Hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DOĞUM SONRASI NASIL KİLO VERİLİR?

Aldığınız kilolar, gebelikte artınca; doğum sonrasında özellikle problem başlıyor. Hamilelikte alınan kilolardan kurtulma için yürüyüşü, emzirmeyi, 6. hafta sonra düzenli seks öneriyor ve iyi uykuyu gerekli.

Emzirme döneminde az uyku ve çok yemek yeme arasında bir bağlantı var.
Hormonların salınımı uykusuzluğu artırır. Yemek yeme ihtiyacı olur. Cinselliğin az olduğu bebeğin emzirme döneminde düzenli olmayan uyku, cinsel yaşamın da düzensizliğine sebep olur. 6. haftadan sonra cinsel hayatın düzene girmesi, kilo vermede çok önemlidir.

EMZİRENE DİYET YOK!
Hemen doğum sonrası diyet yapmak doğru mu acaba?
Doğumdan sonra, sağlıklı kilo vermek için, egzersize ve diyete 6 hafta sonra başlanmalı.

Emziren Anneler İçin Diyet

Emziren anneye kesinlikle diyet önerilmez. Dengeli beslenme ve doğru egzersiz gereklidir. Bebek için anne sütü, en uygun besindir. Süt salgılanması için emzirme döneminde kadının normal ihtiyacından daha fazla protein, vitamin, enerji ve mineral almasını gerektirir. Bu nedenle ağır diyetler zararlıdır.

Sadece emzirerek bile, anne 6 ayda eski kilosuna dönebilir. Emziren annenin kalsiyum bakımından zengin gıdalarla beslenmesi gerekir. Bu dönemde su ihtiyacı artan annenin, günde en az 10 bardak sıvı alması gerekir. Emziren annenin gaz oluşumunu önlemek için (4-6 ay boyunca) emzirme döneminde yemekleri yavaş yemeli ve iyi çiğnemelidir.

Bebekle 30 dakika yürüyüş çok iyi gelir.

Hamilelik döneminde alınan kiloları verebilmek için şunları yapabilirsiniz.

Yediklerinizi yazarak günlük tutun. Bebeğinizle beraber 30 dakika tempolu olarak yürüyüşe çıkın.

Evinizde sevdiğiniz yiyecekleri bulundurmayın. Pekmez yerine bal, muz yerine elma tüketin. Yoğurt, süt, peynir de düzenli olarak tüketilecek besinlerdendir.

Her gün yumurta ve etli sebze yemekleri ve mercimek, gibi kuru baklagiller yenmeli.

Maydanoz, taze soğan, yeşilbiber gibi C vitamini yönünden zengin meyveler ve sebze birlikte yenmeli.

Besinlerde D vitamini bulunmaz. Anneyle bebek, uygun saatlerde güneşlenmeli.

Yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalı.  Az olarak kuruyemişler ve kuru meyve de tüketilebilir.

Hamilelikte alınan 12-15 kilo, 6-7 kilosu doğumda atılır. En fazla 5-6 kilo fazla kalır. Eğer dengeli şekilde besleniyorsanız, karbonhidrat alımına dikkat ediyorsanız, tatlılardan uzak duruyorsanız, rejime gerek yok. Porsiyonlarınızı küçültün. Hamur işlerini ve tatlı asla tüketmeyin. Öğün atlamayın.

Özellikle, üst bacak bölgesi, kalça ve karın bölgesinde olan kiloları, tek beslenme rejimiyle atmak imkansızdır bilginiz olsun.

GEBELİKTE BEL AĞRISINA DİKKAT!

Gebelik yalnız rahim için değil, kadının bütün vücut yapısında, organların çalışmasında ve ruhsal yaşamında da değişikliklere neden olan biyolojik bir olaydır.

Bu dönemde vücutta fiziksel ve biyokimyasal değişiklikler olur. Bunlar arasında “postürde” yani duruş şeklindeki değişiklikler önem kazanmaktadır. Bu duruma özellikle göğüslerde ve karın bölgesindeki kilo artışları ve hormonal değişikliklere bağlı gelişen eklem bağları ve bağ dokusundaki gevşekliklerin yol açmaktadır. Postüral değişiklikler patolojik değildir, ancak takip edilmezlerse ani veya uzun süreli bel ağrılarına sebep olabilir.

Gebelerde bel ağrısı görülme sıklığı yüzde 47-56 arasındadır. Bel ağrıları gebelerin üçte birinde yürümeyi engelleyecek kadar şiddetli olmaktadır. Gebelerin çoğunda bel ağrısı şikayetleri 5. ve 7. aylar arasında başlar, çok az bir kısmında şikayetler daha erken dönemde başlayabilmektedir.

Gebelikte bel ağrısının sebebi tam olarak belli değildir. Bazı faktörler suçlanmıştır. Bunlar; artmış bel çukurluğu, gebelik hormonları ile oluşan eklem bağlarındaki gevşeklik, uterusun ağırlığı ve bel fıtığına bağlı sinir basılarıdır. Gebelikte hızlı gelişen bel çukurluğu gövde kaslarına aşırı bir yüklenme yapar. Yine kısa bir süredeki kilo artışına bağlı gelişen postür bozuklukları da bel ağrısının gelişmesine neden olur. En çok gebeliğin ilk üç ayında salgılanan relaksin hormonu eklemleri bir arada tutan bağlarda esneklik ve gevşeme yaparak bel ağrısına sebep olur. Bu hormonun etkisiyle bağ dokusunda gevşeme , sakroiliak eklem ve simfizis pubistede esneme ortaya çıkar tüm bunlar anne adayında bel ağrısı şikayetinin sık yaşanmasına neden olur.

Gebelikte bel fıtığı gelişme riski artıyor

Gebelikte bel fıtığı gelişme riski de artmaktadır. Bel ve bacakta ağrı yaratmayacak kadar ufak fıtıklar gebelikten dolayı bel ağrısına sebep olabilirler. Bacak ağrısı ise sinir köklerine doğrudan baskıya ve yansıyan ağrılara bağlı olarak gelişir. Gebeliğin son 3 ayında ise ağırlaşmış uterusun atar ve toplardamarlara baskısı sonucu bacak ağrısı ortaya çıkar.

Gebelikte bel ağrısı sorunu yaşamamak için bunları dikkate alın

1- Ayakta dururken, karnınızı içeri çekerek karın kaslarını çalıştırmakla bel üzerindeki yükü azaltabilirsiniz. Ayrıca, yüksek topuklu ayakkabı giymekten kaçının.

2- Otururken sandalye yüksekliğinin, dizlerinizi ve kalçalarınızı aynı seviyede tutacak düzeyde olmasına dikkat edin.

3- Eşya kaldırırken, dizlerinizi kırarak çömelin ve uyluklarınızla iterek kaldırmaya yardımcı olun.

4- Yan yatarak, dizlerinizi ve kalçalarınızı bükerek, ve dizleriniz arasına ve karnınızın altına birer yastık koyarak uyumaya çalışın.

5- Bazı hamileler, leğen kemiklerini saran özel bir korseden (sakroiliak korse) yarar görmektedir.

Gebelik sırasında bel Ağrısına karşı egzersizler

1- Düz bacak kaldırma: Sırt üstü yatarken, bir bacağınızı düz bir biçimde 45 derece yukarı kaldırın ve yavaşça aşağı indirin. Her bacak için 10 kez tekrarlayın.

2 - Dört ayak pozisyonunda kalça çalıştırma: Emekleme pozisyonunda iken bir bacağınızı, tekme atar gibi geriye doğru uzatın ve yavaşça geri getirin. Her bacak için 10 kez tekrarlayın.

3- Aktif gövde egzersizi: Sırt üstü yattıktan sonra dizlerinizi kırın. Bu pozisyonu koruyup kollarınızı karnınızda kavuşturun, başınız ile omuzlarınızı hafifçe yukarı kaldırın ve yavaşça aşağı indirin. Bu hareketi, on kez tekrarlayın.

4- Kalça çalıştırma: Sırt üstü yattıktan sonra dizlerinizi kırın. Bu pozisyonu koruyup ellerinizi ensenizde birleştirin. Daha sonra belinizi ve kalçalarınızı kasarak, belinizi yukarı doğru kaldırıp çukur yapmaya çalışın. Çalışmayı, on kez tekrarlayın.

5- Bel ve kalça güçlendirme: Emekleme pozisyonunda iken belinizi çukur ve ardından kambur yapın. Hareketi kontrollü yapmaya ve 10 kez tekrarlamaya çalışın.

FOLİK ASİT VE FAYDALARI

Mümkünse Hamile Kalmadan Önce Almaya Başlayın!

Hamilelik döneminde vücudun gereksinim duyduğu besin değerlerine ihtiyaç artar. Bu büyüyüp gelişen bebeğin ve hamileliğin ihtiyaçlarına göre şekillenir. Folik asit, anne adaylarının hamile kalmadan önce başlaması gereken vitamin grubundadır ve bebeğin hücre ve sinir sistemi gelişimi için oldukça önemlidir.

Folik asit, bebek gelişimi için çok önemli olup, vücutta protein sentezi, hücre çoğalması ve kemik iliğinin görevini eksiksiz yerine getirmesi gibi işlevlerde bulunur.

Folik asit vücutta depolanmaz. Bu yüzden her gün alınması gerekir.

Folik asit nedir?

Folik Asit, B grubundan suda çözünen bir vitamindir. Doğal besin maddelerinde bulunan şekline folat, ilaçlarda ve işlenmiş besinlerde bulunan formuna ise folik asit denilmektedir.

Folik asitin içinde ne var?

Folik asit, hücre yapı taşlarının, kan hücrelerinin ve özellikle de sinir sistemi dokularının oluşum ve gelişimde önemli bir role sahip olan B vitamini türevidir.  Özellikle genetik şifremizin yapı taşları olan DNA yapımında görev alır.

Folik asitin bebeğe faydaları nelerdir?

Folik asit, bebek gelişimi için çok önemli olup, vücutta protein sentezi, hücre çoğalması ve kemik iliğinin görevini eksiksiz yerine getirmesi gibi işlevlerde bulunur.

Fetal büyüme ve gelişme, hızlı hücre bölünmesi ile karakterize bir dönemdir. DNA ve RNA üretimindeki kritik rolü nedeniyle, bu dönemde yeterli folik asit alımı son derece önemlidir.

Yapılan araştırmalar, hamilelikte yeterli miktarda folik asit alımının bebekte merkezi sinir sistemi anomalilerinin (sakatlıklar) görülme olasılığını anlamlı ölçüde azalttığını göstermektedir. Nöral tüp defekti adı verilen bu merkezi sinir sistemi anomalileri, değişik şekillerde ve derecelerde görülebilir. En basit formu olan spinabifida da omurgada küçük bir açıklık varken, en ileri form olan anensefalide bebeğin kafatası ve beyni gelişmez.

Hamilelik öncesi folik asit kullanılması ne gibi faydalar sağlar?

Gebelik öncesi pek çok kadında hafif de olsa çeşitli nedenlerle folik asit eksikliği vardır. Gebelikle beraber ihtiyaç artar ve hızla  folik asit yetmezliği gelişebilir. Araştırmalar, gebelik öncesi besin takviyesi ve ilave folik asit ilaçlarıyla  folik asit eksikliğinden doğan sorunların aşılabileceğini göstermektedir.

Folik asit alımına ne zaman başlamalı?

