Kadın Sağlığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

VARİS NEDİR? NEDEN OLUŞUR?

Varis, bacaklardaki toplardamarların genişlemesi, uzaması ve bükümlü bir görünüm kazanmasıdır. Kadınlarda görülüş sıklığı 3-4 kat fazladır. 30-40 yaşlarından sonra sıklık artar. Toplumun %2-%5’inde tedavi gerektiren varis hastalığı bulunmaktadır.

Varisin oluşma sebepleri

Bacakta toplanan kirli kanı, kalp ve akciğere taşıyan toplardamarlar (venler), derin ve yüzeysel olarak iki gruptur. Yer çekimine karşın kanın kalbe doğru gönderilmesi, bu damarları çevreleyen bacak kaslarının kasılarak kanı pompalaması ile sağlanır. Ayrıca bacak venleri içinde bulunan ve kanın geriye kaçmasını engelleyen kapakçıklar kanın taşınmasına yardımcı olurlar. Toplardamar sistemindeki tıkanıklık veya basınç artışları, içlerindeki kanın pompalanmasını güçleştirir. Bunun sonucunda, damarların içindeki kapakçıklar işlevini yapamaz duruma gelirler ve kan geriye kaçmaya başlar. Biriken kan yüzünden cilt altındaki venler genişler ve gözle görülür hale gelir. Buna varis adı verilir. Diğer bir varis nedeni ise, derin ve yüzeysel venler arasındaki birleştirici damarların yetersizliğidir.

Varis oluşumuna katkıda bulunan diğer faktörler şunlardır: ailevi yatkınlık, uzun süre ayakta çalışılan meslekler (örn: öğretmenlik, doktorluk), yaşlılık, aşırı şişmanlık, gebelik, doğum kontrol hapları, vb.

Varisteki şikayetler
Varis hastalarının ana yakınması görüntü bozukluğudur. Hastalık ilerledikçe ağrı, yanma, halsizlik ve kramplar ortaya çıkar. Zamanla bacaklarda şişkinlik, renk değişikliği, iltihaplanma görülebilir.

Varis tanısı ve tedavisi
Varis tanısı fizik muayene ile konulur. Ancak tedavi kararını etkileyecek en önemli tanı yöntemi renkli Doppler ultrason ile yapılan muayenedir.

Yakınması fazla olmayan hastalara varis çorabı önerilir. Varis çorabı, tedavi etmez, yalnızca ilerlemeyi durdurur. Çorap sabah giyilir, yatarken çıkarılır. Terleme, kaşınma ve alerjik döküntüye yol açabilir.

Diğer tedavi yöntemleri şunlardır:
Çapı 1 mm’yi geçmeyen kılcal varis tedavisinde “deri lazeri” uygulanabilir. Soğutulan deri üzerine lazer uygulanarak genişleyen damar yumağı 1-2 seansta ortadan kaldırılır.

Çapı 5 mm’in altındaki varisler için “skleroterapi” uygun bir yöntemdir. Genişlemiş damarın içine çok ince bir iğneyle girilir ve damarı kurutan bir madde enjekte edilir. Genellikle 2-3 seansta damar kurutulur.
      
Daha geniş varisler için son yıllarda “endovenöz lazer” ve “endovenöz radyofrekans” uygulamaları yapılmaktadır. Her iki yöntemin de prensibi aynı olup, genişlemiş damar içine ultrason yardımıyla ince bir katater yerleştirilir ve bu katater aracılığıyla lazer veya radyofrekans enerjisi verilerek damar kurutulur. Her iki yöntem de lokal anesteziyle yapılır. İşlem 30-60 dakika sürer. Nadiren ciltte yanıklar oluşabilir. Bu tedavilerden sonra hastanede yatmak gerekmez.

Bu yöntemlerin başarısız olduğu durumlarda cerrahi tedavi yapılır. Bacakta yaraların açıldığı ileriki aşamadaki hastaların tedavisi hastaneye yatırılarak yapılmaktadır.

