Kadın Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Güçlü Hafıza İçin Doğal Beslenin

Uzmanlar, bazı besinlerin beyin gücünü desteklediğini ve hafızayı geliştirmeye yardımcı olduğunu belirtiyor.

Bazen yakın bir arkadaşınızın ismini veya bir gece önce yediğinizi unuttuğunuz oluyor mu? Yoğun iş hayatı, hafızamızı olumsuz yönde etkileyebiliyor. Özellikle stresli bir işe sahip olanlar ve raporlar arasında boğuşanlar bu konudan daha fazla şikayetçi. Son araştırmalar, ofis hayatı yoğun bireylerin, hafızalarını taze tutmak için düzenli ve dengeli beslenmeye önem vermesi gerektiğini gösteriyor.

Yaban mersini: Araştırmalar, içeriğindeki anti-oksidan kapasitesi yüksek antosiyanidinlerle hafızayı desteklediğini gösteriyor. Antosiyaninler, yaşa bağlı olarak gelişen hafıza azalmasını engelliyor. Ayrıca glisemik indeksi düşük olduğu için kan şekeri üzerinde olumlu etkileri var. Alzheimer’a karşı koruyucu etkisi de biliniyor. Günde, 30 adet (yaklaşık bir avuç) kuru yaban mersini tüketilebilir.

Elma: “Günde bir elma seni doktordan uzak tutar” cümlesi bir özdeyiş değil, gerçek. Elmanın içeriğindeki quercetin, kateşin, phloridzin ve chlorogenic asit güçlü anti-oksidanlar. Son çalışmalar, quercetin’in hafıza kayıplarını önleyici etkisi olduğunu gösteriyor.

Somon: Hafıza dostu somon, omega-3 yağ asitlerinin mükemmel kaynağı. Araştırmalar, tüketiminin beyin fonksiyonlarını olumlu yönde etkilediğini ortaya koyuyor. Omega-3 yağ asitleri, hücre inflamasyonunu azaltarak, hafızayı taze tutmaya yardımcı oluyor.

Ispanak: Ispanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, yaşa bağlı gelişen hafıza kayıplarını yavaşlatıyor. Ayrıca ıspanak, folik asit içeriği yüksek bir sebze. Bu sayede  Alzheimer riskini azaltıyor.

Kırmızı soğan: Antosiyanin ve quercetin içeriğiyle beyin için harika bir besin.

Kuruyemiş ve yağlı tohumlar: Birçok yağlı tohumun, E vitamini içeriği oldukça yüksek. E vitamini, hafıza için önemli bir anti-oksidan. Badem, fındık ve ayçekirdeği en iyi kaynaklarından.

Yağsız kırmızı et: Çalışmalar, demir eksikliğine bağlı olarak hafıza kayıpları yaşanabileceğini gösteriyor. Kırmızı et, demirin çok iyi bir kaynağı. Demir, hem vücut direnci hem de zihin keskinliği için önemli. Demir eksikliği yaşayan bireylerde anemi ve hafızada zayıflamalar görülüyor.

Üzüm: Kırmızı ve mor üzüm, quercetin’le antosiyanin içeriyor. Kırmızı şarabın da quercetin ve antosiyanin değerleri yüksek ancak fazla miktarda alkol tüketmek, hafızayı olumsuz etkiliyor.

Biberiye: Biberiyeyi koklamak bile hafıza üzerine olumlu etki gösteriyor. Beyine giden kan akışını artırıyor, böylece konsantrasyonu yükseltiyor.

Kafein: Çalışmalar hem olumlu hem de olumsuz etkileri olduğunu gösteriyor ancak özellikle orta yaş grubundakilerin hafızası üzerindeki olumlu etkileri öne çıkıyor.

Hafızayı Zayıflatan Besinler

* Aşırı alkol tüketimi,
* Kontrolsüz yapay tatlandırıcı kullanımı,
* Yüksek şeker içeren besinler,
* Yağlı yiyecekler.

ELEKTRİK SÜPÜRGELERİNDE HEPA FİLTRELERİN SAĞLIĞIMIZA ETKİSİ

Hepa Filtre Ne İşe Yarar?

İyi bir elektrik süpürgesinin en önemli özelliği, vakum yoluyla ortamdan aldığı tozu içinde tutabilme kapasitesidir. Bunun için de filtreleme sistemlerinin kaliteli olması gerekir. Herkesin konuştuğu HEPA ( High Efficient Particle Arreseted ) süpürme = temizlik = hijyen için bir süpürgede olmazsa olmazdır. Bir filtrenin HEPA olarak adlandırılması için %99,9 oranında 0,3 mikrona kadar olan partikülleri ortamdan arındırması gerekir. Herkes çok bilmese de, satıcılar bunu müşterilerine çok söylemese de hepa filtreler kendi içinde kategorilere ayrılır.

- HEPA 10
- HEPA 11
- HEPA 12
- HEPA 13
- HEPA 14

Daha üst kategorisinede ULPA adı verilir.

Bu numaralandırılmış HEPA nın anlamı nedir?

Hepa Filtrelerin Numaralarına Göre Etkileri

Normal mikrofiltre kullanılan bir süpürgeye giren 100.000 adet partikülün yaklaşık 50.000 tanesi, daha tehlikeli ve havada asılı kalacak küçüklükte makineden dışarı çıkar.

Eğer süpürgede;

- HEPA 10 kullanılıyor ise maksimum 15,000 adet

- HEPA 11 kullanılıyor ise 5000 adet

- HEPA 12 kullanılıyor ise 500 adet

- HEPA 13 KULLANILIYORSA 50 ADET ( Merkezi İngiltere'de bulunan British Allergy Foundation'a göre kabul edilebilir orandır. )

-HEPA 14 kullanılıyor ise sadece 5 adet partikül dışarı çıkma şansına sahiptir. ( Hava temizleme cihazı gibi )

Süpürgenin içine milyarlarca,trilyonlarca toz partikülünün girdiğini varsayarsak oranlar çok daha iyi göze çarpar.

ŞEYTAN TIRNAĞI VE SEBEPLERİ

Tırnak bakımı birçok insanın özellikle de kadınların daha çok dikkat ettiği bir durumdur. El tırnaklarının ve etrafındaki cildin bakımı sanıldığından daha önemlidir. Çünkü en bakımlı el tırnaklarında bile şeytan tırnağı gibi oldukça rahatsız edici bir sorunla karşılaşabiliriz. Tedavi edilinceye kadar, şeytan tırnağı parmaklarınızı kullanmaya engel olan ağrılara yol açabilir. Şeytan tırnağı el ve tırnaklarda görülebilecek en yaygın problemlerden biridir.

Şeytan Tırnağı Nedir?
Şeytan tırnağı parmaklarınızın fazladan deri ürettiği bir durumdur. Bu fazladan ortaya çıkan deri daha sonra tırnağın kenarından tutunacak bir yer bulur. Bu büyüyen deri alınıncaya kadar büyümeye devam eder ve etrafındaki bölgeleri etkileyerek zaman zaman ağrıya yol açabilir.

Şeytan Tırnağının Sebepleri
Şeytan tırnağı şu sebeplerle ortaya çıkabilir:
Şeytan tırnağı genelde kışın soğuk günlerde daha fazla görülen bir durumdur. Cildinizi veya derinizi kurutacak soğuk hava, sert kimyasallar ya da elleri suya fazla batırma gibi etkenler şeytan tırnağına neden olabilir.

Tırnak yiyenlerde yemeyenlere göre daha fazla şeytan tırnağı görülür. Tırnakları dişlemek tırnakların altında bulunan tırnak yatağına zarar verebilir. Zayıf bir tırnak yatağı da daha fazla şeytan tırnağı oluşumuna neden olur.

Şeytan tırnağının diğer bir nedeni de ters giden manikür işlemleridir. Tırnak makası ile tırnakları kesmeye çalışırken sık sık tırnak çevresindeki ölü deriyi kesmek şeytan tırnağına neden olabilir.
Düzgün bir şekilde tedavi edilmeyen şeytan tırnağı paronişya adında bir tırnak iltihabıyla sonuçlanabilir. Paronişya’nın 3 farklı türü vardır: bakteriyal, bir maya türü olan Candidal ve mantar türlerinin neden olduğu iltihaplar. Tırnak derinizin etrafındaki bir enfeksiyon kızarık, şişkin ve ağrılı olabilir ve cerahat üretebilir.

Burada önemli olan nokta şeytan tırnağı görüldükten sonra sorunlu bölge fazla kurcalanmamalıdır. Çünkü ağrılara neden olabilir ağrı yoksa da ağrıların oluşumuna neden olabilirsiniz.

Şeytan Tırnağı Oluşumu Nasıl Engellenir?
Gördüğünüz gibi şeytan tırnağı oluşumu çok kolayca ve sıklıkla görülebilmektedir. Fakat bunu engellemek de zor değildir. Bazı önlemleri almak yeterlidir:

Şeytan tırnağı oluşumuna meyilli iseniz elinizi sık sık nemlendirici kremlerle nemlendirin. Çünkü tırnak yataklarınızı nemlendirmek tırnaklarınıza ve tırnak çevresindeki derilere de iyi gelir.