Folik asit, bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi için kilit öneme sahip olduğundan hamile kalmadan önce alınmaya başlanması gerekir.  Yapılan araştırmalar sonucunda, gebelik planlanmaya başlandığı zaman, diğer bir deyişle en az gebelikten 3 ay öncesinden başlayarak, gebeliğin 3. ayının sonuna kadar günlük 400 mikrogram folik asit kullanılması önerilmektedir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta da; folik asitin vücutta depolanmadığıdır. O yüzden her gün alınması gereklidir.

Folik asit eksikliği bebekte ne gibi sorunlara neden olabilir?

Merkezi sinir sistemi anomalileri arasında en sık karşımıza çıkan sorun olan nöral tüp defektleri, döllenme sonrası 21 ve 27. günler arasında ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde kadınların önemli bir kısmı hamile olduklarını fark etmeyebilirler. Folik asit desteği alınmadığında nöral tüp defekti görülme olasılığı 2000 doğumda 1 civarındadır. Folik asit desteği ile bu oran yüzde 50-75 oranında azaltılabilir. Bu etkinin ortaya çıkması için hamile kalmadan 1-3 ay önce folik asit kullanmaya başlanması gereklidir. Ayrıca yarık damak ve bazı kalp bozuklukları gibi anomalilerin de folik asit alımındaki azlığa bağlı olduğu ileri sürülmektedir.

Folik asit eksikliği nasıl belirti verir?
Hafif derecede folik asit eksikliği toplumda oldukça yaygındır. Daha ağır eksiklik durumlarına ise anemiyee (kansızlık) rastlanır. Folik asit ya da B12 vitamini eksikliği olanlar sonunda anemik hale gelirler.

Anemi belirtileri uyuşukluk, yorgunluk, çaba harcandığında nefes darlığı, deride ve mukozada solgunluktur. Ağız kenarlarındaki çatlakların folik asit yetersizliğinden ileri geldiği bilinirse de bu, demir, B2 ya da B6 yetersizliğinden de olabilir. Folik asit eksikliğinde dil ağrılı ve kırmızıdır. Pürtükleri kaybolmuşçasına düzgündür. B12 ve demir yetersizliğinde de benzeri belirtiler görülebilir. Folik asit eksikliği çoğu kez dış belirtiler sonucunda değil, kan testleri sonunda, kişide anemi olduğu anlaşılınca ortaya çıkar. Hafif eksikliklerde kişide depresyon görülebilir. Daha ağır eksikliklerde ise sinirler hasara uğrar, periferiknöropati oluşabilir.

Folik asitten zengin gıdalar nelerdir?
Folik asit en fazla yapraklı yeşil sebzeler, bira mayası, karaciğer, böbrek, yumurta, zarı alınmamış tahıllar, ceviz, badem, fındık, fıstık, mercimek, ıspanak, yonca, mavi-yeşil yosun, maydanoz, nane, kurufasulye (baklagiller) ve tohumlu gıdalarda bulunur.

Folik asit açısından zengin olduğu halde hamile kadınlara, tavuk, kuzu ve dana karaciğeri tüketimi, içeriğindeki aşırı miktarda A vitamini nedeniyle çok önerilmemektedir. Aşırı A vitamini alımı özellikle hamile kadınlar için tehlikeli olabilir; fetus zarar görebilir.

Folik asit kullanımı ne zaman bırakılmalı?
Merkezi sinir sistemindeki sakatlıkları önlemeye yardımcı olmak için, döllenmeden 8 hafta sonrasına kadar ilaç takviyesi olarak folik asit kullanmak faydalı olur. Bu  28 günlük siklusta sizin son adetinizin ilk gününden sonraki 10 haftalık süredir. Bu tarihten sonra sinir sistemi anomalileri üzerine belirgin bir yararı olmaz.

Her hamile kalan kadın folik asit kullanmalı mı?

Hamilelikte  folik asitin günlük alınması gereken miktarı artar. Bu nedenle gebelik öncesinden başlayarak tüm gebeleri kapsayacak bir şekilde folik asit alımı önerilmektedir.

İncir Kürü İle Hemen Hamile Kalabilirsiniz

Hamile kalmayı kolaylaştırıcı incir kürü

Hamile kalmak ve çocuk sahibi olmak her evli çiftin hayali olsa da bazen istenmeyen durumlarla karşılaşılabiliyor. Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, hamile kalmak konusunda sıkıntı yaşayanlara incir kürü uygulamalarını tavsiye ediyor.

Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’ndan bebek isteyenler için hamile kalmayı kolaylaştırıcı incir kürü tarifi…

Yumurta çatlatıcı ve hamile kalmayı kolaylaştırıcı incir kürü

* Bir litre kaynamakta olan klorsuz suya on beş – on altı adet kuru inciri ilave ediniz ve yirmi dakika ağzı kapalı olarak kaynatınız.

* Yirmi dakika tamamlandıktan sonra ılımasını bekleyiniz.

* Ilıdıktan sonra süzülür. Üçe veya ikiye bölerek öğünlerden on – on beş dakika önce aç karnına içilir.

Hamile kalmayı kolaylaştırıcı incir kürünün uygulanması

2x25U+7A = 25 gün uygulama+7 gün ara+25 gün uygulama toplam 50 günlük kür şeklindedir.

Bu formülün anlamı: İki defa yirmi beş gün uygulanır ve her yirmi beş gün tamamlandığında yedi gün ara verilecektir. Toplam uygulama süresi elli gündür.

Uygulama sürelerine yedi günlük aralar dahil değildir. Her defasında günlük hazırlanması gerekir.

Kuru incirleri bir kere koparıp veya bıçakla bir kez kestikten sonra kaynamakta olan suya ilave ediniz.

Kuru incirlerin dışında beyaz pudrası varsa soğuk su altında önce yıkayıp sonra ilave ediniz.

NOT: Hekiminizin önerdiği ilaçlar varsa, mutlaka kullanınız. Bu bitkiye karşı alerjiniz olup olmadığını öğreniniz. Bu kitaptaki tüm bitkisel kürler ancak ve ancak yetişkinler içindir. Burada okuduğunuz bilgilerin, yardımcı ve destekleyici olduğunu gözardı etmeyiniz. Hekiminize danışmadan buradaki bilgilerle kendi kendinize kesinlikle teşhis koymayınız ve uygulamayınız. Unutmayınız ki, hastalık yoktur, hasta vardır. Her hastalığın seyri insandan insana değişir. Teşhisi koyacak olan ancak bir hekimdir.

Hamilelikte İlaç Kullanımı

Bazı anne adayları, bebeklerine istemeden de olsa zarar verebileceklerini düşünemeyip, hamilelik esnasında ilaç kullanmaktan çekinmez.

Hamilelik sırasında aldığınız hemen her ilaç bebeğinizi de etkiler. Aspirin gibi görünüşte zararsız bir ilaç bile, plasentadan geçerek bebeğinize ulaşır. Bu sebeple, doktorunuz onaylamadıkça ilaç almaktan kaçının. İlacın zorunlu olduğu bir rahatsızlığınız varsa, doktorunuz bebeğinizi gereksiz yere tehlikeye atmadan sorununuza yardımcı olacak bir ilaç seçecektir.

Bazen ceninin bir ilaca maruz kalmasının etkileri yıllarca ortaya çıkmayabilir. Dietilstilbestrol (DES) alan kadınların kız çocuklarında ortaya çıkan durum budur. Bu ilaç düşük tehlikesi olduğu düşünülen ya da daha önce düşük yapmış kadınlara yaygın bir şekilde veriliyordu. 1970 lerde, gelişme çağındaki bir çok kızda ve genç kadında olağandışı vajina, rahim boynu ve rahim değişiklikleri olduğu teşhis edildi. Ortak noktaları, annelerinin hamilelik sırasında DES almış olmalarıydı.

Cenini ters bir şekilde etkilediği bilinen ilaçlara teratojenler denir. Genel olarak, ilaç almanın en tehlikeli olduğu zaman hamileliğin ilk üç ayıdır, çünkü cenin gelişimi o zaman gerçekleşir ve cenin zedelenmeye çok açıktır. Ancak, aspirin gibi bazı ilaçlar hamileliğin daha sonraki dönemlerinde daha tehlikelidir.

Tıbbi bir rahatsızlığı tedavi etmek için mutlaka gerekli olmadıkça, hamilelik sırasında çoğu ilaçtan kaçınmak gerekir, ama bazı durumlarda ilaçlar cenine zarar vermekten çok yararlı olabilir.

Ceninin kalp atım hızındaki bazı anormallikler, annede kalp anormalliği olmasa bile, anne aracılığıyla kalp ilaçları uygulanarak tedavi edilebilir. Aynı şekilde, doktorunuz, tıbbi bir sorun nedeniyle doğumun gebeliğin 32. haftasından önce suni olarak başlatılması gerektiğine karar verirse, bebeğin doğumdan sonra nefes

alabilmesini sağlamak için bebeğe doğumdan önce kortikosteroid ilaçlar verilebilir.

Bazen hamilelikte ilaçlardan kaçınmak mümkün olmayabilir. Bazı kadınlarda ilaç gerektiren şeker ya da hipertansiyon gibi kronik hastalıklar vardır. Birçok hamile kadında antibiyotiklerin kullanımını gerektiren idrar enfeksiyonları ortaya çıkar. Ve doktorlar sık sık virütik bir hastalık nedeniyle yüksek ateşi olan hamile hastalarına asetaminofen almalarını önerir, çünkü uzun süren yüksek ateş cenin için potansiyel olarak tehlikelidir. Aşağıda doğum kusurlarına yol açtığı bilinen ya da yol açtığından kuşkulanılan bazı ilaçlar belirtilmiştir.

lsotretinoin (Accutane) akne için kullanılan bir ilaçtır. Kalp hastalığına ve ciddi yüz ve kulak anormalliklerine yol açabilir.

Antibiyotik streptomisin hamile bir kadın tarafından uzun süre kullanıldığında sağırlığa yol açabilir; tetrasiklin kemik büyümesinin geri kalmasına neden olabilir ve diş rengini değiştirebilir.

Dicumarol kalp rahatsızlığı ya da aşırı kan pıhtılaşması olan bazı hastalar tarafından kullanılan bir antikoagülandır [kanın pıhtılaşmasını önleyen ya da geciktiren madde]. Anormal yüz uzuvları ve zeka geriliği bu ilacın kullanımıyla ilişkilendirilmektedir.

Nöbetli hastalıklar (epilepsi) için kullanılan, konvülsiyonları önleyici bir ilaç olan dilantin tümörlere, büyüme geriligine ve başka anormalliklere yol açabilir.

Su tutulması sorun olduğunda kullanılan diüretikler, aşırı kullanıldıklarında ceninin beslenmesini etkileyebilirler.

Metiltestosteron dişi ceninde erkek özelliklerinin gelişmesine neden olabilir.

Sakinleştiriciler doğumdan sonra aylarca devam eden titremeler yaratabilirler.

Valium depresyona yol açabilir.

Bu eksiksiz bir liste değildir. Herhangi bir ilacı almadan önce mutlaka doğum uzmanınıza danışın.