Göğüs Dikleştirmek İçin Doğal Krem Tarifi

Bilindiği üzere göğüsler bağ doku ve deriden teşekkül etmektedir. Vücudun diğer bölgeleri gibi göğüsleri dik tutmaya katkı sağlayacak herhangi bir kemik doku veya kıkırdak oluşumu olmadığı için gerek göğüs derisinin gerekse göğüslere hacim veren bağ dokunun sarkması bizleri için en büyük tehdittir. Göğüs sarkmasının değişik bir takım nedenleri olabilmektedir. Yer çekimi, bilinçsiz emzirme, yanlış sütyen kullanımı veya genetik bir takım faktörlerden dolayı göğüsler sarkar ve dikliğini kaybederler. Göğüs sarkmasına bitkisel çözüm arayan hanımlar için evde göğüs dikleştiren yöntemler hakkında bu yazımızda bilgi vermek istedik. Özellikle göğüsleri diri ve dik göstermek için yapılan bir takım egzersizlerin yanında vücut bakımı ile de göğüs dikleştirmek mümkün olmaktadır. Şimdi sizlere evde yapacağınız dikleştirme egzersizleri hakkında bir takım bilgiler verelim daha sonra da şifalı bitkisel yağlar ve bitkiler kullanılarak göğüs dikleştirme işlemi nasıl gerçekleştirilir bu konuyu aktaralım.

Göğüs Dikleştirme Masajı Nasıl Yapılır?

Her gün 2 dakikamızı alacak ve yapacağımız basit masajlarla göğüsleri daha dik ve bakımlı hale getirebiliriz. Bu sayede hem sarkık göğüs probleminden kurtulacak hem de göğüsleri dik gösteren sütyen gibi yollara başvurmaya gerek kalmadan güven içerisinde gezebileceğiz.

Yöntem için bir masaj eldiveni yeterlidir. Bu eldiveni giydikten sonra iki göğsün ortasından yana doğru önce üst kısım daha sonra alt kısım olmak üzere daire çizer gibi her iki göğüse 5′er dakika masaj yapacağız. BU masajı özellikle günlük banyonuzu yaptıktan veya duşu aldıktan sonra yapmanız faydalı olacaktır.

Göğüs derisini gerginleştirici bitkisel kür:Limon Suyu Yöntemi

Göğüs dikleştirmenin en kolay yolu, yarım litre suya 1 yemek kaşığı deniz tuzu ile yarım limonun suyunu karıştırın. Bu karışımı göğsünüze sürüp kuruyunca vücut losyonu veya cildiniz kuru ise vücut yağı ile masaj yapın.

Unutmayın ki göğüslerin formda kalması için mutlaka bol bol yüzmeli, jimnastik, masaj ve spor yapmalısınız.

Dik Göğüsler için Bitkisel Çözüm: Zambak Soğanı Tedavisi

Gerekli Malzemeler:
3-4 adet zambak soğanı, 20 ml gliserin.

Zambak Soğanı Kürü Nasıl Yapılır:
Zambak soğanını kıyıp mikserde suyunu çıkarın, gliserini ilave edip karıştırarak akşamlan tüm göğüs ve göğüs çevresini bu yağla ovun. Bu uygulamayı yukarıda tarifi bulunan masaj yöntemiyle yapmanız gerekir, içten dışa doğru.

Zambağın Faydaları Nelerdir: Göğüsleri geliştirir, dolgun ve dik kalmasını sağlar. Zambak soğanı kadınlık hormonu içermektedir ve bu nedenle de çok faydalıdır. Bu karışımı istediğiniz kadar sık tekrar edebilirsiniz.

Tunus baklası ile Göğüs Sarkmasına Doğal Çözümler

Tunus baklasının göğüs dikleştirmek için ilk çağlardan bu yana kullanıldığı bilinmektedir. Bizler de eskilerin kullandığı ve son derece olumlu sonuçlar aldığı göğüs dikleştirme yolunu sizlerle paylaşalım.

Gerekli Malzemeler: 2 Yemek kaşığı Tunus baklası unu, 1 çay bardağı su.