Eğer tırnaklarınızı yiyorsanız ya da çevresindeki derileri koparıyorsanız, bu alışkanlığınızdan vazgeçin. Tırnak yemek sadece şeytan tırnağına değil tırnak çevresinde enfeksiyonlara ve şişliklere de neden olabilir. Ayrıca tırnaklarınızdaki bakteri ve virüsleri doğrudan ağzınıza transfer ederek nezle ve gribe de yol açabilirsiniz.

Manikür yoluyla düzenli yapılacak tırnak bakımı ve kesimi şeytan tırnağını engeller. Fakat tırnağınızı keserken hafif yuvarlak şekilli kesmeye ve tırnak kenarlarına zarar vermemeye özen gösterin. Manikür yaptırırken parmaklarınızı ıslatarak tırnak yataklarınızın nemlenmesine özen gösterin bu işlem de şeytan tırnağını engelleyen bir durumdur.

B vitamini, kalsiyum ve demir bakımından zengin yiyecekler tüketin. Bunlar tırnaklarınızın güçlenmesini sağlar. Ayrıca her gün yeterli miktarda su içmek de tırnaklarınızın kurumasını engelleyen bir faktördür.

Şeytan Tırnağı Nasıl Tedavi Edilir?

Şeytan Tırnağının Tedavisi

Şeytan tırnağı tedavisi 4 aşamada düşünülebilir:

1. Parmak uçlarınızı 5-15 dakika kadar sıcak suda ya da zeytin yağında bekletin. Bu derinizi yumuşatarak ağrının azalmasını ve şeytan tırnağınızı yumuşatarak daha kolay alınmasını sağlayacaktır. Şeytan tırnağı çoğu zaman derinin kurumasından kaynaklandığı için parmak uçlarınızı sık sık nemlendirmek önemlidir. Bunun için vazelin ya da losyon kullanmak da iyi bir fikirdir.

2. Şeytan tırnağınızı antibakteriyel nemlendirici sürerek hafifçe ovalayın ve yara bandıyla sarın. Bu enfeksiyonu önler ve şeytan tırnağının yumuşamasını sağlar.

3. Şeytan tırnağını çıktığı yerden kırpıcı makasla kesin, derinizi kopararak problemin daha da kötüleşmesine neden olmayın. Enfeksiyonun önüne geçmek için makası bir alkol ya da antiseptik sıvının içinde bir süre tutun.

4. Etkilenen bölgeye bir antibiyotik kremi sürün ve yara bandıyla sarın ve 24 saat bu şekilde kalın çünkü şeytan tırnağını kesildikten sonra bölge enfeksiyona hassas hale gelir. Kızarıklık ya da şişkinlik olursa doktora görünün.


İDEAL KİLO HESAPLAYICI

Aşağıdaki tabloyu doldurun ve ideal kilonuzu öğrenin. Bakalım şu anki kilonuzla ideal kilonuz arasında ne kadar fark var?

Aşağıdaki tabloda boyunuzu cm olarak, şu anki kilonuzu kg olarak girin ve yaşınızı cinsiyetinizi de belirterek hesapla butonuna basın. Sağlığınız açısından çıkacak sonuca göre kilonuzu ayarlamaya gayret gösterin lütfen


Boyunuz : Cm
Kilonuz : Kg
Yaşınız :
Cinsiyetiniz :
Oyun Oyna :
İdeal Kilonuz : Kg
Fark : Kg

DOĞUM SONRASI NASIL KİLO VERİLİR?

Aldığınız kilolar, gebelikte artınca; doğum sonrasında özellikle problem başlıyor. Hamilelikte alınan kilolardan kurtulma için yürüyüşü, emzirmeyi, 6. hafta sonra düzenli seks öneriyor ve iyi uykuyu gerekli.

Emzirme döneminde az uyku ve çok yemek yeme arasında bir bağlantı var.
Hormonların salınımı uykusuzluğu artırır. Yemek yeme ihtiyacı olur. Cinselliğin az olduğu bebeğin emzirme döneminde düzenli olmayan uyku, cinsel yaşamın da düzensizliğine sebep olur. 6. haftadan sonra cinsel hayatın düzene girmesi, kilo vermede çok önemlidir.

EMZİRENE DİYET YOK!
Hemen doğum sonrası diyet yapmak doğru mu acaba?
Doğumdan sonra, sağlıklı kilo vermek için, egzersize ve diyete 6 hafta sonra başlanmalı.

Emziren Anneler İçin Diyet

Emziren anneye kesinlikle diyet önerilmez. Dengeli beslenme ve doğru egzersiz gereklidir. Bebek için anne sütü, en uygun besindir. Süt salgılanması için emzirme döneminde kadının normal ihtiyacından daha fazla protein, vitamin, enerji ve mineral almasını gerektirir. Bu nedenle ağır diyetler zararlıdır.

Sadece emzirerek bile, anne 6 ayda eski kilosuna dönebilir. Emziren annenin kalsiyum bakımından zengin gıdalarla beslenmesi gerekir. Bu dönemde su ihtiyacı artan annenin, günde en az 10 bardak sıvı alması gerekir. Emziren annenin gaz oluşumunu önlemek için (4-6 ay boyunca) emzirme döneminde yemekleri yavaş yemeli ve iyi çiğnemelidir.

Bebekle 30 dakika yürüyüş çok iyi gelir.

Hamilelik döneminde alınan kiloları verebilmek için şunları yapabilirsiniz.

Yediklerinizi yazarak günlük tutun. Bebeğinizle beraber 30 dakika tempolu olarak yürüyüşe çıkın.

Evinizde sevdiğiniz yiyecekleri bulundurmayın. Pekmez yerine bal, muz yerine elma tüketin. Yoğurt, süt, peynir de düzenli olarak tüketilecek besinlerdendir.

Her gün yumurta ve etli sebze yemekleri ve mercimek, gibi kuru baklagiller yenmeli.

Maydanoz, taze soğan, yeşilbiber gibi C vitamini yönünden zengin meyveler ve sebze birlikte yenmeli.

Besinlerde D vitamini bulunmaz. Anneyle bebek, uygun saatlerde güneşlenmeli.

Yemeklerde iyotlu tuz kullanılmalı.  Az olarak kuruyemişler ve kuru meyve de tüketilebilir.

Hamilelikte alınan 12-15 kilo, 6-7 kilosu doğumda atılır. En fazla 5-6 kilo fazla kalır. Eğer dengeli şekilde besleniyorsanız, karbonhidrat alımına dikkat ediyorsanız, tatlılardan uzak duruyorsanız, rejime gerek yok. Porsiyonlarınızı küçültün. Hamur işlerini ve tatlı asla tüketmeyin. Öğün atlamayın.

Özellikle, üst bacak bölgesi, kalça ve karın bölgesinde olan kiloları, tek beslenme rejimiyle atmak imkansızdır bilginiz olsun.

DUDAK ÇATLAĞINA BİTKİSEL ÇÖZÜM

Dudaklarımız, sıcakta, soğukta ve rüzgarlı havada daha çok çatlar. Dudaklarımızın bu şekilde çatlamasının sebebi, vücudun hemen her yerinde bulunan yağ bezlerinin dudak bölgesinde olmamasıdır. Bu nedenle de dış etkenlere karşı oldukça korumasız kalmaktadır.

Sıcak veya rüzgarlı hava dudaklarımızı kurutur. Çok soğuk günlerde vücudun hava ile  temas eden yerlerinde dolaşım oldukça yavaştır. Kötü hava şartları, dudaklarda çatlama, kabuk bağlama ve acıya neden olur. Bir çok kişi de kuruyan ve acıyan dudakları sürekli yalar rahatlamaya çalışır fakat bu kısa bir rahatlıktır zira tükürük ile ıslattığımız cilt, kurudukça çok fazla kurur ve dudak tahriş olur, acı artar. Yani dudak yalamak bir çözüm değildir.

Dudak Çatlamasından nasıl korunuruz?

Dudaklarınızı mümkün mertebe kuru, rüzgarlı, çok soğuk havalardan koruyun. Bunun için dudakların havayla temasını önleyen dudak koruyucusu kullanabilirsiniz.

Dişlerinizi fırçaladıktan ve yüzünüzü yıkadıktan sonra dudak koruyucu sürün.

Güneşli havada, özellikle yaz aylarında, dudaklara koruyucu bir krem ve güneş kremi kullanılmalıdır.
Ruj koruyucu kullanılabilir ama tüm gün dayanan ruj dudakları kurutabilir nemlendirici içerikli ruj kullanmaya özen gösterin.

Kışın evde nem cihazı kullanmaya özen gösterin veya kalorifer peteklerinin üzerinde su bulundurun. Böylece kaloriferin dudaklarınız ve cildiniz üzerinde kurutucu etkisini büyük ölçüde önlersiniz.

Kimi insanlarda B vitamini eksikliği, dudaklarda hassasiyete neden olur. Yeşil sebzeler, tahıllı yiyecekler ve yemişler B vitamini içeren besinlerdendir. Bunları bol tüketmeye çalışın.

Dudak Çatlamasının Tedavisi

Kuru dudakları bolca vazelinle ovun ve cildin yumuşasın diye 2 dakika bekleyin. Vazelini dökülen deriyle birlikte silmek için ılık, nemli pamuklu bezle dudakları silin.