Kaynak : www.saglikbilgisi.com

Amniyosentez Ve Gebelik

Amniyosentez nedir?
Bebeğiniz tüm hamileliğiniz süresince amniyon kesesi adı verilen bir kese içinde gelişimini sürdürür. Bu kesenin içi amniyon sıvısı adı verilen bir sıvı ile doludur. Amniyon sıvısı statik bir sıvı olmayıp sürekli emilim ve yapım halinde bulunur. Sıvının ana kaynağı bebeğin akciğerleri ve boşaltım sistemidir. Bu sıvı aynı zamanda bebekten dökülen hücreleri de içerir. Bu hücreler bebeğinizin tüm hücreleri ile aynı genetik yapıya sahip olduklarından incelenmeleri bebeğinizin genetik durumu hakkında bilgi verir.
Amniyosentez bebeğinizin içinde yüzdüğü amniyon sıvısından ince bir iğne yardımıyla örnek alınması demektir. En sık uygulanan anne karnında tanı yöntemlerinden birisidir. İlk kez 1882 yılında fazla olan amniyon sıvısının miktarını azaltmak için uygulanmıştır. Daha sonraları ise kan uyuşmazlığı olan çiftlerde bebeğin etkilenme derecesini saptamak için ya da erken doğum tehditi olgularında bebeğin akciğer olgunlaşmasının yeterli olup olmadığını değerlendirmek amacıyla kullanım alanı bulmuştur. Günümüzde ise başta bebekteki bazı doğum defektlerini ve genetik bozuklukları saptamak olmak üzere pek çok nedenle gebeliğin ikinci trimester’ında uygulanan bir testtir. Tıp alanında ve gebelik takibinde pek çok modern gelişme lmasına rağmen amniyosentez hala daha en yeterli bilgiyi sağlayan altın değerinde bir testtir.
Amniyosentezin en sık uygulanan prenatal test olduğunu belirtmiştik. Koriyonik villus örneklemesi (CVS) gibi diğer bazı testler ise doğumsal anomalilerin pek çoğunu saptamakla birlikte amniyosentez kadar etkili değillerdir. CVS gebeliğin daha erken döneminde yapılmakla birlikte amniyosenteze göre daha yüksek oranda düşük ve başka komplikasyon riskleri taşır. Bazı araştırmalar CVS sonrası çok düşük oranda el ve ayak parmaklarında doğum anomalilerine rastlanabildiğini ileri sürmektedirler.
Bebeklerin bir kısmı çeşitli anomaliler ile doğarlar. Bunlardan bazıları yaşam ile bağdaşmazken bazıları hayati olmamakla birlikte bireyin ve çevresinin hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu gruba en güzel örnek down sedromudur.
Amniyosentez ve diğer tüm prenatal testlerin (anne karnında teşhise yönelik testler) amacı özellikle tedavi olanağı olmayan genetik hastalıklar başta olmak üzere bu hastalıkları ve anomalileri mümkün olduğunca erken dönemde saptamak, anne baba adaylarına hastalık ve bebeğin dünyaya geldikten sonraki olası durumu hakkında bilgi vermek ve yine onların kararı ve onayıyla mümkün olduğunca erken dönemde gebeliğin sonlandırılmasını sağlamaktır. Bazı anne baba adayları Down sendromu gibi yaşam ile bağdaşan anomalilerin varlığında hamileliği devam ettirme yönünde karar verebilirler. Bu tamamen çiftlerin seçimi olup yasal ya da vicdani hiçbir zorlama mevcut değildir. Benzer şekilde amniyosentez yapılıp yapılmaması kararı da yine yalnizc çifte aittir. Doktorunuz sizi amniyosenteze zorlamaz, sadece önerir.

Amniyosentez kimlere önerilir?
Amniyosentez hem invazif bir girişim olduğu için hem de az da olsa düşük riski taşıdığı için rutin olarak her hamile kadına önerilmez. Kromozomal ya da genetik doğum defekti ya da bazı malformasyonlar açısından yüksek risk altında olduğu saptanan kadınlarda önerilen bir testtir. Genel olarak amniyosentez önerilmesi gereken durumlar şunlardır:

İleri anne yaşı: Down sendromu başta olmak üzere bazı genetik hastalıkların görülme riski kadının yaşı ile paralel olarak artış göstermektedir. Eğer anne adayının yaşı beklenen doğum tarihinde 35 ya da daha fazla olacak ise amniyosentez yapılması önerilir. İleri anne yaşı en sık amnyosentez önerilen durumdur.

Pozitif öykü: Daha önceki bir hamilelik genetik bir sorun nedeni ile sonlandırıldıysa ya da nöral tüp defekti, spina bifida gibi doğum defektli bir bebek öyküsü varsa sonraki hamileliklerde amniyosentez önerilir.

Bilinen genetik hastalık varlığı: Anne ya da baba adayında, ya da yakın akrabalarında bilinen genetik bir hastalık varsa amniyosentez önerilir. Bazı metabolik hastalıklar kalıtsal geçiş gösterir. Anne ya da babada hastalık olmamasına karşın bunlar taşıyıcı olabilirler ve sorunu bebeklerine aktarabililirler. Her iki ebeveyneden de hastalıklı gen geldiğinde bebekte hastalık ortaya çıkar. Bu gibi duruların araştırılmasında amniyosentez yararlı olabilir. Akdeniz anemisi gibi hastalıklar ise bazı bölgelerde çok sık görülür. Bu gibi durumların varlığında da amniyosentez bebeğin hastalık taşıyıp taşımadığını anlamak için yararlı olabilir. Bir diğer konu da akraba evlilikleridir. Akraba evliliklerinde çiftin her ikisinin de taşıyıcı olma olasılıkları normal topluma göre daha yüksek olduğundan bbekte hastalık görülme riski yüksektir ve bu nedenle amniyosentez önerilebilir. Bu grup hastalarda amniyosentez şart değildir. Şart olan hamilelik öncesi ya da erken dönemde genetik danışmanlıktır. Genetik uzmanı sizden ve eşinizden detaylı bir öykü alarak risk oranınızı belirler ve amniyosenteze gerek olup olmadığına karar verir.

Pozitif tarama testi: Günümüzde genetik hastalıklar ve anomaliler açısından yüksek risk taşıyan hamilelikleri saptamak amacıyla bazı testler her hamile kadında rutin olarak uygulanmaktadır. Bu testlerden en sık kullanılan üçlü tarama testidir. Tarama testleri adından da anlaşılabileceği gibi anomali varlığını belirtmez sadece yüksek risk altındaki kişileri işaret eder. Bu testlerin pozitifi çıkması durumunda kesin tanıya ulaşmak amacıyla amniyosentez önerilir.

Ultrasonografide anomali saptanması: Hamilelik takibi sırasında yapılan rutin ultrason incelemelerinde anomali saptanması varlığında, anomali ile birlikte görülebilecek genetik bozukluk riskine göre amniyosentez önerilebilir.

Akciğer gelişiminin değerlendirilmesi: Erken doğum riski olan, ya da hamileliğin devamının anne ya da bebek açısından risk oluşturduğu durumlarda amnyon sıvısından örnek alınarak lesitin/sfingomeyelin gibi bazı maddelere bakılarak akciğer olgunlaşmasının tamamlanıp tamamlanmadığında karar verilebilir. Yenidoğan yoğun bakım şartları günümüzde çok iyi düzeye gelmiştir. Ülkemizde de iyi merkezlerde 24-25 haftalık bebekler yaşatılabilmektedir. Bu nedenle akciğer gelişimi değerlendirmek amacıyla amniyosentez uygulaması artık eskisi kadar popüler değildir.

Polihdramniyos: Amniyon sıvısının normalden fazla olması durumunda anne adayını rahatlatmak amacıyla amniyosentez yapılarak bir miktar sıvı alınabilir.

Amniyosentez ne zaman yapılır?
Bebeğin amniyon sıvısından örnek almak için en uygun zaman son adet tarihinden itibaren hamileliğin 16-18. haftaları arsıdır. Sonuçlar genelde 1-2 hafta içinde bazan daha geç çıktığından bu haftalarda yapılması idealdir. Son zamanlarda erken amniyosentez (15. haftdan önce) uygulansa da hem laboratuvar şartları hem de işlemden kaynaklanan risklerin yüksekliği nedeniyle pek tercih edilmemektedir. Bu uygulama henüz deneysel aşamadadır.

Amniyosentez nasıl yapılır?
Amniyosentez işlemi esnasında çok ince bir iğne ile bebeğin içinde yüzdüğü amniyon kesesine girilir ve sıvı çekilir. İşlemden önce detaylı bir ultrason incelemesi yapılarak bebeğin durumu ve pozisyonu değerlendirilir. Daha sonra amniyosentez için uygun bir alana karar verilerek hazırlıklara başlanır. İşlem sırasında iğnenin bebeğin plasentasından geçmeyeceği bebekten uzakta bir bir alan bulmak önemlidir.
İşlemden önce hamile kadın ultrason masasında sırtüstü uzanır. İğnenin girileceği alan antiseptik solüsyonlar ile temizlendikten sonra karın steril örtü ile örtülür. Bir doktor ultrason ile işlemi gerçekleştirecek olan doktora rehberlik eder. İşlem tek kişi ile yapılacak ise özel tasarlanmış ultrson guide’ları kullanılmalıdır. İşlemi yapacak olan kişi ultrason görüntüsü altında iğneyi karın üzerinden yerleştirir ve önce karın katlarını daha sonra rahim kasını geçerek amniyon kesesine girer. İğnenin ucunu ultrasonda gördükten sonra arkasına bir enjektör takarak yaklaşık 20 mililitre sıvı alır.Bu aşamada bebeğin tüm amniyon sıvısının miktarı yaklaşık 200-300 mililitredir. Alınan sıvının kanlı olmaması gerekir. Yeterli miktarda sıvı alındıktan sonra iğne tek bir hamlede çıkarılır ve işlem tamamlanmış olur. Alınan sıvıyı bebek 1-2 saat içinde yeniden üretir
Daha sonra ultrasonografi ile bebek ve kalp atımları yeniden değerlendirilir. Hasta 10-15 dakika dinlendirildikten sonra evine gönderilebilir. Alınan sıvı oda sıcaklığında muhafaza edilerek laboratuvara gönderilir. Tüm işlem 1-2 dakika kadar sürer.

Alınan sıvıda ne gibi işlemler yapılır?
Amniyon sıvısı bebeğe ait canlı hücreler içerir. Bu hücrelerin kaynağı bebeğin solunum , sindirim, boşaltım sistemi ve cildinden dökülen hücrelerdir. Alınan sıvı laboratuvarda ayrıştırıldıktan sonra hücreler kültür ortamınada çoğaltılır ve elde edilen hücrelerde genetik inceleme yapılır. Eğer amniyosentez bebeğin akciğer gelişimini değerlendirmek amacıyla yapılıyor ise laboratuvara gönderilmez. Değerlendirme aynı anda yapılabilr.

Amniyosentez sonuçları iki aşamalı olarak değerlendirilebilir. İlk planda florasan teknik ile (FISH) hücrelerin genetik yapısı incelenir. FISH 2-3 gün içinde sonuçlanır fakat her zaman kesin sonuç vermeyebilir. Kesin sonuç için hücre kültürlerinin beklenmesi gerekir. Bu genelde 1-3 haftarasında zaman alır. FISH yöntemi her yerde uygulanmayan sadece belirli laboratuvarlarda uygulanan güncel bir yöntemdir.