Nasıl Yapılır: 
Bakla unu ile suyu karıştırdıktan sonra yarım saat kadar orta ateşte pişiriyoruz, çorba kıvamına gelen malzeme soğuduktan sonra göğüslerin çevresine, üzerine ve bilhassa kasların üzerine sürüp yarım saat bekledikten sonra küçük bir havluyu soğuk suya bastırıp silin. Şayet faydasını görmek istiyorsanız bu yöntemi 5 günde 1 kez uygulamak gerekmektedir.

Vajinismus Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Ağrılı cinsel ilişki ve cinsel ilişkiden korkma olarak tanımlanan vajinismusda kadının vajinasında hiçbir sağlık problemi olmamasına rağmen ağrı hissedeceğini düşündüğü için vajina kasları cinsel ilişkiye girmemek için kasılır. Bu sorun ilk gece korkusu ile hiçbir benzerlik taşımamakta, çünkü ilk gece korkusu kişi tarafından kolayca atlatılabilir, lakin vijinismus süreğen bir hastalık olduğu için tıbbi tedavi gereklidir.

Vajinismus bilinçaltından kaynaklı bir sorundur ve bu sorunun nedenlerinin başında çocuk yaşlarda yaşanan cinsel taciz,cinsel saldırı,tecavüz, beklenmedik cinsel teklif yer almakta iken bu nedenlere cinsellikle ilgili yanlış ve korkutucu bilgiler, aşırı yasakçı kurallar da eşlik etmektedir.

Vajinismus sorununda kaslarının kasılmasına bağlı açılamama ve penisin girememesi, ilişkide aşırı ağrı ve ilişkiyi engellemek için bacaklarla itme davranışları ortaya çıkar. Vajinismus tedavisi için tıpta halihazırda birçok tedavi yöntemi bulunur. Genellikle de hipnoterapi tedavisi kadınların aklına daha bir yatkın gelir.

Vajinusmus tedavisinde uygulanan diğer yöntemler ve öneriler

* Lokal uyuşturucu kremler kullanmak
* Belden aşağısının ağrı duygusunu kaldırma (epidural anestezi)
* Sıcak su oturma banyolar.
* Kas gevşetici ilaçlar kullanma.
* Botoks enjeksiyonu ile vajen kaslarını gevşetme
* Tüm bu tedavi yöntemleri kimi kadınlarda başarılı sonuçlar gösterirken kiminde de his duygusu ortadan kalktığı için cinsel soğukluk başlar.

Hipoterapi ile vajinismus tedavisi

Kadınlara en uygun görünen tedavi seçeneği hipoterapide bilinçaltında var olan problem tespit edilir ve temel sorun bilinç altından kaldırılıp,cinsel korkuları kaldıracak ve cinsellikten zevk almayı sağlayacak telkinler verilmektedir. Aynı zamanda eğitsel terapi tedavi yöntemi ile de vajinismus hastasına psikolojik yönden destekler verilerek de sorunun ortadan kaldırılması sağlanır.

Evde Meme Muayenesi Nasıl Yapılmalı?

Memedeki kitlelerin iyi huylu yada kötü huylu kitlelerin %80'i kadınların kendisi tarafından ya tesadüfen, ya da kendi kendine meme muayenesinde keşfedilmektedir. Bu yüzden her kadının kendi kendine meme muayenesini iyi bilmesi ve her ay uygulaması gerekir.

Kendi kendine meme muayenesi, göğüslerde yumru, şişlik, kalınlaşma gibi, kanser belirtisi olabilecek değişiklikleri kişinin kendi başına kontrol etmesi demektir. Meme kanserinin erken evrelerde teşhis edilebilmesi sayesinde hastalıktan sağ kalabilme şansı çok daha yüksektir. Tüm meme kitlelerinin %80’i iyi huylu olmasına rağmen, kendi kendinize yapabileceğiniz düzenli bir meme muayenesi ile tehlikeli olabilecek değişiklikleri erken dönemde yakalayabilirsiniz.

Kendi kendine meme muayenesi ne zaman yapılmalıdır?
Göğüslerinizi ayda bir kere, adetinizin bitiminden 5 ila 7gün sonra muayene etmelisiniz. Artık adet görmüyorsanız ve menopozdaysanız; meme muayenenizi her ayın aynı günü, örneğin ayın birinci günü veya sizin için hatırlanması kolay bir tarihte yapınız. Her muayenede, göğüslerinizin hatlarına ve kıvamına alışacak ve değişikliklere karşı daha uyanık olacaksınız.