Dudaklara biraz zeytinyağı sürünüz. Zeytinyağı rahatlatıcı, yumuşatıcı etkisi vardır.

Gülsuyunu ve gliserini eşit olarak karıştırıp 2 – 3 kez çatlak dudaklara sürün. Bu dudakları rahatlatır, enfeksiyonu ve tahrişi en aza indirir. Arzu ederseniz bir kaşık tatlı badem yağını ya da zeytinyağının içine 2 damla kadar gül yağı ekleyip  bu karışımdan her gün birkaç kez dudaklarınıza sürebilirsiniz.
E vitamin kapsülünü kırıp yağı dudaklara sürebilirsiniz.

Dudağınızda ya da dudak etrafındaki 1 yara 7 günde  iyileşmezse ya da  yara kabuk bağlarsa veya akıntı olursa hekime başvurun.

ALLIK HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER

Allık çoğu kişi tarafından es geçilse de makyajın en önemli unsurudur ve kurtarıcısıdır.

Allıkta renkler de, olanaklar da, sonuçta ortaya çıkan görüntü de sınırsızdır neredeyse. O yüzden size önerimiz allığı es geçmemeniz. İsterseniz bir boş zamanınızda bir allıklı bakın yüzünüze bir de allıksız. Aradaki farkın gayet net olduğunu göreceksiniz.

Allık nasıl kullanılır sorusunun mutlaka bilinmesi gereken yanıtları:

Cilt tipine göre allık seçin: Burada bilmeniz gereken şu: Cildiniz yağlıysa toz, kuru ise krem allık sizin için en doğru seçim olacaktır. Jel allıklar ise her türlü cilt tipine uygundur.

Cildinizle karıştırın: Krem allık kullanımında bilmeniz gereken tek püf noktası şudur: En doğal görünüm için krem allığı elmacık kemiklerinizin şekline uygun kullanıp iyice yedirmelisiniz. Cildin kendi rengiymiş gibi durması gerekiyor yani. Elmacık kemiklerinizin yerini tam olarak tespit etmek için şöyle kocaman bir gülümseme gönderin aynada kendinize. Hah, işte yanaklarınızdan farklı olarak iyice yükselen bölüm. Allığın temel ilgi alanı tam o bölümdür.

Makyajı tersinden deneyin: En doğal görünüm için fondötenden önce baskın bir allık uygulayın. Böylece allık tamamen cildinizin kendi rengiymiş gibi duracaktır. Daha sonra üzerinden hafifçe geçmeniz yeterli olacak.

Doğru sürün: Evet, temel nokta elmacık kemiklerimiz ama yüzünüzün yapısına göre biraz daha aşağı ya da yukarı doğru bu alanı genişletmeyi deneyin. Her yüzün yapısı farklıdır. Allıkla yarattığınız görünümlerden hangisinin size en çok yakıştığını bulun.

Atmayın: Allık en uzun süre dayanan makyaj malzemesidir. 1-1,5 yıl boyunca kullanabilirsiniz.
İlle de büyük fırça şart değil: Daha dar açılı makyaj fırçalarıyla da deneyin. Böylece nokta vuruşlar yapabilirsiniz.

Dağıtın: Çok basit bir hiledir ama herkes bilmez. Fırçaya daha fazla allık alın ve dağıtın. Epeyce.
Çeşitlendirmekten korkmayın:  Allık kullanımında çeşitlilik anahtardır. Sadece kırmızı ya da kiremit değil, pembe, şeftali ve nötr tonlarda denemeler yapmaktan çekinmeyin. Cildinize en çok yakışanlarla karışım yapın hatta.

Krem allık yaratın: Toz allığınızı yüz kreminize karıştırıp uygulayabilirsiniz. Oldukça doğal bir görünüm elde edersiniz.

Allıksız kalmayın: Allığınız bittiyse dudaklarınızda kullandığınız ruju allık bölgesine sürüp parmaklarınızla dağıtabilirsiniz.

Ten renginize göre allık seçimi:  Beyaz tenliyseniz yumuşak pembe, şeftali ve mercan tonları, kumralsanız bunların daha koyu versiyonları size göredir. Buğday tenliyseniz orta tonlarda turuncular ve koyu pembeler, esmerseniz pırıltılı mercan, koyu portakal, mürdüm ve pırıltılı kahverengiler size çok yakışacaktır.

İSTENMEYEN TÜYLERE BİTKİSEL ÇÖZÜM

Hem kadınların hem de erkeklerin kullanabilecekleri bitkisel çözümleri yapmak ve kullanmak pek de zor değil. İşte istenmeyen tüyleri inceltmek, azaltmak ve yok etmek isteyenlere bitkisel, doğal çözümler.

Nane Tüyleri Nasıl Döker?

Nane bitkisinin tüyleri yok etmedeki başarısı bölgeye sürerek veya ağız yolu ile alınarak kendini belli eder. Nane kuru şekilde değil, yaş olarak uygulanır. Tüyleri alınan bölgeye yaş nane ince ince doğranarak sürülür. Bir diğer önerilen kullanım şekli ise; naneyi yemektir. Çok fazla olmamak şartı ile 2 hafta süreyle her gün bir tutam nane tüketmeniz tüylerin dökülmesini sağlayacaktır.

Tüyleri Dökmek için Aslanpençesi

Aslanpençesi bitkisi çay gibi içilerek tüylerin dökülmesi sağlar. Her gün bir bardak içeceğiniz aslanpençesi çayı tüylerinize veda etmenizi sağlayacaktır. 1 bardak kaynar suya bir tutam aslanpençesi ilave edilir ve demlendikten sonra süzülerek içilir.

Limonla İstenmeyen Tüyleri Dökmek

Limonda yer alan asitler alınan tüylerin eskisi gibi çıkmasını engeller. Kıl köklerini zayıflatan asit zaman içinde tüylerin incelmesini sağlar. Limon tuzla karıştırılarak sürülürse tüylerin döküldüğünü ve azaldığını göreceksiniz.

Tüy Dökücü Bakla

Bakla kıl köklerini zayıflatmak konusunda çok etkilidir. Kullanırken sadece kabuklarından faydalanılır. Kabukları sıkılarak yarım çay bardağı su elde edilir. Bakla suyu tüyleri aldıktan sonra ilgili bölgeye sürülür. Dilerseniz pamuk yardımıyla sürebilirsiniz. 30 dakika beklettikten ve düzenli uyguladıktan sonra faydalarını görmeniz mümkündür.

KALIN BACAKLARI İNCELTMENİN YOLLARI

Birçok kadın kalın bacaklarından pek memnun değildir. Sadece kadınlar değil, bazı erkekler de kalın bacaklarından şikayetçidir. Yağlanma, bazı kişilerde bacaklarda olabilmekte ve bunun asıl nedeni de genetik yapıdır. Eğer sizin de genetik yapınız bu şekilde ise, yani kalın bacaklarınız varsa, egzersizlerinizi daha çok bacaklarınıza yönelik yapmanızda fayda olacaktır.

Kalın Bacakları İnceltmek İçin Yapılabilecekler

1 - Egzersizleriniz sırasında iç bacak, sırt ve kalçaları çalıştıran hareketlere yönelin. Örneğin merdiven çıkmak, bisiklete binmek, koşu ve yürüyüş bu bölgeler için etkili egzersizler arasında yer alır.

2 - Beslenme düzeninizde karbonhidratları ve yağları azaltın. Aşırı yalpı yemek genellikle bacaklarınızın kalınlaşmasına ve kalçalarınızın genişlemesine sebep olur. Su içmek vücudunuzda suyun tutulmasını önler. Böylece bacak bölgenizdeki şişkinliği azaltabilirsiniz. Daha fazla su için, daha fazla meyve ve sebze yiyin. Bununla birlikte yağlı sosları yağ içermeyen soslarla değiştirin.

3 - Haftanın en az üç günü; ki biz beş günü tavsiye ediyoruz; uzun mesafe yürüyüşleri yapın.

4 - Vücuttaki yağ hücrelerini yıkmak ve bacaklarınızın daha ince gözükmesini sağlamak için selülit kremleri kullanmayı deneyin. Yapılan yeni araştırmalara göre kafein içeren kremlerin bacakların görünümünü de etkilediğini göstermiştir.

5 - Bronzlaşmayı deneyin. Bunun için güneşlenebilir, solaryuma girebilir veya bronzlaştırıcı kremler kullanabilirsiniz. Bronz bacaklar, normalden daha ince gözükmektedirler.

KİRPİK UZATMA VE GÜRLEŞTİRME FORMÜLÜ

Özendiğiniz uzun ve gür kirpiklere sahip olmak istiyorsanız, aşağıdaki formülü uygulayabilirsiniz.

Kirpikleri uzatmak için

Bir çay kaşığı hint yağı ve 12 gram kakao yağı (1 yemek kaşığından birazcık az) katıp hepsini cam bir kabın içinde karıştırın.

Hazırladığınız kabı başka bir sıcak su dolu kabın içine koyup krem gibi koyulaşana kadar ısıtın.