Amniyosentez güvenli midir?
Her yıl dünyada milyonlarca kadında amniyosentez yapılmaktadır ve bu anne adaylarıın hepsinin zinhini kurcalayan temel soru budur. Ultrasonun yaygın olmadığı dönemlerde işlem körlemesine yapıldığından riskler daha yüksekti. 1976 yılında geniş kapsamlı bir araştıma sonucu Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüleri gebeliğin ikinci trimesterında yapılan amniyosentezin güvenli olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Ancak tüm invazif girişimlerde olduğu gibi amniyosentezde de bazı riskler vardır. Bu riskler şunlardır:

Düşük: Amniyosentez önerilen çiftleri en fazla endişelendiren konu olmakla birlikte amniyosenteze bağlı düşük riski son derece azdır. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin verilerine göre amniyosenteze bağlı düşük riski 200-400 işlemde 1′dir. İşlemi yapan kişinin tecrübesi ile düşük riski arasında ilişki olduğu düşünülmektedir. Düşük riski erken amniyosentezde daha fazladır. 1998 yılında Kanada’da yapılan bir araştırmada erken amniyosentez sonrası düşük riski %2.6 olarak bulunmuştur. Bu oran ikinci trimestarda yapılan amniyosentezlerde %0.8′dir. Günümüzde kabul edilen görüş amniyosentezin düşük riskini sadece %1 oranında arttırdığıdır (%1 düşük riski taşır demek değildir).

Enfeksiyon: Amniyosentez sonrası enfeksiyon görülme riski 1000′de birden daha azdır. Steril şartların sağlandığı durumlarda son derece nadir olarak görülür.
Su gelmesi: Yaklaşık %1 olguda vajinadan az miktarda sıvı gelebilir. Sıvı kaçağının yeri iğnenin giriş deliğidir. Amniyon zarı 1-2 gün içinde kendini onarır ve sıvı kaçağı kaybolur.
Su kesesinin açılması: Çok nadir karşılaşılır. Bu durumda gebeliğin sonlandırılası gerekir.
Plasenta veya kordonun zedelenmesi : Nadir görülen bir komplikasyondur.
Erken doğum eylemi: Nadir görülen bir komplikasyondur.
İşlemin başarısız olması: Uygun bir giriş alanı bulunamadığında ya da amniyon zarı rahim duvarından ayrılıp içeri doğru bombeleştiğinde iğnenin kese içine girmesi mümkün olmayabilir. Bu gibi bir durumda işlem birkaç gün sonra tekrarlanır.

Bebeğin zarar görmesi : İşlem ultrason altında yapıldığından son derece nadir olarak karşılaşılır. En sık olabilecek olan problem iğne batmasıdır. Bu durum bebekte kalıcı bir zarar yaratmaz.
İşlemin tekrarlanması: Alınan sıvı miktar olarak yetersiz ise ya da çok kanlı ise birkaç hafta sonra işlemin tekrarlanması gerekebilir. Bazı durumlarda tek bir girişte kese içine ulaşılamaz. Birden fazla giriş yapıldığında tüm riskler artar.
İşlem için herhangi bir ön hazırlık gerekmez. Amniyosentez öncesinde herhangi bir hazırlık yapmanız gerekmez. Bazı durumlarda mesanenizin dolu olması işlemi kolaylaştırabileceğinden doktorunuz su içmenizi önerebilir.
İşlem sırasında acı olmaz. Amniyosentez genelde ağrısız bir işlemdir ancak iğne rahim kasına girerken ve çıkarken adet sancısı tarzında kramplar olabilir. Bundan daha fazla bir rahatsızlık sık karşılaşılan bir durum değildir.Bu nedenle lokal aneztezi uygulanmaz.

İşlem sonrası nelere dikkat edilmesi gerekenler
Amniyosentez sonrası yatak istirahati ya da aktivite kısıtlaması gerekli değildir. 24 saat süre ile ağır fiziksel aktiviteden kaçınılması, 15 dakikadan daha uzun ayakta durulmaması önerilir.
Eğer kan grubunuz Rh (-), eşiniz de Rh(+) ise işlem sonrasında koruyucu iğne yapılması gerekir.

Çoğul gebeliklerde amniyosentez yapılabilir mi?
Evet. Çoğul gebelikler amniyosentez için kontraendikasyon oluşturmazlar. Eğer mümkün ise tek bir iğne girişi ile tüm bebeklerden ayrı ayrı sıvı almak idealdir. Bir bebeğin kesesine girilip sıvı alındıktan sonra kese içine indigokarmen adı verilen renkli bir sıvı verilir. Bu sıvının bebeğe herhangi bir zararı yoktur. Amaç sıvı alınan bebeği belirlemektir. Daha sonra ultrason eşliğinde diğer bebeğin kesesine girildiğinde eğer renkli sıvı gelir ise yanlış kesede olunduğu belli olur ve bu sayede aynı bebekten iki defa sıvı alınmasının önüne geçilebilir. Tek bir kese içinde bulunan monoamniyotik ikizlerde ise böyle bir şans yoktur.
Normal olarak bulunan bir sonuç bebeğin sağlıklı olacağını garanti eder mi?
Yüksek risk saptanan anne adaylarının %95′inde prenatal testlerin sonucu normal olarak bulunur. Ancak hiçbir perinatal test sağlklı bir bebek için %100 garanti veremez çünkü bazı anomaliler doğumdan önce hiçbir şekilde saptanamaz. Bebeklerin %3-4′ü anomalili olarak doğarlar.
Amniyosentezin kromozomal anomalileri saptamadaki başarısı %99.4 ile %100 arasında değişir.
Amniyosentez ile saptanan anomaliler tedavi edilebilir mi?
Günümüzde pekçok defekt doğum öncesi saptanabilmekte ancak çok azı tedavi edilebilmektedir. Down sendromu gibi genetik hastalıkların tedavisi ne yazık ki mümkün değildir.

Amniyosentez sonrası doktorunuzu aramanız gereken acil durumlar:
* Kasılmalarınız ya da şiddetli kramplarınız olursa
* Vajinal kanamanız olursa
* Vajinal sıvı kaçağı fazla miktarda olur ya da 1-2 günden uzun sürerse
* Ateşiniz 37.5 derecenin üzerine çıkarsa
* Kötü kokulu bir akıntınız olursa
zaman kaybetmeden doktorunuzu aramalısınız.

Hamilelikte En Fazla Kaç Kilo Alınmalı?

Hamilelikte En Fazla Kaç Kilo Alınmalı? Hamilelikte Kilolara Dikkat!

Hamilelik döneminde birçok kadın, bebeğinin sağlıklı gelişimi ve beslenmesi için alacağı kiloları hiç düşünmeden sağlıklı bulduğu her şeyi yemekte ancak gebelik sonrası da bu kiloları vermekte bir hayli zorlanmaktadır. Bazıları gebelik sonrası kilo vermede başarılı olurken, bazıları için aynı başarı söz konusu olmak ve gebelikte almış olduğu fazla kilolarla yaşamına devam eder. Ancak gebelik döneminde aşırı kilo almanın da, her şeyi yemeninde bir takım sakıncaları bulunmaktadır.

Gebelik döneminde kaç kilo alınmalı?

Gebelik döneminde uzmanlar günlük kalori miktarının arttırılmasını önerirler, fakat bununda bir sınırı bulunmaktadır. Hiç kilo almamakta, aşırı kilo almakta sakıncalı durumlardır.

Peki gebelik döneminde kadınlar en fazla kaç kilo alabilirler? İşte bu soruya yanıt Dr. Senai Aksoy’dan geliyor.

Dr. Senai Aksoy, “Hamile bir kadın aldığı günlük kaloriyi artırmak zorundadır” diyerek, kadınların hamilelik öncesinde aldığı kaloriden günlük 300 kalorilik bir artışa ihtiyaç duyduklarının altını çizmektedir. Kilonun boy ile orantılı olduğu düşünülürse hamilelik döneminde gebelik döneminde 12,5 kilo almak normal sayılmaktadır. Bu değer 11‘in altına düşmemesi gerektiği gibi 16‘nın da üstüne çıkmamalıdır.

Kilosunun boyu ile orantılı olmadığı zayıf kadınların ise alması gereken kilo oranı 18 kg iken, şişman kadınlarında 7-11 kg aralığındadır.

Anne Karnında Bebeğin Hangi Duyu Organı Ne Zaman Oluşur?

Anne Karnında Bebek

Bebek daha anne karnındayken gelişmeye ve büyümeye başlar. Bir çocuğun hayatının ilk yıllarındaki gelişimini tam olarak anlayabilmek için anne karnında geçirdiği süreci de bilmek yararlıdır. Anne karnında geçirilen sürenin ilk sekiz haftası embriyo, bunu izleyen ve doğuma kadar süren dönem fetus dönemidir.

Döllenmenin ardından oluşan embriyo, ilk hafta içinde rahim duvarına yapışır ve hücre çoğalması sonucunda giderek büyür. Gebeliğin üçüncü-dördüncü haftasından itibaren ultrason aleti ile bakıldığında embriyo görülebilir. Bu dönemde embriyonun kalp atışları da ultrason aleti ile tespit edilebilir.

Gebeliğin üçüncü-dördüncü haftalarında organlar oluşmaya başlar. Örneğin akciğerler üçüncü haftada gelişmeye başlar ve bu gelişim doğum sonrasında da devam eder. Kan dolaşımı dördüncü haftada başlar ve anne karnında bebek iki aylık olduğunda dolaşım sisteminin gelişimi büyük ölçüde tamamlanmış olur. İki aylık bir embriyonun ağırlığı 18-20 gram, boy uzunluğu 3-4 cm'dir.

Embriyoda ilk gelişen sistemlerden biri sinir sistemidir. Gebeliğin ilk aylarında geçirilen hastalıklar ya da kullanılan ilaçlar sinir sisteminin gelişimini etkileyerek bebekte gelişimsel sorunlara neden olabilir. Anne karnında bebeğin ne tip deneyimler yaşadığını bilmek, doğum sonrası davranışlarını anlamamıza yardımcı olur.

Dokunma Duyusu:
Fetüs, sekiz haftalıktan itibaren yanağına herhangi bir şey değmesine karşı kendini korumayı amaçlayan hareketlerde bulunur. Gebeliğin 4.üncü ayından itibaren anne karnını okşadığında bebeğin hareketlendiği gösterilmiştir. Gebeliğin 32.haftasından itibaren fetüs, cildinde herhangi bir yere dokunulduğunda tepki verir.

Tat Alma:
Tat alma için gerekli olan organlar, gebeliğin 14. haftasından itibaren gelişmiştir ve tat almanın bu dönemde başladığı ileri sürülmektedir.

Koku:
Koku alma organı olan burun 11-15. haftalar arasında oluşur. Gebelik boyunca pek çok kimyasal madde plasentayı geçerek fetüsün doğuma kadar içinde yaşadığı amniyon sıvısına ulaşır. Bu sayede fetüs pek çok tat ve kokuya maruz kalır. Fetüsün ağız ve burun boşlukları devamlı olarak amniyon sıvısı ile temas halindedir. Gebelikte yapılan çalışmalar fetüsün koku aldığını göstermiştir. Yenidoğan bebekler annelerini kokularından tanıyabilmektedir.

İşitme:
İşitme organı olan kulak, gebeliğin 28.haftasında oluşumunu tamamlar. Fetüsün16.haftadan itibaren dışarıdan gelen sesleri işittiğine ilişkin veriler vardır. Annenin karnı, rahim duvarı ve amniyon sıvısı bebeği dışarıdan gelen seslerden bir miktar korusa da fetüs gebelik boyunca ses, titreşim ve hareket karışımından oluşan bir ortamda yaşar.