Meme muayenenizi kendi kendinize yapabilmeniz için aşağıda tarif edilen basamakları izleyiniz.

Ayna karşısında

1. İyi aydınlatılmış bir odada, yeteri kadar geniş bir aynanın önünde belden yukarınız çıplak olarak durunuz. Her iki göğsünüz eşit şekil ve büyüklükte değilse hemen korkmayınız; çünkü çoğu kadında böyledir. Kollarınız yanlarda serbest olarak dururken, göğüslerinizin büyüklüğünde, şeklinde, dokusunda veya cildinde herhangi bir farklılık olup olmadığına bakınız. Ciltte büzüşme, renk değişimi, gamze oluşumu veya hassas ve ağrılı bir bölge olup olmadığını araştırınız. Aynı şekilde meme başlarında herhangi bir renk değişimi, soyulma veya meme başının yönünde bir değişiklik olup olmadığını gözleyiniz.

2. Daha sonra, göğüslerinizin altındaki kasları sıkılaştırmak amacıyla, ellerinizi kalçalarınıza koyup sıkıca bastırınız. Her iki yana dönerek göğüslerinizin dış kısımlarını da gözleyiniz.

3. Bir sonraki aşamada, aynanın karşısında öne doğru eğiliniz. Omuz ve dirseklerinizi, göğüs kaslarınızı sıkılaştırmak amacıyla, öne doğru döndürünüz; göğüsleriniz öne doğru düşecektir. Bu esnada, göğüslerinizdeki, şekil ve dış hat değişikliklerini araştırınız.

4. Şimdi, ellerinizi başınızın arkasında birleştirip sıkıca kavrayınız ve öne doğru sıkıca itiniz. Her iki yana dönerek göğüslerinizin dış yüzlerini de kontrol ediniz. Göğüslerinizin alt yüzlerini de gözlemlemeyi unutmayınız. Bu bölgeyi görebilmek için göğüslerinizi elleriniz ile kaldırmanız gerekebilir.

5. Meme ucundan herhangi bir akıntı olup olmadığına bakınız. Bunun için işaret ve baş parmağınızı meme başının çevresindeki bölgeye yerleştiriniz ve meme başını bitişine doğru çekiniz; herhangi bir akıntı olup olmadığını gözleyiniz. Bu işlemi diğer göğsünüz için de tekrarlayınız.

Yıkanırken

6. Şimdi sıra, memenin içindeki değişiklikleri hissetmeye geldi. Bu aşamada ellerinizi su veya sabun ile kayganlaştırmak yardımcı olabilir. Koltuk altınızda herhangi bir şişlik veya kalınlaşma olup olmadığını kontrol ediniz. Sol elinizi kalçanıza koyup, sağ eliniz ile sol koltuk altınızı muayene ediniz. Aynı işlemi karşı taraf için de tekrarlayınız.

7. Her iki tarafta, köprücük kemiğinizin üstünü ve altını muayene edin.

8. Bir elinizle göğsünüzü desteklerken, diğer sabunlu elinizle meme dokusunu hissedin. Göğsünüzü nazikçe bastırarak muayene etmek için parmaklarınızın düz kısımlarını kullanın. Bu muayeneyi yaparken sutyen alt sınırı ile köprücük kemiği arasında aşağı veya yukarı doğru, tüm göğüs yüzeyi tetkik edilinceye kadar, bir sıra takip edilmelidir. Aynı işlemi karşı taraf için de tekrarlayınız.

Sırt üstü yatarak

9. Daha sonra yatın ve sağ omzunuzun altına küçük bir yastık veya katlanmış bir havlu yerleştirin. Sağ elinizi başınızın arkasına koyun. Tüm parmaklar birlikte ve düz olacak şekilde sol elinizi sağ göğsünüzün üst kısmına koyun. Burada muayeneyi kolaylaştırmak için biraz vücut losyonu kullanılabilir.