Hazırlamış olduğunuz karışımı soğutup, 15 gün boyunca aksatmadan temiz bir rimel fırçası ile yatmadan önce gözlerinize kaçırmayarak kirpiklerinize uygulayın. Uygulama işlemini kirpik kökünden uçlara doğru sürün.

Kirpikleri gürleştirmek için

Aynı ölçüde badem yağı ve hint yağını küçük bir şişede karıştırıp 15 gün boyunca gece yatarken kirpiklerinize güzelce uygulayınız.

GEBELİKTE BEL AĞRISINA DİKKAT!

Gebelik yalnız rahim için değil, kadının bütün vücut yapısında, organların çalışmasında ve ruhsal yaşamında da değişikliklere neden olan biyolojik bir olaydır.

Bu dönemde vücutta fiziksel ve biyokimyasal değişiklikler olur. Bunlar arasında “postürde” yani duruş şeklindeki değişiklikler önem kazanmaktadır. Bu duruma özellikle göğüslerde ve karın bölgesindeki kilo artışları ve hormonal değişikliklere bağlı gelişen eklem bağları ve bağ dokusundaki gevşekliklerin yol açmaktadır. Postüral değişiklikler patolojik değildir, ancak takip edilmezlerse ani veya uzun süreli bel ağrılarına sebep olabilir.

Gebelerde bel ağrısı görülme sıklığı yüzde 47-56 arasındadır. Bel ağrıları gebelerin üçte birinde yürümeyi engelleyecek kadar şiddetli olmaktadır. Gebelerin çoğunda bel ağrısı şikayetleri 5. ve 7. aylar arasında başlar, çok az bir kısmında şikayetler daha erken dönemde başlayabilmektedir.

Gebelikte bel ağrısının sebebi tam olarak belli değildir. Bazı faktörler suçlanmıştır. Bunlar; artmış bel çukurluğu, gebelik hormonları ile oluşan eklem bağlarındaki gevşeklik, uterusun ağırlığı ve bel fıtığına bağlı sinir basılarıdır. Gebelikte hızlı gelişen bel çukurluğu gövde kaslarına aşırı bir yüklenme yapar. Yine kısa bir süredeki kilo artışına bağlı gelişen postür bozuklukları da bel ağrısının gelişmesine neden olur. En çok gebeliğin ilk üç ayında salgılanan relaksin hormonu eklemleri bir arada tutan bağlarda esneklik ve gevşeme yaparak bel ağrısına sebep olur. Bu hormonun etkisiyle bağ dokusunda gevşeme , sakroiliak eklem ve simfizis pubistede esneme ortaya çıkar tüm bunlar anne adayında bel ağrısı şikayetinin sık yaşanmasına neden olur.

Gebelikte bel fıtığı gelişme riski artıyor

Gebelikte bel fıtığı gelişme riski de artmaktadır. Bel ve bacakta ağrı yaratmayacak kadar ufak fıtıklar gebelikten dolayı bel ağrısına sebep olabilirler. Bacak ağrısı ise sinir köklerine doğrudan baskıya ve yansıyan ağrılara bağlı olarak gelişir. Gebeliğin son 3 ayında ise ağırlaşmış uterusun atar ve toplardamarlara baskısı sonucu bacak ağrısı ortaya çıkar.

Gebelikte bel ağrısı sorunu yaşamamak için bunları dikkate alın

1- Ayakta dururken, karnınızı içeri çekerek karın kaslarını çalıştırmakla bel üzerindeki yükü azaltabilirsiniz. Ayrıca, yüksek topuklu ayakkabı giymekten kaçının.

2- Otururken sandalye yüksekliğinin, dizlerinizi ve kalçalarınızı aynı seviyede tutacak düzeyde olmasına dikkat edin.

3- Eşya kaldırırken, dizlerinizi kırarak çömelin ve uyluklarınızla iterek kaldırmaya yardımcı olun.

4- Yan yatarak, dizlerinizi ve kalçalarınızı bükerek, ve dizleriniz arasına ve karnınızın altına birer yastık koyarak uyumaya çalışın.

5- Bazı hamileler, leğen kemiklerini saran özel bir korseden (sakroiliak korse) yarar görmektedir.

Gebelik sırasında bel Ağrısına karşı egzersizler

1- Düz bacak kaldırma: Sırt üstü yatarken, bir bacağınızı düz bir biçimde 45 derece yukarı kaldırın ve yavaşça aşağı indirin. Her bacak için 10 kez tekrarlayın.

2 - Dört ayak pozisyonunda kalça çalıştırma: Emekleme pozisyonunda iken bir bacağınızı, tekme atar gibi geriye doğru uzatın ve yavaşça geri getirin. Her bacak için 10 kez tekrarlayın.

3- Aktif gövde egzersizi: Sırt üstü yattıktan sonra dizlerinizi kırın. Bu pozisyonu koruyup kollarınızı karnınızda kavuşturun, başınız ile omuzlarınızı hafifçe yukarı kaldırın ve yavaşça aşağı indirin. Bu hareketi, on kez tekrarlayın.

4- Kalça çalıştırma: Sırt üstü yattıktan sonra dizlerinizi kırın. Bu pozisyonu koruyup ellerinizi ensenizde birleştirin. Daha sonra belinizi ve kalçalarınızı kasarak, belinizi yukarı doğru kaldırıp çukur yapmaya çalışın. Çalışmayı, on kez tekrarlayın.

5- Bel ve kalça güçlendirme: Emekleme pozisyonunda iken belinizi çukur ve ardından kambur yapın. Hareketi kontrollü yapmaya ve 10 kez tekrarlamaya çalışın.

FOLİK ASİT VE FAYDALARI

Mümkünse Hamile Kalmadan Önce Almaya Başlayın!

Hamilelik döneminde vücudun gereksinim duyduğu besin değerlerine ihtiyaç artar. Bu büyüyüp gelişen bebeğin ve hamileliğin ihtiyaçlarına göre şekillenir. Folik asit, anne adaylarının hamile kalmadan önce başlaması gereken vitamin grubundadır ve bebeğin hücre ve sinir sistemi gelişimi için oldukça önemlidir.

Folik asit, bebek gelişimi için çok önemli olup, vücutta protein sentezi, hücre çoğalması ve kemik iliğinin görevini eksiksiz yerine getirmesi gibi işlevlerde bulunur.

Folik asit vücutta depolanmaz. Bu yüzden her gün alınması gerekir.

Folik asit nedir?

Folik Asit, B grubundan suda çözünen bir vitamindir. Doğal besin maddelerinde bulunan şekline folat, ilaçlarda ve işlenmiş besinlerde bulunan formuna ise folik asit denilmektedir.

Folik asitin içinde ne var?

Folik asit, hücre yapı taşlarının, kan hücrelerinin ve özellikle de sinir sistemi dokularının oluşum ve gelişimde önemli bir role sahip olan B vitamini türevidir.  Özellikle genetik şifremizin yapı taşları olan DNA yapımında görev alır.

Folik asitin bebeğe faydaları nelerdir?

Folik asit, bebek gelişimi için çok önemli olup, vücutta protein sentezi, hücre çoğalması ve kemik iliğinin görevini eksiksiz yerine getirmesi gibi işlevlerde bulunur.

Fetal büyüme ve gelişme, hızlı hücre bölünmesi ile karakterize bir dönemdir. DNA ve RNA üretimindeki kritik rolü nedeniyle, bu dönemde yeterli folik asit alımı son derece önemlidir.

Yapılan araştırmalar, hamilelikte yeterli miktarda folik asit alımının bebekte merkezi sinir sistemi anomalilerinin (sakatlıklar) görülme olasılığını anlamlı ölçüde azalttığını göstermektedir. Nöral tüp defekti adı verilen bu merkezi sinir sistemi anomalileri, değişik şekillerde ve derecelerde görülebilir. En basit formu olan spinabifida da omurgada küçük bir açıklık varken, en ileri form olan anensefalide bebeğin kafatası ve beyni gelişmez.

Hamilelik öncesi folik asit kullanılması ne gibi faydalar sağlar?

Gebelik öncesi pek çok kadında hafif de olsa çeşitli nedenlerle folik asit eksikliği vardır. Gebelikle beraber ihtiyaç artar ve hızla  folik asit yetmezliği gelişebilir. Araştırmalar, gebelik öncesi besin takviyesi ve ilave folik asit ilaçlarıyla  folik asit eksikliğinden doğan sorunların aşılabileceğini göstermektedir.

Folik asit alımına ne zaman başlamalı?

Folik asit, bebeğin beyin ve sinir sistemi gelişimi için kilit öneme sahip olduğundan hamile kalmadan önce alınmaya başlanması gerekir.  Yapılan araştırmalar sonucunda, gebelik planlanmaya başlandığı zaman, diğer bir deyişle en az gebelikten 3 ay öncesinden başlayarak, gebeliğin 3. ayının sonuna kadar günlük 400 mikrogram folik asit kullanılması önerilmektedir. Unutulmaması gereken önemli bir nokta da; folik asitin vücutta depolanmadığıdır. O yüzden her gün alınması gereklidir.

Folik asit eksikliği bebekte ne gibi sorunlara neden olabilir?