Gebelikte seslerin fetüse ulaşabildiğini gösteren pek çok araştırma vardır. Özellikle annenin sesi bebeğe, diğer dış seslerden daha fazla ulaşabilmektedir. Gebeliğin son üç ayında bebekler ses ve müzik duyduklarında hareket eder ve tekme atarlar. Anne sakin bir ses tonuyla konuştuğunda bebeğin kalp hızında yavaşlama görülür.

Yeni doğan bebeklerin diller arasındaki farklılıkları da ayırt edebildikleri bildirilmiştir. Bazı müziklerin bebeğe rahatlatıcı etkisi olduğu deneylerle kanıtlanmıştır.

Görme:
Gebeliğin 26.haftasına kadar fetüs gözlerini kapalı tutar. Buna rağmen ışık fetüse ulaşabilmektedir. Annenin karnına fener tutulduğunda fetüsün kalp atışlarında hızlanma olduğu gösterilmiştir.
Gebeliğin yedinci ayından itibaren beyindeki görme merkezlerine sinyaller gider. 31-32 haftalık doğan bebeklerin az da olsa odaklanabildiği ve gözleriyle kısa süreli takip yapabildiği gözlenmiştir.
Zamanında doğan bir yeni doğan 20-30 cm mesafede olan bir eşyayı kusursuz bir şekilde görürse de, bu mesafeden uzağı net göremez. Yeni doğan bebekler en çok insan yüzüne bakmayı severler. Görme ilk yıl içinde gelişmeye devam edecektir.

Hareket:
Gebeliğin 6-10. haftalarından itibaren bebeğin anne karnında gerinme hareketleri yaptığı, baş, kol ve bacaklarını hareket ettirdiği bilinmektedir. Onuncu haftadan itibaren ellen ile başına, yüzüne dokunduğu, ağzını açıp kapadığı ve yutkunduğu belirlenmiştir.

Gebeliğin 14. haftasından itibaren solunum hareketleri başlar. Fetüs artık çenesini de oynatabilmektedir. Öncelikle hareketler kendiliğinden olur, 15. haftadan itibaren annenin kahkahasına ya da öksürmesine fetüsün tepki verdiği ve hareket ettiği görülmüştür.

Hurmanın Faydaları

Doktorlar, hamile kadınlara doğum yaptıkları gün meyve şekeri içeren yiyecekler verilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Bunun amacı, annenin zayıf düşen vücuduna enerji ve canlılık kazandırmak, aynı zamanda da yeni doğan bebeğe gerekli olan sütün oluşabilmesi için, süt hormonlarını harekete geçirmek ve anne sütünü çoğaltmaktır.

Ayrıca doğum sırasında meydana gelen kan kaybı, vücut şekerinin düşmesine sebep olur. Hurma vücuda tekrar şeker girişinin sağlanması açısından önemlidir ve tansiyon düşmesini de engeller. Kalori değerinin çok yüksek olması sebebiyle hastalıktan güçsüz düşmüş ya da yorgun olan kimseler için özellikle çok faydalıdır.

Bu bilgiler, Allah'ın Hz. Meryem'e, hem kendisine enerji ve canlılık verecek hem de bebeğin tek gıdası olan sütün meydana gelmesini sağlayacak "hurma"dan yemesini bildirmesindeki hikmetleri ortaya koymaktadır. Örneğin hurma, insan vücudunun sağlıklı ve zinde kalabilmesi için hayati önem taşıyan 10'dan fazla element içermektedir. Bu nedenle günümüzde bilim adamları, insanın sadece hurma ve suyla yıllarca yaşayabileceğini belirtmektedirler. Bu konuda tanınmış uzmanlardan biri olan V. H. W. Dowson ise, bir hurma ve bir bardak sütün bir insanın günlük besin ihtiyacını karşılamaya yeteceğini söylemektedir.

Hurmada bulunan oksitosin maddesi de, modern tıpta doğumu kolaylaştırıcı bir ilaç olarak kullanılmaktadır. Oksitosin, doğumu kolaylaştırıcı etkisi nedeniyle pek çok kaynakta "rapid birth" yani "hızlı doğum" ifadesiyle tanımlanmaktadır. Doğum sonrasında ise anne sütünü artırıcı etkisiyle bilinmektedir. Oksitosin esas olarak beyinde salgılanan, doğum sancılarını başlatan bir hormondur. Doğum öncesi vücudun tüm hazırlıkları bu hormon sayesinde başlar. Hormonun etkisi, ana rahmini oluşturan kaslarda ve anne sütünün salgılanmasını sağlayan kas yapısındaki hücrelerde görülür. Doğum esnasında ana rahminin etkili olarak kasılması doğumun gerçekleşebilmesi için son derece önemlidir. Oksitosin de, rahmi oluşturan kasların çok güçlü bir şekilde kasılmasını sağlar. Ayrıca oksitosin, yeni doğmuş olan bebeğin beslenmesi için anne sütünün salgılanmasını başlatır. Hurmanın tek başına bu özelliği -oksitosin içermesi- bile Kuran'ın Allah'ın vahyi olduğunun önemli bir delilidir. Hurmanın tıbbi olarak faydalarının tespit edilmesi ancak yakın tarihlerde mümkün olmuştur. Halbuki Kuran'da yaklaşık 1400 sene evvel Allah'ın Hz. Meryem'e hamilelik döneminde hurma ile beslenmesini vahyettiği bildirilmektedir.

Ayrıca hurmada insan vücuduna bol miktarda hareket ve ısı enerjisi kazandıran, vücutta parçalanıp kullanılması kolay olan bir şeker türü bulunmaktadır. Üstelik bu şeker kan şekerini hızla yükselten glikoz değil, meyve şekeri fruktozdur. Özellikle şeker hastalarında kan şekerinin hızla yükselmesi, pek çok organı olumsuz olarak etkiler, ancak en çok hasar gören organ ve sistemler göz, böbrekler, kalp-damar sistemi ve sinir sistemidir. Gözde görme kaybına kadar varan rahatsızlıklar, kalp krizi, böbrek yetmezliği gibi pek çok ciddi hastalığın en önemli nedenlerinden biri, kan şekeri yüksekliğidir.

Hurma içerik olarak çok çeşitli vitamin ve minerale sahiptir. Lif, yağ ve proteinler açısından da çok zengindir. Hurmada sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kükürt, fosfor ve klor da bulunmaktadır. Hurma ayrıca A vitamini, betakaroten, B1, B2, B3 ve B6 vitaminlerini de içerir.

Hurmada bulunan vitamin ve minerallerin, normal insan vücudunda ve hamilelik zamanlarındaki faydalarından bazılarını ise şöyle sıralayabiliriz:

* Hurmanın besleyici oranının gücü, içerdiği uygun mineral dengesinden kaynaklanmaktadır. Hurmada, hamilelikte kadınların alması gereken bir B vitamini olan folik asit de bulunmaktadır. Folik asit (B9), vücutta yeni kan hücresi yapımında, vücudun yapı taşı olan amino asitlerin yapımında ve hücrelerin yenilenmesinde önemli görevler üstlenen bir vitamindir. Bu yüzden hamilelikte folik asit ihtiyacı belirgin şekilde artar ve günlük ihtiyaç iki katına çıkar. Folik asit seviyesi yetersiz olduğunda yapısal olarak normalden büyük, ancak işlevleri düşük alyuvar hücreleri meydana gelir ve kansızlık belirtileri ortaya çıkar. Özellikle hücre bölünmesinde ve hücrenin genetik yapısının oluşmasında önemli rol oynayan folik asit, hamilelik sırasında gereksinimi iki katına çıkan tek maddedir. Hurma da, folik asit açısından çok zengin bir besin türüdür.

* Öte yandan hamilelikte meydana gelen uzun süreli bulantı ve fiziksel tepkimeler nedeniyle potasyum eksikliği açığa çıkar ve bu durumda da potasyum takviyesi yapılması gerekir. Hurmada bol miktarda bulunan potasyum bu açıdan büyük önem taşıdığı gibi, vücuttaki su dengesinin korunmasında da son derece etkilidir. Ayrıca potasyum, beyne oksijen gitmesine de yardımcı olarak berrak düşünebilmeyi sağlar. Bununla beraber vücut sıvıları için uygun alkalik özelliği sağlar. Zehirli vücut atıklarını dışarı atması için böbrekleri uyarır. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardım eder ve sağlıklı deri oluşumunu sağlar.

* Hurmanın içerdiği demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder ve bu da hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi için hayati önem taşıyan kandaki alyuvarlar dengesinin uygun hale gelmesini sağlar. Bilindiği gibi alyuvarlar kanda oksijen ve karbondioksiti taşıyarak hücrelerin canlılığını sürdürmesinde rol oynarlar. Çok fazla demir içermesi sebebiyle, bir insan günde 15 tane hurma yiyerek vücudunun demir ihtiyacını karşılayabilir ve demir eksikliğinden kaynaklanan rahatsızlıklardan korunmuş olur.

* Hurmada bulunan kalsiyum ve fosfat ise, iskelet oluşumu ve vücudun kemik yapısının dengelenmesi için çok önemli elementlerdir. Hurma, içerdiği bol fosfor ve kalsiyum ile kemik zayıflığına karşı bünyeyi korur ve bu hastalıkların azaltılmasına yardım eder.

* Bilim adamları hurmanın stres ve gerginliği giderici etkisine de dikkat çekmektedirler. Berkeley Üniversitesi uzmanlarının yaptığı araştırmalar, sinirleri güçlendiren B6 vitamininin ve kasların çalışmasında önemli rol oynayan magnezyum mineralinin hurmada yüksek miktarda bulunduğunu ortaya koymuştur. Hurma ayrıca içerdiği magnezyum ile, böbrekler için de son derece önemlidir. Bir insan günde 2-3 tane hurma yiyerek vücudunun magnezyum ihtiyacını karşılayabilir.

* İçerdiği B1 vitamini ile sinir sisteminin sağlıklı olmasını kolaylaştırır. Vücuttaki karbonhidratların enerjiye çevrilmesine, protein ve yağların vücudun diğer ihtiyaçları için kullanılmasına yardımcı olur. B2 vitaminiyle de, vücudun enerji sağlaması ve hücrelerin yenilenmesi için protein, karbonhidrat ve yağların yakılmasına yardımcı olur.

* Hamilelikte A vitaminine olan ihtiyaç da artar. Hurma, içindeki A vitamini sayesinde, görme gücünü ve vücut direncini artırır, kemik ve dişlerin güçlenmesini sağlar. Hurma, betakaroten açısından da son derece zengindir. Betakarotenin hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak, kanseri önleyici özelliği vardır.

* Ayrıca diğer meyveler genellikle protein açısından yetersizdir, ancak hurma protein de içermektedir. Bu özelliği sayesinde vücudun hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar, hücreleri yeniler ve vücut sıvısını dengeler. Örneğin et de faydalı bir gıdadır ancak özellikle böyle bir dönemde taze bir meyve olan hurma kadar fayda vermeyebilir. Hatta böyle bir dönemde etin fazla tüketilmesi vücutta zehirlenmeye neden olabilir. Hazmı kolay olan, hafif sebze, meyve türü yiyeceklerin tercihi daha uygun bir seçimdir.