10. Göğsünüzü bir saatin yüzü gibi düşünün. Saat 12’den başlayın ve saat 1’e doğru küçük dairesel hareketler ile ilerleyin. Tekrar 12’ye gelinceye kadar bütün yüzeyi aynı şekilde muayene edin. Bu esnada parmaklarınız düz dursun ve göğüs ile devamlı temas halinde olsun. Daire tamamlanınca, meme başına daha yakın, aynı şekilde saat yönünde daha küçük bir daireyi, bu defa meme başının etrafında tekrarlayın. Bu şekilde tüm göğüs yüzeyini tarayıncaya kadar devam edin. Koltuk altına doğru olan daha yukarı alanları da muayene ettiğinizden emin olun.

11. Parmaklarınızı düz olarak doğrudan meme başının üzerine yerleştirin ve çevresindeki herhangi bir değişiklik olup olmadığını hissedin. Meme başını nazikçe içeri doğru bastırın. Kolaylıkla harekte ediyor olmalıdır.

9,10 ve 11 numaralı basamakları diğer göğsünüz için tekrarlayınız.

Göğüste bir kitle tespit edilirse ne yapılmalıdır?

Göğsünüzde herhangi yeni bir değişiklik meydana gelirse veya bu değişiklik adet gördükten sonra da devam ediyor ise doktorunuza başvurunuz.

Doktor tarafından araştırılması gereken durumlar:

- Göğsünüzde, diğer alanlar ile karşılaştırınca farklı duran herhangi bir alan.

- Bir adet siklusu boyunca geçmeyen, göğsünüzde veya koltuk altınızda şişlik veya sertlik.

- Göğsünüzün şekil , boyut veya sınırlarında bir değişiklik.

- Bezelye tanesi kadar küçük olabilecek bir kitle.

- Göğüs derisinin bir alanında mermervari bir görünüm.

- Göğüsde buruşukluk, gamze , yanık veya enflamasyon gibi duran değişik bir alan meydana gelmesi.

- Göğüs ucundan kanlı veya berrak akıntı gelmesi.

- Göğüs ucunun veya tamamının derisinin kırmızı görünmesi.

El Bakımı Ve Çatlayan Ellere Mucizevi Çözümler

Güzel ve bakımlı eller, kendimizi bize her zaman daha iyi hissettirir. Biraz yıprandıklarında hem hoş görüntü kaybolur hem de rahatsızlık duyarız. Özellikle ev işleriyle uğraşan kadınların elleri çok sık su ve deterjanla temas eder, bu da tahriş olmalarına yol açar. Deri çatlar, sertleşir ve ellerin doğal örtüsü tahrip olur.Güzellik salonlarında uygulanan el banyoları ve kompresler, yıpranmış ellerin kendilerini yenileyebilmeleri için ideal bakım yöntemleridir. Fakat bunların dışında evde de uygulayabileceğiniz, tırnaklarınızın ve ellerinizin mükemmel görünmesini sağlayacak basit ama etkili öneriler bulunuyor.

Nemlendirici maske
Elleriniz çok kuruduysa, bu karışım tam size göre. Bir haşlanmış patatesi ezip içine biraz vazelin ve kuru papatya çiçekleri katın. Biraz karıştırıp elinize sürün. Sonra da elinizi pamuklu bir mendile sararak yarım saat kadar bekleyin. Ardından ılık suyla yıkayın.

Aromatik yağlarla el banyosu
Yumuşacık ellere sahip olmanın yanı sıra hoş kokmaları da her kadının hoşuna gider. Bunun için 3 damla lavanta yağı, 2 damla bergamot yağı ve 10 damla badem yağını 1 tatlı kaşığı gliserin ile harmanlayın. Malzemeyi bir kabın içindeki sıcak suya ekleyin ve karıştırın. Ellerinizi 20 dakika boyunca bu banyonun içinde tutun. Sonra dikkatlice ovuşturarak kalan yağı da deriye yedirin.

Rezeneli el banyosu
8 yemek kaşığı rezene tohumunu havanda hafifçe ezdikten sonra 2 su bardağı kaynar suyla karıştırın. 15 dakika demlendikten sonra süzün. Elleriniz ne zaman çok suyla haşır neşir olursa, ardından mutlaka bu bitki çayının içinde 2 - 3 dakika bekletin ve yeniden canlanmalarına yardımcı olun.