Merkezi sinir sistemi anomalileri arasında en sık karşımıza çıkan sorun olan nöral tüp defektleri, döllenme sonrası 21 ve 27. günler arasında ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde kadınların önemli bir kısmı hamile olduklarını fark etmeyebilirler. Folik asit desteği alınmadığında nöral tüp defekti görülme olasılığı 2000 doğumda 1 civarındadır. Folik asit desteği ile bu oran yüzde 50-75 oranında azaltılabilir. Bu etkinin ortaya çıkması için hamile kalmadan 1-3 ay önce folik asit kullanmaya başlanması gereklidir. Ayrıca yarık damak ve bazı kalp bozuklukları gibi anomalilerin de folik asit alımındaki azlığa bağlı olduğu ileri sürülmektedir.

Folik asit eksikliği nasıl belirti verir?
Hafif derecede folik asit eksikliği toplumda oldukça yaygındır. Daha ağır eksiklik durumlarına ise anemiyee (kansızlık) rastlanır. Folik asit ya da B12 vitamini eksikliği olanlar sonunda anemik hale gelirler.

Anemi belirtileri uyuşukluk, yorgunluk, çaba harcandığında nefes darlığı, deride ve mukozada solgunluktur. Ağız kenarlarındaki çatlakların folik asit yetersizliğinden ileri geldiği bilinirse de bu, demir, B2 ya da B6 yetersizliğinden de olabilir. Folik asit eksikliğinde dil ağrılı ve kırmızıdır. Pürtükleri kaybolmuşçasına düzgündür. B12 ve demir yetersizliğinde de benzeri belirtiler görülebilir. Folik asit eksikliği çoğu kez dış belirtiler sonucunda değil, kan testleri sonunda, kişide anemi olduğu anlaşılınca ortaya çıkar. Hafif eksikliklerde kişide depresyon görülebilir. Daha ağır eksikliklerde ise sinirler hasara uğrar, periferiknöropati oluşabilir.

Folik asitten zengin gıdalar nelerdir?
Folik asit en fazla yapraklı yeşil sebzeler, bira mayası, karaciğer, böbrek, yumurta, zarı alınmamış tahıllar, ceviz, badem, fındık, fıstık, mercimek, ıspanak, yonca, mavi-yeşil yosun, maydanoz, nane, kurufasulye (baklagiller) ve tohumlu gıdalarda bulunur.

Folik asit açısından zengin olduğu halde hamile kadınlara, tavuk, kuzu ve dana karaciğeri tüketimi, içeriğindeki aşırı miktarda A vitamini nedeniyle çok önerilmemektedir. Aşırı A vitamini alımı özellikle hamile kadınlar için tehlikeli olabilir; fetus zarar görebilir.

Folik asit kullanımı ne zaman bırakılmalı?
Merkezi sinir sistemindeki sakatlıkları önlemeye yardımcı olmak için, döllenmeden 8 hafta sonrasına kadar ilaç takviyesi olarak folik asit kullanmak faydalı olur. Bu  28 günlük siklusta sizin son adetinizin ilk gününden sonraki 10 haftalık süredir. Bu tarihten sonra sinir sistemi anomalileri üzerine belirgin bir yararı olmaz.

Her hamile kalan kadın folik asit kullanmalı mı?

Hamilelikte  folik asitin günlük alınması gereken miktarı artar. Bu nedenle gebelik öncesinden başlayarak tüm gebeleri kapsayacak bir şekilde folik asit alımı önerilmektedir.

OJE SÜRMENİN ZARARLARI

Bayanların vazgeçilmezi olan renk renk ojelerin aslında ne kadar zararlı olduğu, pek merak edilen bir konu değildir. Ancak kozmetik ürünleri içerisinde en fazla oje sürmek zararlıdır. 7′den 70′e tüm yaştaki bayanların çoğu ojeli tırnaklara bayılır. Hatta daha 2-3 yaşındaki kızlarına, yeğenlerinin tırnaklarına bile oje sürerler.

Oje Sürmenin Zararları

Kozmetik ürünleri içerisinde en çok toksini ojeler içermektedir. Formaldehit , ftalat maddeleri ojelerin içerisinde bulunmaktadır ve biz bayanlar, oje sürdüğümüzde tırnak üst katmanını bu katkı maddeleri ile kaplamaktayız. Bu maddeler renk çözücü olarak bilinmektedir endokrin ve sinir sistemi üzerine, biz anlamadan zarar vererek tahrip etmeye başlar.

Formaldehit nedir ? Saf formaldehit, renksiz ve zararlı bir gazdır. Bu gaz işlenir ve böylelikle, birçok tüketim ürünlerinde kullanımı gerçekleştirilir. Formaldehit, proteinler ile suda çözünmeyen bileşikler meydana getirdiğinden zehirlidir.

Ftalat ise ; genellikle plastik ürünlerin esnekliğini arttırmak için kullanılan kanserojen maddelerdir. Ojelerde de katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Oje dışında, diğer kozmetik ürünlerinde de ftalat kullanımına rastlanılmaktadır.

Yine oje kullanımında aseton ve toluen de zararlı maddeler içerisinde yer almaktadır. Bu maddelerde renklerin sıvı şekilde kalmasını sağlar ancak hızlı bir şekilde buharlaşarak, hava yolu ile fazla miktarda toksin solumamıza neden olur ve solunum yolları sistemlerimize zarar verirler.

Oje sürmek birçok şeyde olduğu gibi ne yazık ki zararlıdır. Ayrıca ojeyi uzun süre tırnaklarda bırakmak, çok daha zararlıdır. Sık sık oje sürmek yerine arada bir tırnakları dinlendirmek ve nefes almalarını sağlamak, oluşabilecek zararların önüne geçebilir. Ve yine bu zararların önüne geçmek için aseton seçimlerinize dikkat etmelisiniz. Tırnakları kurutan asetonlar yerine nemlendirici özelliği olan asetonları tercih etmenizi öneririz.

Hamileler Dikkat!

Hamilelik durumlarında oje sürmenin zararlarına gelirsek; hamilelik döneminde her konuda çok daha özenli ve dikkatli olunması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle oje ve aseton içerisinde bulunan toksinleri hamile iken solumanın zararları sadece size değil bebeğinize de geçerek, bebeğin sağlığı açısından risk meydana getirmektedir

GÖBEKLİ KADINLAR NASIL BESLENMELİ?

Karında yağlanmayı engellemek için yapılması gereken diyet türü azar azar sık sık beslenmek ve çok yüksek enerjileri bir anda almamaktır. Çünkü karında yağlanmaya en çok sebep olan diyet etmenlerinden biri de çok yüksek yağlı beslenmek ve uzun süre aç kalıp bu yağlı besinleri bir anda tüketmektir. Bunlar direkt göbek bölgesinde yağ olarak depolanmaya sebep olur ve iç yağlanmaya neden olur, karında yağlanma yani göbek bölgesinde yağlanma sağlık problemlerinin de bir habercisidir. Bu nedenle azar azar sık beslenmek olması gereken kadar bol su içmek ve en önemlisi egzersizi unutmamak çok önemlidir. Çünkü karında yağlanmayı azaltmak için olması gereken ağırlığın altına inmek ve diyet sürecinde alkolü çok az bir oranda veya hiç tüketmemek bunun yanı sıra çok yağlı besinlerden uzak durmak çok önemli.

Aynı zamanda çok yüksek karbonhidratlı beslenmemeye özen göstermek gerekir.çünkü yüksek karbonhidratlı besinlerin alımı da vücutta yine yağ olarak depolanabilmektedir.

Bunun yanı sıra diyet örüntüsü içerisinde çok yüksek yağ oranına sahip yiyecekler yada çok şekerli içeceklerden uzak durmak gerekir.

AŞIRI TERLEMEYE BİTKİSEL ÇÖZÜMLER

Derimizin altındaki ter bezleri ter ya da perspirasyon adı verilen tuzlu bir sıvı salgıladığı zaman terleme oluşur. Terleme, sıklıkla sıcak ya da nemli ortamlarda veya spor yaptığınız zaman vücudunuzun serinlemesini sağlayan normal bir fonksiyondur. Eğer terlemezsek yaşamımızı yitirirdik; daha doğrusu, ateş yüksekliğinden ölürdük. Terlemenin temel işlevi, iç sıcaklığımızı devamlı bir düzeyde tutmaktır. Bunun dışında, ter, toksinlerimizin küçümsenemez bir bölümünü dışlamamıza yardım eder. Terleme, derimizin içinde bulunan terbezleri sayesinde ve dışa açılan gözenekler yoluyla toksinlerin atılmasını sağlar.

Aşırı terleme, bir hastalık, rahatsızlık ya da durumun belirtisi olabilir. Aşırı terlemenin tıbbi terimi hiperhidrozdur.