Hurma ile ilgili tüm bu bilgiler, Allah'ın sonsuz ilmini ve insanlara olan rahmetini ortaya koymaktadır. Görüldüğü gibi modern tıbbın ancak günümüzde tespit edebildiği hurmanın -özellikle de hamilelik dönemindeki- faydalarına Kuran'da 14 asır önce işaret edilmiştir.

Anne Karnında Bebek Gelişimi 40.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 3400 gram ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 37-38 cm. olup toplam uzunluğu da 48-50 cm.'dir. Son haftaya girildiğinde oksijen ve besin maddelerini bebeğinize taşıyan göbek kordonunun uzunluğu yaklaşık 50 kalınlığı ise 1.3 santimetre civarındadır. Bebeğinizin cildini kaplayan ve verniks adı verilen kremsi madde ortadan kaybolmaya başlar. Benzer şekilde lanugo adı verilen tüyler de büyük ölçüde dökülmüştür. Sizden geçen antikorlar bebeğinizin doğum sonrası en az 6 ay süreyle enfeksiyonlara karşı mücadelesinde yardımcı olacaktır. Bebeğiniz artık gelişimini tam anlamıyla tamamladığı ve hareket edemeyecek kadar büyüdüğü için, anne karnından çıkmak istiyor, cildi pembe - kırmızı bir renkte.

Sizdeki değişiklikler

Nihayet bu uzun ve stresli bekleyiş artık sona ermek üzeredir. Doğumunuz ve bebeğinizi kucağınıza almanız çok yakındır.Bu hafta içinde doğumun olma olasılığı çok yüksektir.

Normal doğuma karar verildiğinde ultrason ve NST ile bebeğin iyi olduğu gösterilmek kaydı ile MDT geçmesine rağmen doğurmayan gebeler 10-14 gün daha bekleyebilirler. Bu süre sonunda da doğum olmazsa önce suni sancı denenir. Suni sancı da başarısız olursa bebek sezeryan ile doğurtulur. Tatlı küçük bebeğinizi kucaklamak için artık çok fazla zaman geçmeyecektir. Fakat eğer doğum tarihiniz gelir ve geçerse paniklemeyin, bebeklerin sadece yüzde 75'i gerçek tarihinde doğar.

Aşağıdaki belirtiler doğum için hastaneye başvurmanızı gerektirir:

-Düzenli ve ritmik gelen ağrılar. Gerçek doğum ağrıları sıklığı ve şiddeti giderek artar. Ayakta veya yatarken ağrı şiddeti değişmez.
-Kanlı-sümüksü akıntının (Nişan bozulması) gelmesi. Genellikle bu işaretten 12-24 saat sonra doğum ağrıları başlar.
-Suların gelmesi. Bebeği anne karnında dış etkenlere karşı koruyan zarların erken yırtılması bazen doğum ağrıları başlamadan önce olur. Genellikle 24 saat içerisinde doğum ağrıları başlar. Bu sürenin uzaması enfeksiyon riskini arttırır.

Vücudunuzun denge merkezi iyice değiştiğinden dengenizi sağlamakta güçlük yaşayabilirsiniz. Özellikle ilk bebeğinizi bekliyorsanız eşinizle bir çift olarak yaşadığınız bu son günlerin kıymetini bilin. Bundan sonraki hayatınızı bir aile olarak devam ettireceksiniz. Son haftada amniyon zarı her an açılabilir ve sularınız gelebilir. Bazen bardaktan boşalırcasına hızlı ve fazla miktarda olan bu olay bazen de çok yavaş olabilir. Hatta kendinizi idrar kaçırırmış gibi hissedebilirsiniz. Miktarı ne olursa olsun sularınızın geldiğini düşünüyorsanız zaman kaybetmeden doktorunuzu aramalı ya da hastaneye gitmelisiniz. Doğum zamanı geldiğinde bebeğiniz kanal girişine başını yatay olarak yerleştirir ve kanalın ortasına geldiğinde başını 90 derece döndürerek hareket ettirir ve bu şekilde başını çıkarır. Başı ve sonrasında omuzların çıkması ile doğumu yapan kişi tarafından tüm vücudun doğurtulması sağlanır. Bebeğinizin kafasında hafif bir yamukluk olabilir, ancak zamanla düzelecektir. Bebeğiniz ilk doğduğu anda mor ya da sarı renkte, gözleri laciverttir ve vücudunun çeşitli bölgelerinde tüylenme olabilir, fakat bunlar zamanla düzelecektir.

41. hafta ve sonrası

Doğum tarihi geldiği halde doğum başlaması ile ilgili bir belirtilerin olmaması ailede stres yaratmaktadır. Bu durumda önemli olan çocuğun gerçek doğum tarihinin doğru olarak saptanıp saptanmadığıdır. Beklenen doğum tarihi geçen (gün aşımı olan) gebeler bebeğin kalp atışlarının takibi (NST-Non Stres Test), ultarasonografi ile bebeğin, plasentanın (bebeğin eşi) ve amnios sıvısının (suyunun) değerlendirilmesi yapılır. Bebeğinin durumu "iyi" olarak değerlendirilirse belirli aralıklarla takibe alınır. Anne adayının dikkat etmesi gereken önemli hususlardan birisi bebeğin hareketleridir. Bu şekilde izlenen gebelerde eğer doğum kendiliğinden başlamazsa hastaneye yatırılarak doğum ağrıları çeşitli yöntemlerle (Serum içerisine uterus kasılmalarını sağlayan ilaç, vajina içine serviksin açılmasını sağlayan ilaç v.d.) başlatılır.


SİZE VE BEBEĞİNİZE SEVDİKLERİNİZLE BİRLİKTE MUTLU VE SAĞLIKLI UZUN ÖMÜRLER DİLERİZ!..

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 39.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 3250 gram ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 36 cm. olup toplam uzunluğu da 48 cm.'dir. Artık bebek çok sık uyumaya başlamıştır. Büyük gün çok yaklaşmıştır ve güç toplamak için uyumaktadır. Yağ birikimi giderek yavaşladığından kilo alımı da yavaşlar. Yanakları ve emme kasları tamamen geliştiğinden ve bebeğiniz sürekli içinde yüzdüğü amniyon sıvısını yutar. Bu sıvı ile birlikte sinirim sisteminden, cildinden dökülen hücreler ile tüyler bağırsak içeriğini yani dışkısını oluşturur. Bu dışkıya "mekonyum" adı verilir. Mekonyum koyu yeşil-siyah renkli bir maddedir ve bebek herhangi bir nedenle sıkıntıya girdiğinde ilk olarak kakasını yapar. Bu haftalarda da kordon, bebeği sarmış durumda olabilir ve hali hazırda bebeğin beslenmesi için ona yardımcı olur. Sizin vücudunuzdaki bir kısım antikorlar, plasenta yardımı ile bebeğin kan dolaşımına geçerek, geçici olarak bağışıklık sisteminin güçlü olmasını sağlar.

Sizdeki değişiklikler

Gebeliğinizin bu son günlerinde oldukça ağırlaşmış ve rahatsızlık hissedebilirsiniz. Zaman zaman bacaklarınızda elektrik çarpmasına benzer yakınmalar olabilir. Bunun nedeni bebeğiniz hareket ederken ve pelvis içinde yerleşirken rahimin etrafındaki sinirlere dokunmasıdır. Rahim ağzı, doğum için açılmaya hazırlanır ve mesaneye yapılan baskı artar. Rahim ağzı (Serviks) giderek doğuma hazır hale gelir. Daha kuvvetli kasılmalar hissedebilirsiniz. Bebeğiniz doğuma tamamen hazırdır. Eğer sezaryen olacaksanız bu haftadan sonra herhangi bir gün doğumunuzu güvenle planlayabilirsiniz. Her annede doğum, kasılmalarla başlamayabilir. Kanamanız olduğunda, bebeğinizin hareketlerinde azalma hissettiğinizde, suyunuz geldiğinde veya herhangi bir anormallik hissettiğinizde hemen hastaneye gidin!

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 38.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Boy: 48-49 cm. Kilo: 2950 (2500-3650) gr. Bebeğinizin bağırsaklarında ilk dışkısı olan mekonyum birikmeye devam eder. Sıkıntıya girmedikçe bunu doğum sonrasına kadar çıkarmayacaktır. Vücudunda yağ depolanma işlemi sürer. Genelde erkek bebekler, kız bebeklerden daha fazla yağ depolarlar. Bu nedenle de daha ağır doğarlar. Bebeğiniz, içeride yer azalmasına bağlı olarak hareketlerinin niteliklerini değiştirebilir. Ancak eskisinden daha kuvvetli tekmeler atmaktadır. Ayrıca her yer değiştirdiğinde karnınızın şekli de değişir.

Sizdeki değişiklikler

Bebeğiniz, ultrasonun yanında NST cihazı ile de değerlendirilir. Son ayda bebeğin iyilik durumunu gösteren üç önemli kriter vardır. Bunlar: Ultrason, NST ve anne adayının takip ettiği veya etmesi gereken bebek hareketleridir.

NST nedir?

Bebeğin kalp atışlarının seyrini ve bebek hareketleriyle olan ilişkisini temel alarak yapılan bir testtir, (nonstres: doğum eylemi stresi yok, anlamında kullanılan bir kelimedir.)

NST, gebeliğin sonlarına yakın, genellikle her hafta uygulanmakla birlikte miad geçmesi (40 haftanın dolması), rahim içi gelişme geriliği, preeklampse gibi bebeğin kaybedilme riskinin olduğu durumlarda üç günde bir uygulanır. Ayrıca bebek hareketlerinin azaldığından şüphe edildiğinde, uygulanır.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 37.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 3 kilo ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 35 cm. olup toplam uzunluğu da 47 cm.'dir. Şu anda bebeğiniz klinik olarak doğum için yeterli olgunluğa ulaşmış durumdadır, fakat büyüme ve gelişimini durdurmuş değildir. Bebeğiniz her geçen gün ortalama 25-30 gram arasında kilo almaya devam eder. Beyni ve sinir sistemi gelişmesini sürdürür. Bu haftada yağ birikimi diz ve dirseklerde hızlanıyor. Boyun ve bilekleri de unutmamak lazım. Bebeğinizin diş etleri de olgunlaşmasını tamamladı ve artık sert. Yanaklarında ise yağlar birikti ve tam sıkılmalık oldu...

Hamileliğinizin başında ultrasonda gördüğünüz o ufacık canlı artık tam anlamıyla yaklaşık 3000 gram civarında bir insan yavrusu ve yerine sığamaz olmuştur. Karnınızda geniş dalgalar oluşturarak kendini daha çok hissettirmeye başlar. Geceleri sizi daha sık uyandırabilir.