Zeytinyağı ile el banyosu
Ellerinizin üstü çatlıyor, hatta zaman zaman sızlıyor mu? O zaman hemen 1 su bardağı zeytinyağını benmari usulü hafifçe ısıtın. İçine 15 - 20 damla limon suyu ekleyip iyice karıştırın. Ellerinizi bu yağın içinde 5 - 10 dakika beklettikten sonra ılık su ve sabunla yıkayıp besleyici bir nemlendirici sürün.

Jojoba - pirinç unu kompresi
Kuru ve mat ellerin çaresi bu kompreste gizli. 1 yemek kaşığı pirinç ununu biraz sütle bulamaç haline getirin. 1 yemek kaşığı jojoba yağını (veya gliserin) elinizin üzerine yayın ve üstüne pirinç unu bulamacını ekleyin. 10 dakika bu şekilde bekledikten sonra ellerinizi ılık suyla yıkayın. Cildinizin yeniden ışıldamaya başladığını göreceksiniz.

Badem yağı masajı
Özellikle soğuk havalar ellerin çok çabuk çatlamasına ve derinin kalınlaşmasına neden olur. Badem yağı bu konuda en büyük yardımcınız. 2 yemek kaşığı badem yağını benmari usulü 37 - 40 derece sıcaklıkta ısıtın. Dairesel hareketlerle önce elinizin üstüne, sonra da avuçlarınıza doğru masaj yaparak iyice derinize yedirin ve ellerinizin birkaç dakika sıcak kalmasını sağlayın.

Ellerinizi kremleyin
Tüm bu yöntemlerin dışında, ellerde oluşan kuruluğu gidermek için cildi besleyen el kremlerini tercih edebilirsiniz. Kremi gün içinde az miktarda ama sık sürmeye özen gösterin. Bileklerinizden başlayarak parmaklarınızın eklem yerlerine kadar dairesel ve özenli hareketlerle masaj yaparak cildinize yedirin. Özellikle gece kullanılan el kremleri, siz uyurken hücreleri besler. Eller için diğer bir problem olan lekelenmelere karşı ise yapılandırıcı serumlar kullanabilirsiniz.

Sağlıklı tırnakların sırrı 
Eğer tırnaklarınız kuruysa ve kolayca kırılıyorsa, çok sık temizlik maddeleriyle temas ediyorlar demektir. Bir kadının elleri ne kadar güzel olursa olsun, eğer tırnakları şekilsiz ve kırıksa, güzelliği gölgelenir. Bu yüzden tırnaklarınızın da bakımını ihmal etmeyin.


Atkuyruğu bitkisiyle banyo
Tırnaklarınızın güçlü olması için; 2 yemek kaşığı ince kıyılmış atkuyruğunu yarım litre kaynar suda haşlayın. 20 dakika demlendikten sonra süzün. Ellerinizi zaman zaman 5 - 6 dakikalığına bu bitki çayının içinde tutun. Ardından kurulayıp bir nemlendiriciyle tırnak diplerinize masaj yapın.

Soğan suyu masajı
Kuru soğanın özsuyu ile de tırnaklarınıza masaj yapabilirsiniz. Böylece sertleşmelerini sağlayabilir ve kırılmalarını önleyebilirsiniz.

Masaj yağı
25 gr vazelin, 25 ml hintyağı, 10 damla acıbadem yağı, 25 ml avokado yağı ve 50 ml jojoba yağını benmari usulü eritip karıştırın ve bir krem kabına aktarın. İki günde bir, temiz tırnaklara bu karışım ile masaj yapın. Tırnaklarınız beslenecek ve daha beyaz görünecektir.

Manikürü ihmal etmeyin
Yanlış beslenmeyle doğru orantılı olarak çatlayan, kırılan, soyulan ve sararan tırnaklarınızın bakımlı görünmesini sağlamak için, üç haftada bir manikür yapmaya özen gösterin. Ayrıca bir cila veya ojeyle tırnaklarınızın canlı ve bakımlı görünmelerini sağlayabilirsiniz.