Terlemenin nedenleri

Terlemenin psikolojik nedenleri
- Anksiyete ve anksiyete bozuklukları
-  Korku
- Asabiyet
- Panik atak ya da panik bozukluk
- Travmatik bir olayın hatırlanması
- Stres

Terlemeye neden olan çeşitli ilaç ve maddeler 
- Alkol
- Kahve ya da kafein içeren herhangi bir ürün
- Ruhsal bozukluk, yüksek ateş ya da tiroid bozuklukları için kullanılan ilaçlar
- Morfin
- Baharatlı yiyecekler
- Kokain ve metamfetamin gibi stimulan ilaçlar
- Sinir gazı ve bazı insektisidler gibi toksinler

Terlemenin diğer nedenleri
- Spor yapmak
- Yüksek ateş
- Hipertroidi (tiroid aşırılığı)
- Hipoglisemi (kan şekerinin düşüklüğü)
- Enfeksiyon
- Menopoz
- Sıcak ya da nemli ortamlar

Terlemenin ciddi ya da hayati tehlikesi olan nedenleri
Bazı durumlarda, terleme; acil teşhis ile değerlendirilmesi gereken ciddi ya da hayati tehlikesi olan bir durumun belirtisi olabilir. Bu durumlardan biri miyokard enfarktüsü (kalp krizi)’dür.
Lenfoma gibi bazı kanser türleri de başta gece boyunca yüksek ateş olmak üzere diğer belirtilerle birlikte anormal terlemeye neden olabilir.

Terleme nadiren ciddi hastalıklarla ilgilidir. Anormal terleme bazı ciddi hastalıkların nedeni olduğu gibi tedavi edilmemesi ciddi komplikasyonlara ve kalıcı hasara yol açabilir. Altta yatan neden teşhis edildikten sonra, sağlıkçınızın sizin için özel olarak belirlediği tedavi planını takip etmeniz aşağıda yer alan potansiyel komplikasyonları önlemek açısından önemlidir.

- Beyin hasarı
- Kardiyak arrest (kalp durması)
- Kalp yetmezliği
- Solunum arresti (durması)
- Nöbet ve titreme
- Bilinç kaybı ve koma

Terlemeye Bitkisel Tedavi

* İlk olarak bir bardak kaynar su hazırlanır, içerisine ada çayı eklenir ve bir süre beklenir, bu bekleme ardından bir bardak içilir, Her gün düzenli şekilde yapılacak olan bu formül kişinin aşırı terlemesini önlemektedir. Ama bunu yanı sıra olarak her gün nane suyu içilerek de terlemeler kafi dereceye düşmektedir.

* Zeytin yapraklarından yapılmış çay düzenli tüketildiği zaman terlemeyi engelliyor. Temizlenerek yıkanmış bir yemek kaşığı dolusu zeytin yaprağını, 150 ml. suda kısık ateşte 3-4 dakika kaynatıp elde edeceğiniz çayı, sabah-akşam günde iki kere tüketebilirsiniz.

* Saf mersin suyu da hem antiseptik etkiye sahip, hem de ter kokularına ve terlemeye karşı etkili doğal bir çözüm. Özellikle saf doğal zeytinyağlı defneli sabunla yıkandıktan sonra, bir parça pamuğa dökeceğiniz mersin suyu ile koltuk altlarınızı ve terden şikayet ettiniz diğer bölgelere sürebilirsiniz.

* Gülsuyunun tonik etkisi var. Arzu edenler alternatif olarak saf gülsuyunu tercih edebilirler.

* İkişer kaşık bal ve elma veya üzüm sirkesini ılık suda karıştırıp sabah akşam için. Kısa sürede el ve ayaklardaki aşırı terleme sorunu bitkisel yöntemle hallolur.

* Adaçayının terlemeyi önleyici etkisi vardır. 1 haftalık bir adaçayı kürü ile aşırı terleme sorununa çözüm bulabilirsiniz. Sabah öğle ve akşam günde 3 kez birer çay bardağı adaçayı içenlerde özellikle yaz terlemeleri (yaz aylarında görülen yoğun terleme şikayetleri) sona ermektedir.

Terlemeye Karşı Alabileceğimiz Önlemler
- Rahat ve hava alan kıyafetleri tercih edin. özellikle pamuklu kıyafetler giyin.
- Vücudunuzun temizliğine özen gösterin.
- Özellikle koltuk altında oluşan istenmeyen tüylerinizi alıp ter kokusuna büyük ölçüde mani olabilirsiniz.
- Kahve, alkol ve yakıcı gıdalardan uzak durun.

PAMUKÇUK HASTALIĞI VE TEDAVİSİ

Yanak içinde, dil ve damakta Süt parçalarını andıran beyaz lezyonlara "pamukçuk" denir. Bir cins Mantar olan "Kandida enfeksiyonu" nedeniyle oluşur.özellikle yeni doğan bebeklerde daha sık rastlanan ve ağız bölgesinde oluşan "pamukçuk" hastalığıdır. Peki, beslenme bozukluğuna yol açabilen ve o tatlı meleklerin keyfini kaçırabilecek pamukçuk enfeksiyonu ile nasıl baş edebilirsiniz?

Pamukçuk nedir?
Yanak içinde, dil ve damakta süt parçalarını andıran beyaz lezyonlara "pamukçuk" denir. Bir cins mantar olan "Kandida enfeksiyonu" nedeniyle oluşur. Gri-beyaz bir yalancı zar, ağız mukozasını bölgesel veya yaygın şekilde kaplar. Dildeki lezyon kazınırsa altında deri yanmış gibi görünür ve kanayabilir, sızıntılı yüzeysel bir ülser belirir. Bebek genellikle semptomsuzdur. Enfeksiyonun etkeni Kandida Albicans organizmasıdır, normalde ağız ve vajinada yaşar. Diğer mikroorganizmalarla aynı anda kontrol edilir ve genelde problem çıkarmaz.

Neden oluşur?
Kandida (pamukçuk) herhangi bir soruna yol açmadan nüfusun yüzde 20'sinin ağız içinde bulunur. Fakat bu denge bozulduğu zaman; Antibiyotik kullanımı ve hormonsal değişiklikler (hamilelik gibi) mantar için uygun olan koşulları oluşturur. Ağız içi ortamının değişmesine neden olan durumlarda Kandida"lar aşırı çoğalabilir. Ayrıca, tatlı içecekler ve süt dahil ağızda kalan yiyecek artıkları da Kandida enfeksiyonu oluşmasında rol oynayabilir. Kirli emzik de ağız içi mikrobik enfeksiyonlara ve pamukçuğa neden olur.

Vücudun hangi bölgelerinde görülebilir?
Ağızda ve bağırsaklarda yaşayan bazı mantarların da oluşturduğu bir enfeksiyondur. Ender olarak bağırsaklardan yayılıp anüs çevresinde pamukçuk gelişebilir. Dilde ve damakta, silmekle kolayca çıkmayan sarı, Krem renkli kabarık lekeler vardır. Ağız içinde, dil üzeri veya yanakta başlayan tek bir beyaz-gri lezyon çok hızlı bir şekilde ağız içinin tamamı ve hatta dudakları kaplayabilir.

Bebek kaç aylıkken ortaya çıkabilir?
Yeni doğan bebeklerde, hayatın ilk 3-4 gününde başlar. Çoğunlukla sağlıklı yeni doğan bebeklerde görülür. Fakat daha büyük bebek ve çocuklarda da görülebilir.

Bebeğin beslenme düzenini etkiler mi?
Ağrı olduğu için bebeğin beslenmesi bozulabilir. Bu yüzden pamukçuk görülen bebekler, daha sık ve az emzirilmeli veya beslenmelidirler. Emziren anneler özellikle meme başı temizliğine dikkat etmelidir. Ağızdaki acıdan dolayı bebek emmeye isteksizdir. Pamukçuk olan bebeğin ağzı yaradır. Bebek emzirilirken rahatsızdır ve hatta emzirilmeyi reddedebilir. Anne sütü alan bebeklerde pamukçuk daha az görülür. Zira biberon ve emzik gibi risk faktörleri yoktur fakat meme başının kuru ve sağlıklı olmasına dikkat etmek gerekir. Yutma güçlüğü ve tat alma duyusunda bozukluğa neden olur.

Pamukçuk hastalığı ilaçsız doğal tedavisi?

Pamukçuk hastalığı  ilaç tedavisi ile daha hızlı ve etkili şekilde düzelir. hastalar daha erken normal hayatlarına dönebilirler. Pamukçuk hastalığı    için İlaçsız tedavi etkisiz kalabilir ve hasta için ciddi sağlık problemlerine neden olabilir. Bu nedenle Pamukçuk hastalığı   için temel tedavinin ilaç tedavisi olduğu unutulmamalı ama diğer önerilerle Pamukçuk hastalığı   için iyileşme süreci hızlandırılabilir.

GÖĞÜSLERİNİ KÜÇÜLTMEK VE DİKLEŞTİRMEK İSTEYENLER İÇİN

Bazı bayanlar küçük göğüslerinin daha büyük olmasını isterken, bazıları da iri göğüslerinin küçültmeye çalışırlar.

Büyük göğüslerini küçültmek isteyen hanımlar için bitkisel destek

Büyük göğüsleri küçültmek ve deriyi canlandırarak gevşemesini önlemek için yapmanız gerekenler oldukça basit

Demlenmiş yabani kekik biberiye yapraklarıyla veya meşe kabuklarıyla kompres ve günde 1 fincan içmek

Sarkma eğiliminde olan göğüsleri sıkılaştırmak için;

Suda bir gece bekletilmiş aşağıdaki karışımla göğüs banyosu kompres ve masaj

1 litre su için 1/2 tutam kırlangıç otu (yaprak ve çiçek) 1 tutam lavanta (çiçek)
1 tutam ısırgan (taze yaprak) ve 2 baş papatya

Yenmesi Faydalı Yiyecekler

Daha diri göğüslere sahip olmak isteyenlerin tüketmeleri gereken besinleri ise şöyle sıralayabiliriz.