Sizdeki değişiklikler

Bu haftada bebeğiniz genelde son duruş pozisyonunu almıştır ve artık dönmesi çok nadir olarak görülür. Bu haftadan sonra doktorunuz sizi her hafta görmek ve sizin ve bebeğinizin durumunu değerlendirmek isteyebilir. Bu haftalarda kilo artışınız (hem bebeğin hem de sizin) çok hızlı olabilir. Bu haftalarda karnınızın üst kısmında bir boşluk ve rahatlama hissedebilirsiniz. Bu bebeğinizin doğum kanalına doğru indiğini belirtir ve angajman olarak adlandırılır. Midenizdeki baskı ortadan kalkacağı için iştahınız yeniden açılabilir. Benzer şekilde akciğerlerinizdeki baskı da olmayacağından soluk alıp vermeniz kolaylaşır. İdrara çıkma sıklığınız angajman sonrası tıpkı hamileliğinizin ilk başlarındaki gibi iyice artacaktır. Bebeğinizin hareketleri dışarıdan rahatlıkla izlenebilir. Zaman zaman karnınızın bir bölgesinde aniden bir yükselti fark edebilirsiniz. Bebeğinizin hareketleri özellikle göğüs kafesinizin altında size acı verebilir, canınızı yakabilir. Eğer ilk hamileliğiniz ise bebeğin tüm doğum haftalarını tamamlaması ihtimali daha yüksektir. Daha önce çocuk sahibi olmuşsanız ya da şu anda hamileliğiniz ikiz ise doğum daha erken olabilir.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 36.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 2750 gram ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 34 cm. olup  toplam uzunluğu da 46 cm.'dir. Bebeğinizin yağ depolaması devam ediyor. Yüzünün tüm karakteristik özellikleri oluşmuştur. Bebeğinizin yanaklarının büyüklüğü, depoladığı yağ oranını ve emme kas kuvvetini gösterir. Bebeğinizin kafatası tamamen şekle girmiştir, ancak henüz sert değildir. Bu haftada kol ve bacaklarda yağ tutulumu başlıyor. Tüm organ sistemleri gelişim ve olgunlaşmasını tamamladı. Artık son rötuşlar yapılıyor. Artık içinde yüzdüğü suya oranla rahim içinde daha fazla yer kaplamaya başladığından hareketleri de çok kolay olmayacaktır. Bebek yavaş yavaş doğum kanalına girer baş sivrileşir ve deforme olur. Baştaki bu şekil değişikliği doğum sırasında daha da artar ama doğumdan 1-2 gün içinde normale döner.

Sizdeki değişiklikler

Gittikçe büyüyorsunuz. Bebeğiniz büyüyor, plasenta büyüyor ve bebeği çevreleyen amniotik sıvı miktarı yükseliyor. Tüm bu faktörler de cenin ağırlığını ölçmeyi zorlaştırıyor. Bebeğin gerçek kilosunu, amnitoki sıvının ve plasentanın ağırlığını kestirmek oldukça zordur. Bu yüzden çoğu doktor, 500-1000 gram yanılma payı ile tahmin yürütür.

Bu haftalara geldiğinizde uykusuzluk probleminiz artış gösterebilir. Uykusuzluğun bir nedeni de bebeğin yavaş yavaş aşağı inmesi nedeniyle mesaneye bası yapması ve sık aralıklarla tuvalete gitme gereksinimi duymanız olabilir. Gece yatmadan önce sıvı alımınızı kısıtlamanız bu konuda size yardımcı olabilir. Bu haftadan sonra artık erken doğum sancılarınız başlasa bile doktorunuz durdurmaya çalışmayacaktır. Bebeğiniz doğum sonrası genelde sorunsuz ya da az bir bakım ile yaşamını kolaylıkla devam ettirebilir. Bebeğin kilosu kestirilebilse de doktor bebeğin sizin için fazla büyük olup olmadığını ya da sezaryene ihtiyacınız olup olmadığını söyleyemez. Genellikle sizin için önemli olan bebeğin pelvisinize sığıp sığmayacağını ve doğum kanalından geçip geçemeyeceğini bilmektir.

Bazı kadınlarda pelvisten geçebilecek ortalama bebek ölçüsü 2.7-2.9 kg.'dır. Minyon kadınlarda bile bazen 3.4 kg.'lık ya da daha ağır bebeklerin fazla zorluk çıkarmadan geçebildikleri de görülmüştür. Bu haftadan itibaren artık doktorunuza her hafta gitmeniz gerekir. Rahminiz en yüksek konuma gelmiştir. Nefes almanız çok zorlaşır ve göğüs kafesinizde anlamsız bir acı hissedebilirsiniz. Artık doğum yapacağınız yerin ayarlanması, ulaşımın nasıl olacağı gibi konularda doğum planı oluşturmaya başlamalısınız. Doğum yapacağınız yeri ve odayı önceden görmek sizi rahatlatabilir. Artık tüm gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde hem normal doğumda hem de sezeryanda 'epiduralli' doğum yaygın. Bu yöntem %90 ağrısız ve konforlu bir doğum sağlıyor.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 35.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 2.5 kilo ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 33 cm. olup toplam uzunluğu da 45 cm.'dir. Bebeğiniz yağ depolamaya devam eder ve özellikle omzunun etrafında boğumlar ve tombulluklar oluşmaya başlar. Siz yaklaşık haftada 350-500 gr alırken, bebek artık, kabaca sizin her hafta aldığınız kilonun yarısı kadar kilo almaktadır( 180-250 gr ). Artık içinde yüzdüğü suya oranla rahim içinde daha fazla yer kaplamaya başladığından hareketleri de çok kolay olmayacaktır. Bebeğinizin göz rengi mavidir, ancak sonrasında değişecektir. Bebeğiniz artık bu haftadan sonra doğuma hazırdır.

8. ayda doğanların 7.ayda doğanlara nazaran yaşamlarının az olduğuna dair halk arasında bir inanç vardır. Bu düşünce 8.aydaki bebeğin hayati fonksiyonlarının dış dünyaya adaptasyon açısından 7 aylık bebeğe nazaran daha da güçlendiği için yanlıştır.

Sizdeki değişiklikler

Gebeliğinizin başından itibaren yaklaşık 9,5-13 kilo almış olmalısınız. Bu haftalarda halsizlik ve yorgunluk pek çok hamile kadının en önemli şikayet sebeplerinden birisidir. Uyuma güçlükleri, kilo artışı ve buna bağlı olarak hareket yeteneğinde azalma sorun yaşamanıza neden olacaktır. İşlerinizden uzaklaşmanın zamanı geldi. Ayak bileklerinizin ve eklemlerinizin şişmesini engellemek için uzun süreli aynı pozisyonda durmamaya ve hareketsiz kalmamaya özen gösterin. Eğer uzun süreli araba kullanıyorsanız, arada istirahat edin, dışarı çıkın ve yürüyüş yapın. Pek çok kadın ayrıca bebeğin bacaklar ve pelvisteki sinirlere olan basıncından dolayı pelvik bölgede bir kaşınma hissi veya uyuşukluk fark etmeye başlayacaktır. Ne yazık ki, bu bebek doğana kadar kaybolmayacaktır.

Bu haftalarda yaşanan bir başka sorun da doğum ve doğuma ait konularla ilgili endişelerdir. Eşinizin ve doktorunuzun yaklaşımı son derece önemlidir. Dünyada her gün binlerce kadının doğum yaptığını ve bunların sadece çok az bir kısmının sorun yaşadığını aklınızdan çıkarmamaya çalışın Diğer hazırlık ise doğum sonrası bebek bakımı konusunda bilgilenmektir. Dikkat etmeniz gereken en önemli şey bebeğinizin hareketleri çünkü bu hareketler bebeğinizin kas gelişimi için çok önemli! Eğer aç, yorgun ya da uykusuzsanız, nispeten daha az hareket eder. Hareketleri aniden kesilirse problem olması gerekmez ama ileri inceleme amacıyla NST (nonstres testi) yaptırmanız gerekebilir.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 34.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebek yaklaşık 2275 gram ağırlığındadır. Poposundan başına uzunluğu 32 cm. olup toplam uzunluğu da 44 cm.'dir. Bebeğinizin saçları sık bir şekilde çıkar, ancak doğduktan sonraki rengi ve yoğunluğu tahminen aynı kalmaz. Bebeğinizin bu haftadan itibaren solunum hareketleri artar. Çünkü bebeğiniz, doğduktan sonraki gerçek solunuma hazırlık yapar. Bebeğiniz uyurken sizin gibi davranır. Yani artık gözlerini uyurken kapatıp uyanıkken açık tutar. Tırnakları parmak uçlarına kadar uzamıştır. Kafa kemikleri halen oldukça yumuşaktır ve tamamen birleşmemiştir, böylece bebeğin dar doğum kanalından çıkışını kolaylaştırırlar. Bebeğinizin bağışıklık sistemi gelişmektedir, basit ve hafif enfeksiyonlarla mücadele edebilecek yeteneği kazanmıştır.

Sizdeki değişiklikler

El, ayak ve yüzünüzde şişme olabilir. Özellikle akşama doğru ve sıcak havalarda artar. Braxton-Hicks kasılmaları bu haftadan itibaren sıklaşmaya başlayabilir. ( Gerçek doğum sancılarının aksine kısa süreli, düzensiz ve ağrısızdırlar. ) Bu kasılmaları yaşamak iyidir çünkü bu vücudunuzun doğuma hazırlandığını gösterir. Gebeliğinizin bu son dönemlerinde rahat uyku uyuyabilmek zorlaşır. Uykusuz geceler kendinizi daha yorgun hissetmenize neden olabilir.

Gündüz uyumamanız, akşam yemeğini erken yemeniz, ılık bir banyo ve ılık süt daha rahat uyumanıza yardımcı olur. Uyku ilaçları kesinlikle kullanmamalısınız. Bu haftalarda fiziksel ve ruhsal durumunuz sebebiyle cinsel isteğiniz azalmış hatta yok olmuş olabilir. ( Kendinizi zorlamayın çünkü eşiniz bunu anlayışla karşılayacaktır. ) Ama genel olarak doktorunuz yasaklamadığı sürece cinsel ilişkiye girebilirsiniz. Kendiniz için (karnınıza baskı olmayacak şekilde) en rahat pozisyonu belirlemelisiniz. Orgazm sırasında rahminizde kısa süreli kasılmalar olabilir ama bu bebeğinize zarar vermez. Dinlenmek için kendinize biraz daha zaman ayırın.

Fazla enerjinizi almayacak ama sizi mutlu edecek aktiviteler yapın. Bebeğinizin böbrek üstü bezlerinden (adrenal) salgılanan hormonlar sizde süt üretimini başlatabilir.
Doğuma kadar vitamin ve mineral alımını sürdürmek hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından oldukça önemlidir. Anne adaylarında rastlanacak sindirim sistemi ile ilgili sorunlar az ama sık yüksek lifli yiyecekler tüketerek ve bol sıvı içerek azaltılabilir.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 33.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bu hafta bebeğiniz yaklaşık 2000 gram ağırlığına ulaştı.  Poposundan başına uzunluğu 30 cm., toplam uzunluğu da 43 cm. kadar oldu. Bebeğiniz duyabilir, hissedebilir ve görebilir. Bu haftalarda bebeğinizin baş çapı eskiye oranla daha hızlı büyümeye başlar. Bebeğinizin göz bebekleri tıpkı sizinkiler gibi ışıkta küçülüp karanlıkta büyüme yeteneğini kazanmıştır. Bebeğiniz bu sayede bulanık olarak görebilir. Bu haftalarda çoğunlukla uyur hatta erişkinlerdeki gibi derin uykuya dalar ve uyandığı zamanlarda ise sizi dinler, hisseder ve hareketlendiği zamanlarda kısa süreli tekmeler ile kendisini size hatırlatır. Bebeğinizin akciğerleri artık gelişimi ve olgunlaşmasını neredeyse tamamlamıştır. Koruma ve doğum sonrası vücut sıcaklığını koruma görevi yapan cilt altı yağ dokusu kalınlaşmaya devam etmektedir. Bebekler hamileliğin son dönemlerinde hızlı kilo alırlar. Bebeğiniz artık yavaş yavaş doğum pozisyonunu almaktadır.