Sürekli olarak sararmalarından şikayetçiyseniz; 1 adet limonu çok az suyla karıştırıp tırnaklarınızı birkaç dakika içinde bekletin. Kolay kırılmalarını önlemek için de, tırnak diplerine vazelinle masaj yapın. Çünkü vazelin kolayca emilip cildi nemlendirir ve tırnakların güçlenmelerini sağlar.

Kadın Olmanın Bel Ağrısı İle İlişkisi

Aslında bel ağrıları her yaş ve cinste görülen bir hastalıktır. Ancak bel ağrılarında kadınlara ait bazı ayrıcalıklar vardır.

1- Kadınların en az %40’ının her yıl bir bel ağrısı atağı vardır.
2- Beli ağrıyan kadınların %80’inde ağrı son bir yılda başlamıştır.
3- 16-24 yaş arasındaki kadınların üçte birinde, 45-65 yaşındaki kadınların yarısında son bir yılda bel ağrısı atağı olmuştur.
4- Bel ağrıları kadınlarda erken ve ileri yaşta, erkeklerde ise orta yaşlarda daha sıktır.
5- Kadınların bel ağrısı atakları erkeklerden daha uzun sürer, kadınlarda kronikleşme riski daha fazladır. Erkeklerin bel ağrısı atağı daha kısa fakat daha şiddetlidir.
6- Kadınlar bel ağrıları ile karşılaştıkları zaman, erkeklere göre daha fazla hareket kısıtlamasına giderler.

Kadın olmanın bel ağrısı ile ilişkisi:
1- Adet dönemleri ağrıyı tetikler
2- Gebelik ve çocuk bakımı kadınların daha sık bel ağrısına maruz kalmasına yol açar. Gebelerin % 40-60’ında bel ağrısı vardır.
3- Erkeklerde ağrı daha çok belirgin bir zorlanmaya bağlıdır. Kadınlarda ise günlük yaşam aktiviteleri, uzun süre ayakta kalma, ev işleri, çocuk bakımı gibi günlük tekrarlayan hareketler ağrıya sebep olabilir..
4- Motorlu taşıt kazalarından sonra ortaya çıkan whiplash injürileri (kamçı yaralanmaları) kadınlarda daha sık görülür ve daha geç iyileşir.
5- Ağır eşyalar taşıma, çekme, itme, bahçe işleri ve temizlik faaliyetleri, ev ve ev dışı aktiviteleri bel ağrılarını tetikleyen en önemli sebeplerdir.
6- Kız çocuklarında ve kadınlarda spondilolistezis (bel kayması) erkeklere göre daha sık görülür.

İş ortamı ve bel ağrısı:
1- Kadınlarda bel ağrılarının sadece %15-20 kadarı iş ortamı ve iş ile ilişkilidir. Bu oran erkeklerde daha yüksektir.
2- Sağlık, otel, catering işletmeleri, bankacılık, finans ve sigortacılık sektörleri kadınların en sık bel ağrısı ile karşılaştıkları  çalışma alanlarıdır.
3- Hemşireler, uzun süre ayakta kalma ve hasta bakımı nedeniyle sık olarak bel ağrısı sorunu ile karşılaşmaktadırlar.
4- İtme, çekme ve döndürme gibi vücut hareketlerinin sıklıkla tekrarlayıcı hareketlere zorlandığı  işler bel ağrıları için önemli bir risk faktörüdür.
5- Market kasiyerlerinde, klavye kullananlarda, telefon santralinde çalışanlarda, bankacılık hizmeti sunan meslek gruplarında uzun süre oturmaktan dolayı bel ağrısı riski taşırlar.
6- Çocuk ve yaşlı bakıcılarında, hemşireler ve ana okulu öğretmenlerinde; kaldırma, eğilme, uzanma gibi aktiviteler bel ağrısı riskini arttırmaktadır.
7- Düşük iş memnuniyeti ve düşük ücret bel ve boyun ağrısı riskini artırır.

