel işlev bozukluğu olan kadınlarda cihazın kullanımı sonrasında seksüel duyarlılıkta %100′e, doyumda %80′e ve vajinal ıslaklıkta %73′e varan artış bildirilmiştir.

Psikolojik danışma

Cinsel işlev bozukluğu yasayan hastalarda ve yanı sıra partnerlerinde çeşitli psiko-sosyal sorunlar da görülebilir. Bu psiko-sosyal sorunlar cinsel işlev bozukluğunda kimi zaman sebep, kimi zaman da sonuç olarak karşımıza çıkar.

Cinsel yaşamdaki aksaklıklar çiftler arasında sürtüşmelere ve ilişkilerin bozulmasına yol açabilir. Cinsel işlev bozukluğuyla başvuran çiftlerde psikolojik ve sosyal sorgulama sonucunda psikoterapi ve cinsel terapi uygulanması gerekebilir. Psikolojik danışma ve terapi desteği, problemin tanımlanması ve çözümünde yardımcı olmasının yanı sıra, hastaya ve partnere sorunla baş edebilmede katkı sağlaması açısından çok önemlidir.

Prostat Nedir, Belirtileri Nelerdir?

Prostat

Prostat yalnız erkekte olan bir salgı bezidir. Erkekte dış idrar yollarının ön kısmını çevrelemiş olan organdır. Mesanenin tabanında bulunur. Erişkinlerde yükseklik 20-25 milimetre, ön- arka çapı da 25 milimetre eninde ve de çapı 40 milimetre civarıdır. Ağırlığı 20-25 kilogramdır.

Prostat iltihapları

Prostat iltihabı acil ve de müzmin olarak ikiye ayrılmaktadır.

1. Acil prostat iltihabı; adi mikroplardan oluşan iltihaplanmadır. Prostata kanla ve ya direkt gelirler. Genellikle idradın dış kanallarıyla giren mikroplar prostatın iltihabına sebep olurlar.

Belirtileri:
İdrarı yaparken huzursuz olma. İdrarda yanma, sık idrar yapma gibi şikayetler görülür. Prostatın şişmesi ve gerginleşmesi yüzünden idrar yapılırken zorluk meydana gelir. Testislerin alt kısımlarında ağrı olur. Ateşlenme görülür. Titreme, mide bulantısı ve istifra olur. Günler ve ya haftalar sürebilir. İdrar dış deliğinde birçok sefer akıntı olmamaktadır. Ardından tedavi olunmaz ise şikayetlerde azalma olur ya da apse oluşur ve müzmin bir hal alır.

2. Müzmin prostat iltihabı; çok fazla belirtisi olmaz. Orta yaşlarda ve olgun gençlerde ortaya çıkar. Acil prostat iltihabının ardından ya da daha önce belirtisi olmayan prostat iltihabının ardından meydana çıkar.

Belirtileri:

İdrara çıkarken huzursuz olma, idrarın sık yapılması, idrar yapılırken yanma, kimi zaman idrar yaparken kanama görülebilir. En belirgin belirti idrarın dış deliğinden akıntı gelmesidir. Sabahları ilk idrar yapılmadan önce fazla olur. Beyaz renkte saydam olur, yapışkandır, salaya gibidir. Hemen yorulma, uykunun bozulması, konsantre bozukluğu olur. Bel altında ağrılar olur. Seks arzusu azalır, sertleşmede sorun olur ve erken boşalmaya sebep olur.

Prostat Tedavisinde Murt Yaprağı Mucizesi

Prostata Bitkisel Tedavi

Murt rakımı yüksek olan yerlerde yetişmeyen, yaprağını dökmeyen Akdeniz bölgesinin özellikli maki türlerindendir. Yurt genelinde mersin olarak bilinmesine rağmen Akdeniz sahillerinde hambeles ve murt olarak tanınır. Hambeles Arapçadır.  Murt yaprağına 'bahar’ diyen yerlerde vardır.

Prostat Tedavisi
Günde 3 defa yemeklerden önce 10-15 tane murt yaprağı yiyip yutun. Bu uygulamayı 1 hafta yapın.
Murt ile tedavi hem idrar yollarınızı açacak hem de idrar yollarındaki yanma ve iltihaplanmayı engelleyecektir.

1 hafta sonra prostatın yanı sıra diş ağrısı, diş iltihaplanması, diş eti çekilmesi gibi problemleriniz de sona erecektir.

Hiçbir yan etkisi olmayan murt yaprağının tadı biraz acıdır.fakat 3-5 saniye sonra ağzınızdaki acılık geçecek ve ağzınıza güzel bir tat gelecektir.

DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.