Bebeğinizi dış ortamdan koruyan steril bir sıvı olan amniyo sıvısı, bu haftadan önceki iki haftaya kadar en yüksek aşamadaydı. Doğum süresine kadar da bu sıvının miktarı sabit kalır. Bu sıvı bebeğinizin gelişimi açısından çok önemlidir. Bu sıvı bebeğiniz tarafından yutularak ya da cildinden emilerek kana geçer. Eksilen sıvı ise bebeğinizin idrar yapmasıyla tamamlanır. Bu sıvının içerisinde bebeğe ait hücreler bulunur. Bebeğin sıvısının azalması ciddi bir durumdur, bu sebeple her ultrason değerlendirmesinde bebeğinizin gelişimi yanı sıra amniyo sıvısı da değerlendirilir.

Sizdeki değişiklikler

Gebelikte artan relaxin hormonu uyluk eklemlerinizi gevşettiğinden yürüyüşünüz zorlaşır. Eller belde ve belinizi öne doğru iterek yürümeye başlamış olabilirsiniz. Özellikle geceleri rahat bir pozisyonda dinlenmelisiniz.

Sonlara yaklaştıkça siz de daha hızlı kilo aldığınız fark edebilirsiniz. Ellerde ve ayaklarda hafif ödem olması normaldir ancak şiddetli baş ağrılarınız varsa, çakan ışıklar ya da noktacıklar görüyorsanız, şişliklerde ani bir artış varsa, karın ağrısı, bulantı ve kusmanız oluyor ise preeklampsi açısından dikkatli olmalı ve mutlaka zaman kaybetmeden doktorunuzla görüşmelisiniz. Eğer bebeğiniz çok iriyse ya da ikiz ya da üçüz bebek bekliyorsanız karnınızın içindeki aşırı şişlik nedeniyle midenize olan baskı ve rahatsızlık hissi nedeniyle iştahınızda azalma olabilir. Rahminiz hamilelik öncesine göre 500 kat genişlemiştir. Hamileliğinizin ilerlemesine rağmen karnınız fazla büyümemiş olabilir. Eğer doktorunuz normal buluyorsa, bu sizin yapısal özelliklerinize bağlı bir durumdur. Geceleri unutamayacağınız rüyalar görebilir ve sık sık tuvalete gidebilirsiniz. Vücut dokularınız sıvı tuttuğu için bu dönem elleriniz uyuşabilir. Artık bebeğinizin diz ve dirsek vurmalarını ayırt edebilirsiniz. Bazen de küçük ve ritmik vuruşlar hissedebilirsiniz. Paniğe gerek yok çünkü bu bebeğinizin hıçkırıkları.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 32.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bu hafta bebeğiniz yaklaşık 1800 gram ağırlığına ulaştı. Poposundan başına uzunluğu 29 cm., toplam uzunluğu da 42 cm. kadar. Cilt altı yağ dokusu gelişmeye devam ettikçe bebeğinizin rengi kırmızıdan pembeye doğru dönmeye başlar. Karnınızdaki bebeğinizin pozisyonu bacakları bükülmüş, ayakları çapraz ve boynu ise öne doğru bükülmüş bir şekildedir. Kas dokusu henüz tam olarak gelişmediğinden tüm parmakları acık durur.

Bu haftada bebeğinizin hareketlerinin iyice arttığını fark edebilirsiniz. Bebeğin hareketleri iyilik halinin bir göstergesidir bu nedenle hareketleri saymayı öğrenmenizde fayda var. Bu arda bebeğin tırnakları tamamen gelişti ve parmak uçlarına kadar uzadılar bile buna karşın bebeğin büyüme hızı azaldı. Bebeğiniz hızla büyümeye devam ettikçe, sizin onun gelişimine destek vermek için düzenli beslenmeniz gerekir. Vitamin ve mineraller onun gelişiminde çok önemlidir. Doğum öncesi vitaminlerin içerdiği demir, sizin ve bebeğinizin iyiliği için gereklidir.

Sizdeki değişiklikler

Bu hafta sonunda yasal olarak doğum izniniz başlar. Bu haftaya kadar doktor ziyaretleriniz bir sorununuz olmadıkça, aylık bir düzen içerisindeydi. 32. haftada, çoğu doktor hamile kişiyi iki haftada bir görmeye başlar. Bu, hamileliğin son ayına kadar devam eder; sonra da haftalık ziyaretlere geçilir. Artık doktorunuza doğum sancıları ve doğum hakkındaki sorularınızı sormanın tam zamanı. Eğer hamilelik sonrasında ya da doğum sırasında herhangi bir sorun çıkarsa doktorunuzla daha iyi iletişim kurma şansınız olacaktır. Gebeliğinizin başından itibaren yaklaşık 9-12 kilo almış olmalısınız. Bileklerde ve parmaklarda şişme görülebilir. Sindirim sistemi ile ilgili sorunları azar azar ama sık sık yüksek lifli yiyecekler tüketerek ve bol sıvı içerek azaltabilirsiniz.

Rahminizin şişmesinden dolayı yeni problemler ortaya çıkacaktır. Bebeğinizin başı aşağıda olmasından dolayı ayakları kaburganıza dayanacak ve bu da içinizde bir baskı hissi oluşturacaktır. Bu durumdan kaçınabilmek için dik oturmak faydalı olacaktır. İç organlarınız bir miktar yer değiştirmiş olabilir ve bu durum ufak çaplı problemler yaratabilir. Dar giyecekler giymekten kaçının. Bel, kasık, bacak ağrıları artabilir. Dinlenirken bacaklarınızı yüksekte tutunuz. Yatarken sol yana yatmaya ve bacak altı veya aralarına karnınızın yatağa dayandığı tarafa yastıklarla destek olabilirsiniz.

Hamileliğinizin sonuna yaklaşmış olmanız vitamin alımını kesmenizi gerektirmez. Bu vitaminleri doğuma kadar kullanmanız gereklidir.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 31.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebeğiniz yaklaşık 1600 gramdır, poposundan başına uzunluğu 28 olup, toplam uzunluğu 40cm.'dir.

Bebeğinizin beyni hızla olgunlaşmasına devam ediyor. Hızla gelişen bir başka bölüm ise bebeğin kemikleri. Bebeğiniz bu haftalarda her zamankinden daha fazla kalsiyuma gereksinim duyuyor. Bu nedenle süt ve süt ürünlerini bolca tüketmeli ve doktorunuz gerek gördüğü taktirde kalsiyum ilaçları kullanmalısınız. Bebeğinizin göz bebeği ışığa reaksiyon vererek açılıp kapanmaya başladı bile. Bebek, özellikle bu haftalarda daha hareketlidir. Bunun nedeni ise amniyon sıvısının fazla olmasıdır. Daha önce fark etmediğiniz küçük hareketler bile sizi rahatsız edebilir. 32. haftadan itibaren de bebeğin yeri giderek azalacağından hareketleri de azalacaktır. Bebek hareketleri ile sağlığı arasında önemli bağ vardır. Bebek hareketlerinde azalma hissediyorsanız dinlenin ve karnınız aç ise bir şeyler yiyin.

Sizdeki değişiklikler

Rahim artık tüm karnı dolduracak kadar büyüdüğünden solunum,sindirim ve dolaşım sistemindeki yüklenme giderek artmaktadır. Bu zamana kadar aldığınız kilo 10-12 kg. kadar olmalıdır. Bebeğiniz büyüdükçe göğsünüz sıkışabilir ve göğüs ağrısı yaşayabilirsiniz. Karnınızda rahmin kasılmasına bağlı olarak hafif ağrılar hissedebilirsiniz. Ancak bunların süresi uzuyor ve sıklığı artıyor ise erken doğum belirtisi de olabileceğini unutmamak lazımdır.Bu haftada sık sık rüya görebilirsiniz. Sebebi hamileliğinizin biyokimyanız üzerinde yaptığı değişimlerdir. Gebelikte vücudunuz 'relaksin' hormonu salgılar. Bu şekilde bebeğinizin doğması için gerekli pelvis rahatlığını ve hareket kabiliyetini sağlanır.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


Anne Karnında Bebek Gelişimi 30.Hafta

Bebeğinizdeki değişiklikler

Bebeğinizin cildini kaplayan ve lanugo adı verilen ince tüyler artık yavaş yavaş kaybolmaya başlarken el ve ayak tırnakları yavaş yavaş uzuyor. Kemik iliği kan hücresi üretimini tamamen karaciğerden devraldı. Öte yandan bebek artık etrafının farkına varmaya başlar. Rahimin içi genellikte zifiri karanlık gibi düşünülse de anne adayının bulunduğu çevreye bağlı olarak aydınlık ya da karanlık olabilir ve bebek bunun ayrımını yapabilir. Erkek bebeklerde testisler torbaya iniş sürecini tamamlamak üzeredir.

Bebeğin ağrılığı doğumda olacağı ağırlığın üçte ikisine ulaşmıştır. Bebeğin başı uzamakta ve beyin gelişimi hızla devam etmektedir. Bu hafta bebeğin boyu 45 cm, ağırlığı ise 1350 gramdır.

Sizdeki değişiklikler 

Anne bu haftadan itibaren bebeğin giderek aşağıya indiğini fark eder. Bu durumda anne adayında birçok his oluşur. Yemek yeme ve nefes alma kolaydır. Ancak yürümek anne için zor gelebilir. Yani anne adayı bu haftalarda hamilelikten iyice sıkılmaya başlar. Uyuyamamak ve mide yanmaları sık görülen problemlerdir. Zaman zaman kasıklarınızda bir ağrı ya da kasılma hissedebilirsiniz. Bunlar rahimin gerginliğini sağladığı küçük ve önemsiz kasılmalardır ve Braxton Hicks kontraksiyonları olarak adlandırılırlar. Anne adaylarında görülen sindirim sorunu yüksek lifli yiyecekler tüketerek ve bol sıvı içerek azaltılabilir. Bacaklarda kramp şikayetleri ile oldukça sık karşılaşılır. Hem anne hem de bebeğin sağlığı açısından doğuma kadar vitamin ve mineral almak önemlidir. Bu sırada annenin ağırlığı da 7 – 8 kilo kadar artmıştır. Anne bebeğin hareketlerini kolaylıkla hissedebilir. Bebek 12 saat içinde 10 kez hareket ediyorsa bu olumlu olarak yorumlanır. Bebek hareket etmiyor veya az hareket ediyorsa doktorunuza danışmalısınız.

Anne adayı için bu haftalarda sol yan en iyi yatış pozisyonudur. Ayrıca diğer bir sorun olan mide yanması içinse anne adayının yemekten sonra uzanmaması tavsiye olunur. Midenin doldurulmaması ve asitli yiyeceklerden de kaçınmaları gerekir. Vücudun üst kısmının yatarken hafif biçimde yukarıda olması mide yanmasını engelleyebilir. Mide yanması sizi çok rahatsız ediyorsa bir doktora gidilmelidir.

Bu bilgiler yaklaşık olarak verilmiştir. Her hamilelikte farklılık gösterebilir ve büyüme oranları değişebilir.


DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.