Sarımsak ve fesleğen gibi lezzet vericiler; soya gibi kuru baklagiller; buğday ve pirinç gibi tahıllar; bezelye havuç ve patates gibi sebzeler; hurma nar vişne ve elma gibi meyveler. şevket otu karahindibağ melek otu beş parmak otu… İçecek olarak da kahve.

HANGİ DOKTORA GİTMELİYİM?

Hastaneden randevu alacaksınız. Fakat o hastalığınıza hangi bölüm bakar bilemiyorsunuz. Bunu düşünerek sizlere faydalı olacağını düşündüğüm bir yazı hazırladım.
Şimdiden tüm hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunarım.

Dahiliye (İç Hastalıkları) :

* Ağız kuruluğu
* Göğüs ağrısı (buna bağlı sol kol ağrısı)
* Sık idarara çıkma
* Karın ağrısı
* Mide ağrısı
* Mide eksimesi
* Gastrit,
* İshal, Kabızlık,
* Terleme,
* (Tansiyon : Baş ağrısı, Baş dönmesi, bulantı, kulak çınlaması, burun kanaması, kalp ağrıları. Olarak sıralanır.)

Kulak Burun Boğaz (KBB) :

* Boğaz ağrısı,
* Burun akıntısı
* Nezle
* İşitme kaybı
* Kulaktan kan gelmesi
* Burun eğriliği
* Burunda şekil bozukluğu
* Burundan kan gelmesi
* Horlama,
* Kulak iltihabı,
* Saman nezlesi,
* Sinüzit,
* Tükürük Bezi Hastalıkları
* Uçuk,
* kulak ağrısına eşlik eden baş dönmesi
* Uzun süreli kulak akıntısı
* Baş dönmesi
* Çene eklem hastalıkları
* Kulak çınlaması
* Aft

Kalp Damar Cerrahi :

* Göğüs ağrısı ( buna bağlı sol kolda ağrı)
* Kalp,
* Damar,
* Damar sertliği,
* Çarpıntı
* Bacak damarlarında siyahlaşma
* Ayaklarda morarma
* Bacaklarda ağrı

Enfeksiyon Hastalıkları : 

* Grip,
* Sarılık,
* Göz beyazlarında sararma,idrar renginde koyulaşma,iştahsızlık,bulantı.
* Halsizlik, Yorgunluk
* Karın ağrısı ve buna bağlı İshal,
* Kabakulak,
* Köpek, kedi, vb. hayvanlar tarafından ışırık yada tırmalanma halleri
* Büyük dışkıda,Tenya,parazit.
* Ayağa yada vucudun herhangi bir yerine paslı metal batması
* Öksürük,balgam
* Taşıyıcı sarılık
* Ateş,terleme (Brucella)
* Kene sokması
* Ayaklarda / bacaklarda kızarıklık,şişlik,ağrı.

Genel Cerrahi (Hariciye) :

* Apandisit : ( ilk olarak karın üst bölgesinde ağrı ile başlar, Karın üst bölgesindeki ağrı hafifler ve karın sağ alt bölgesinde ağrı başlar, Karında hissedilen ağrının yavaş yavaş şiddetlenmesi, Karında hissedilen ağrının süreklilik kazanması, Ateş, Kalp atışlarında hızlanma, İştah kaybı, Mide bulantısı ve kusma )
* Memede ağrı
* Memede kollara doğru yayılan ağrı
* Memede sertlik hissi
* Memede ele gelen sertlik
* Karın bölgesinde şişlik buna bağlı ağrı
* Gangren,
* Basur,
* Hemoroid,
* İnce bağırsak,
* Kalın bağırsak,
* Karaciğer,
* Mide,
* (Tiroid bezinin az çalışması); yorgunluk, halsizlik, uyuşukluk ve uyku hali, konsantrasyon bozukluğu, sersemlik hissi, depresyon, saç dökülmesi, ciltte kuruma ve soğukluk hissi, kabızlık, kilo alma, göz kapakları ve bacaklarda şişlik, terlemede azalma, balmumu gibi cilt, soğuğa tahammülsüzlük, üşüme, ses kalınlaşması, ses kısılması, konuşmada ağırlaşma, reflekslerde azalma, tansiyon, kolesterol yüksekliği ve nabız düşüklüğü, adet düzensizliği, hamile kalmada zorluk, çocuklarda boy kısalığı ve gelişme geriliği gibi belirtilerle kendini gösterir.
* Hipertiroidi ; sinirlilik, aşırı heyecan, duygusallık, kilo kaybı, terleme ve vücut sıcaklığında artma, ellerde titreme, nabız sayısında ve tansiyonda artış, cilt terleme ve nemlilik hissi, saç dökülmesi, sıcağa tahammülsüzlük, bağırsak hareketlerinde artma, adet düzensizliği, gözde canlı bakış, bazen tek gözde büyüme, bazen çift görme şeklinde ortaya çıkar.
* Vucudda et beni veya yağ bezesi
* Siddetli karın ağrısı
* Büyük dışkı ile gelen kan
* Dönüşümlü olarak ishal ve kabızlık.
* Yağakarşı duyarlılık, bağırsak gazları ve karında doygunluk duygusu
* Sağkaburga altında baskı, sağ kürekkemiğine kadaryansıyan sırt ağrıları, sağ omuz bölgesindegerginlikler.
* Göbek bölgesinde ağrı ve şişlik
* Kasıkta ağrı ve şişlik

Nöroloji :

* Hafıza kaybı
* Unutkanlık
* Kol ve bacaklarda uyuşma hissi
* Ellerde titreme
* Parmak uçlarında uyuşukluk
* Vucudun sağ veya sol tarafında uyuşukluk hissi
* Baş ağrısı,
* Felç,
* Baş dönmesi
* Baş dönmesi
* Kasılma
* Bunama
* Çift görme
* Yüz ağrısı
* Dengesizlik
* İstemsiz hareketler
* Vücutta seyrime

Dermatoloji (Deri Hastalıkları) :

* Sıksık tekrar eden ağız içi yaraları
* Akne,
* Bel soğukluğu,
* Deri kanseri,
* Egzama,Allerjik deri hastalıkları,
* Mantar,
* Nasır,
* Saç dökülmesi,
* Vücudun herhangi bir yerinde renk değişikliği (ala)
* Siğil,
* Sivilce,
* Uçuk,
* Kaşıntı
* İyileşmeyen yada geç iyileşen deri yaraları
* Cilt lekesi
* Benler,çiller,doğum lekeleri,
* Tırnak bozuklukları,
* Ayak,koltuk altı terlemeleri,
* Kıl dönmesi,aşırı kıllanma,
* Sedef hastalığı,
* Zona.

Ortopedi :

* Vucudun eklem yerlerindeki ağrılar
* Nemli havalarda hissedilen eklem ağrıları
* Ayak bileği burkulmaları
* Bacak Bel Boyun Fıtık Kalça ağrıları
* Kas Kemik Kırıklar
* Omurga Omuz Romatizma
* Siyatik
* Topuk dikeni
* Bütün eklem ağrıları
* Bağ kopmaları
* Lif kopmaları
* Kas ağrıları
* Düşmelere bağlı kol ve bacak ağrıları

Üroloji (Bevliye): 

* İdrar yaparken yanma hissi
* İdrar yolunda akıntı.
* Sık idrara çıkma
* İdrar yapamama tıkanma
* Böbrek taşı,Bel ağrısıyla beraber bulantı olması,
* Erken boşalma,
* Frengi,
* İktidarsızlık,
* Kısırlık,
* Mesane,
* Penis Hastalıkları,
* Prostat
* Testislerde ağrı
* Gece sık sık idrara kalkma
* Kanlı idrar yapma (Kanlı işeme)
* Torbalarda şişme
* Testislerde sertlik,şişme
* Sünnet derisinde şişlik,kızarıklık.

Göğüs Cerrahi Hastalıkları:

* Kaburga kırıkları,
* Göğüs ağrısı
* Nefes almada güçlük ve nefes alırken hırıltılı ses
* Nefes darlığı,
* Zatürre,
* Pnömoni,
* Tüberküloz,
* Öksürüğe bağlı ağızdan kan gelmesi
* Yoğun kıvamlı bağlam çıkarma
* Düşme yada göğse alınan darbe sonucu göğüs ağrısı
* Göğüs içerisinde sıvı toplanması
* Akciğer Kanseri
* Göğüs duvarı şekil bozuklukları
* Göğüs içi maligniteler
* Akciğer apsesi
* Diafragma rahatsızlıkları
* Göğüs duvarı tümörleri
* Soluk borusu rahatsızlıkları

Psikiyatri :

* Depresyon,
* Gereksiz korkular
* Sosyalleşme bozukluğu
* Kekemelik
* Davranış bozukluğu
* Uyku bozukluğu,
* Uykusuzluk
* Huzursuzluk
* Tedirginlik
* Anksiyete Bozukluğu,(Kaygı bozukluğu.)
* Sosyal fobi,özgül fobi,
* Kişilik bozuklukları,
* Alkol,madde kullanımı,bağımlılığı,
* Öğrenme güçlüğü,
* Dikkat eksikliği,Hiperaktivite,
* Panik atak,
* Şizofreni,
* İnsominio (Uyku bozukluğu,)
* Davranış bozukluğuna karşı gelen bozukluklar,
* Bipolar bozukluk (İki uçlu duygu durum bozukluğu )(Mani depresyon)
* Şizoeffektif bozukluk,
* Psikiyatrik hastalıklarda tedaviler
* Davranış bozukluğu,Karşı gelme bozukluğu,
* Mental Retardasyon (Zeka geriliği)

Göz Hastalıkları :

* Uzağı görme güçlüğü
* Yakını görme güçlüğü
* Görme netliği bozukluğu
* Arpacık, göz rahatsızlığına başlı baş dönmesi
* Gözde kızarıklık yanma hissi
* Göz kuruluğu
* Baş ağrısı ( görme bozukluğuna bağlı)
* Ani görme kaybı
* Gözde ani ortaya çıkan sinek uçuşmaları,ışık çakmaları,
* Gözde çapaklanma,
* Göz ağrısı,batma.

Kardiyoloji :

* Göğüste tam yeri belli olmayan sıkışma hissi
* Bu ağrı sol kola ve çeneye doğru yayılır
* Ağrı hareket etmekle artar, dinlenirken azalır, fakat geçmez. Ağrı yarım saatten uzun sürer.
* Ağrıyla birlikte soğuk soğuk terleme ve mide bulantısı
* Nefes darlığı

Endokrinoloji :

* (Tiroid bezinin az çalışması); yorgunluk, halsizlik, uyuşukluk ve uyku hali, konsantrasyon bozukluğu, sersemlik hissi, depresyon, saç dökülmesi, ciltte kuruma ve soğukluk hissi, kabızlık, kilo alma, göz kapakları ve bacaklarda şişlik, terlemede azalma, balmumu gibi cilt, soğuğa tahammülsüzlük, üşüme, ses kalınlaşması, ses kısılması, konuşmada ağırlaşma, reflekslerde azalma, tansiyon, kolesterol yüksekliği ve nabız düşüklüğü, adet düzensizliği, hamile kalmada zorluk, çocuklarda boy kısalığı ve gelişme geriliği gibi belirtilerle kendini gösterir.
* Hipertiroidi (Tiroid bezinin çok çalışması) ise; sinirlilik, aşırı heyecan, duygusallık, kilo kaybı, terleme ve vücut sıcaklığında artma, ellerde titreme, nabız sayısında ve tansiyonda artış, cilt terleme ve nemlilik hissi, saç dökülmesi, sıcağa tahammülsüzlük, bağırsak hareketlerinde artma, adet düzensizliği, gözde canlı bakış, bazen tek gözde büyüme, bazen çift görme şeklinde ortaya çıkar.

Gastroenteroloji :

* Kabızlık
* İshal
* Kusma
* Bulantı
* Karın ağrısı
* İrritabıl barsak sendromu
* Retrosternal yanma hissi (Göğüs ortasında yanma hissi)
* Asit reflüsü (Ağza acı su gelmesi)
* Safra kesesi ağrısı.
* Midede yanma hissi
* Midede ekşime hissi
* Aşırı geyirme
* Aşırı gaz çıkarma
* Mide hastalıkları,
* Bağırsak hastalıkları,
* Karaciğer hastalıkları,
* Safra kesesi ve yolları hastalıkları,
* Pankreas hastalıkları,
* Sarılıklar,
* Hepatitler

Fizik Tedavi :

* Ağrılı eklem sorunları
* Bel ve boyun ağrıları
* Kol, dirsek, el ve bilek ağrıları (sinir sıkışmaları, tenisçi dirseği, karpal tünel sendromu…) Elde-ayakta uyuşma.
* Ayak, ayak bileği ağrıları (hallux valgus, düz tabanlık…)
* Eklemlerde kireçlenme,Dizde kireçlenme.
* Disk hernileri (bel-boyun fıtıkları)
* Osteoporoz (kemik erimesi/zayıflığı)
* Fibromiyalji, çeşitli kas hastalıkları,Kas ağrıları.
* Romatoid artrit, Ankilozan spondilit ,Romatizmal hastalıklar
* Diğer romatizmal hastalıklar (yumuşak doku romatizması; tendinit, eklem ve kas zorlanmaları…)
* Felçli hastalar

Nefroloji :

* Gece sık sık idrara kalkma
* El, ayaklarda ve gözlerde şişme
* İdrar yapmada bozukluklar
* Ağrılı idrar
* Uykuda idrarı tutamama
* Böbrek hastalıklarının tedavisi,hipertansiyon,diyabet ve aterosklerozun böbrek fonksiyonlarına karşı koruyucu hekimlik hizmetleri,son dönem böbrek hastalarının destek tedavileri ve takibi hizmetleri verilmektedir.
* Böbrek iltihapları(Nefrit,Pyelonefrit gibi)
* Böbrek yetmezliği(Akut veya kronik)
* İdrar yolu enfeksiyonları
* Hipertansiyon (Böbrek kaynaklı)

Plastik Cerrahi Bölümü’nün İlgilendiği hastalıklar:

* Deri kanserleri
* İyileşmeyen yaralar
* Deri yanıkları
* Doğumsal hasarlar
* Yanık izleri
* Yarık dudak
* Yarık damak
* Meme büyütme
* Meme küçültme
* Göz kapağı düşüklüğü
* Göz kapağı hasarları
* Et benleri;renkli benler
* Kulak şekil / bozuklukları
* Deri aşıları
* Yağ alma
* Yağ verme
* Burun şekil bozuklukları
* Deri gençleştirme (Kimyasal yöntem)
* Deri kırışıklıkları için Botoks uygulamalar

Çocuk Hastalıkları Bölümü:

* Çocuk, Akdeniz Anemisi – Talasemi
* Alerji, Apandisit, Astım, Ateş, Boğmaca, Bronşit,
* Çocuk felci, Egzama, Ergenlik, Havale (Nöbet)
* İdrar kaçırma, Kabakulak, Kızamık, Lösemi
* Nezle, Öksürük, Zatürree, Pnömoni

HIP FIRMING MOVEMENTS

What do I need to tighten hips, I think, thigh exercises illustrated below should carefully monitor the movements and steps must apply. However, this movement is not a day at the same times every day in practice should care. Here you've always dreamed you step by step approach to help hip hip exercise movements.

hip exercises


VARİS OLUŞUMUNU ENGELLEYİN!

Varis oluşumu genellikle genetiktir ve nesilden nesile geçer, genetik olmadığı durumlarda ise hamilelik, hormonlar, doğum kontrol hapları, egzersiz eksikliği ve obezite varise neden olurlar.

Doğum kontrol haplarından veya hormon replasman terapisinden kaçının
Eğer varis oluşumunuz başladıysa doktorunuzla ne gibi tedavi yöntemi seçenekleriniz olduğunu konuşun. Eğer hamileyseniz doğumdan sonra 6-8 hafta geçmesini bekleyin ve sonrasında tedavi yöntemlerini araştırın.

Düzenli egzersiz yapın
İyi bir kan dolaşımını desteklemek için spor yapmak şarttır. Gün içinde çok uzun süre oturmak ya da ayakta hareketsiz durmak varise neden olur. Bacak ve ayaklardaki kasları hareket ettirmek de varis oluşumunu engellemek için önemlidir. Kaslarınızı güçlendirmek için en faydalı egzersizler bisiklete binmek, yüzmek ve koşmaktır. Dinlenirkense, ayaklarınızın altına yastık koyabilir ve kalp seviyenizden yukarı kaldırabilirsiniz. Böylece zayıf damarlar ve yorgun bacaklar dinlenirler ve damarlara yapılan kan basıncı azalır.

Lif tüketin ve katı yağdan uzak durun
Lif açısından zengin bir beslenme planı ve katı yağ kullanmamak önemlidir. Çünkü katı yağ, kan dolaşımını yavaşlatır ve vücudun alt kısmındaki damarlara baskı yapılmasına neden olur. Baskı şişmelere ve zamanla varis oluşmasına neden olur. Ayrıca sağlıklı kilonuzu korumak da varis oluşumunu engellemeye yardım eder. A, C ve E vitamini açısından zengin besinler tüketin çünkü A vitamini kan damarlarını genişleterek oksijenli kanın damarlarda gezmesine yardımcı olur ve E ve C vitaminleri kan damarlarının güçlü olmalarını sağlar.

Varis çorabı giyin
Bu çoraplar varislerin oluşumunu geciktirirler. Ayak ve baldır kaslarını güçlendirerek kan dolaşımını destekleyen bu çorapları denemenizde fayda var.

Yukarıda size önerdiğimiz her şeyi uygulamanıza rağmen varis oluşumunun önüne geçememiş olabilirsiniz. Böyle durumlarda, basit tedavi yöntemleri mevcuttur ve acısızdırlar.

DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.