Ev ortamı ve bel ağrısı:
1- Alış veriş, (ağırlık taşıma, alınanları yükseğe koyma,  yüksekten bir şey alma)
2- Temizlik faaliyetleri (eğilme, itme, çelme, dönme)
3- Ütü (uzun süre ayakta durma, dönme)

Kadınlara ait özellikler:
1- Gebelik (hormonal faktörü, mekanik faktörler, duygusal faktörler)
2- Bebek bakımı, emzirme, taşıma
3- Regl dönemi ağrı eşiğini düşürür
4- Menapoz ve osteoporoz riski
5- Hipermobilite sendromu kızlarda ve kadınlarda daha sıktır.
6- Fibromiyalji sendromu kadınlarda daha sık görülür.

Moda:
1 Yüksek topuklu ayakkabılar, lomber lorduzu (bel çukurluğu) artırır.
2 Dar elbiseler, pantolon ve etekler rahat hareketi engelleyen kıyafetler bel ağrısı riskini arttırır.
3 İri göğüsler ve göğüs protezleri bele ilave yük bindirir.

Kadın, aile ve toplum:
1- Kadınlar sağlıklarına erkeklerden daha çok dikkat ederler. Bu konuda daha hassastırlar.
2- Kadınlar erkeklere göre daha yardımseverdir.
3- Bakım sektöründe çalışmaya daha meyillidirler.

Elma İle Cilt Maskesi Tarifleri

Mevsim nimetlerinden olan elmanın cilde olan faydalarını biliyor muydunuz?

Elma yiyerek tüketilen ve çok sevilen bir meyvedir. Her mevsimde bulunabilir olma özelliği çok tüketilmesine zemin hazırlar. Elma yiyerek formda kalabilirsiniz. Elma yiyerek vitamin depolayabilirsiniz. Elmanın saymakla bitmez faydaları vardır. Türleri de her damak tadına uygun çeşitlidir. Ekşisi , tatlısı, yaz elması, kış elması Hangisini dilerseniz. Elmanın başka bir özelliği de cilde uygulanabilmesidir.

Elma maskeleri cilde canlılık, parlaklık kazandırır.

Elma ile Cilt Maskesi Tarifleri
1-) Bir tane elmayı püre haline getirin. 3 kaşık kaymak ekleyin. İyice karıştırıp yüzünüze uygulayın. Yüzünüze bir bez örtüp 15 dakika bekletin. Ilık su ile durulayın. Maskeyi haftada 2 kez uygulamanız yeterli.

2-) Kabukları soyulmuş elmadan 1 çorba kaşığı alın ve iyice ezin. 2 tatlı kaşığı susam yağı, 2 tatlı kaşığı badem yağı, 2 tatlı kaşığı kayısı çekirdeği yağı ekleyin ve iyice karıştırın. Cildinize uygulayın ve 20 dakika bekletin. Ilık su ile yıkayın. Bu maskeyi haftada 2 kez uygulamanız yeterli. Maskenin arındırıcı özelliğiyle tazelenmiş hissedeceksiniz.

3-) 1 adet elmanın suyunu çıkarın ve içine bir adet E vitamini kapsülü, 2 tatlı kaşığı polen ve 2 çay kaşığı yulaf unu ekleyin. İyice karıştırın ve cildinize uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra durulayın.

4-) 1 tane kırmızı elmanın kabuklarını ince ince soyun. 4 tane sert kayısıyı da kalın kalın soyun. Bu kabukları küçük bir kapta ve çok az su ile hafif ateşte lapa olana kadar 5 dakika pişirin. Daha sonra çatalla iyice ezin. Ilıdıktan sonra yüzünüze sürün. Maskeyi haftada bir uygulayabilirsiniz.


Karın Şişkinliği Tümör Habercisi Mi?

Bazı karın hastalıklarının belirtilerinden bir tanesinde karında büyümenin olmasıdır. Kadınlarda karın büyümesi kadın hastalıklarından, ayrı başka hastalıklarda da sık görülen ve bir kadın hastalığından sebep olup olmadığını ayırt etmek çok kolay değildir. Karında büyümeye neden olan olaylar; ya karın içinde bulunan organların hastalığından ya da karın derisinden olabilir. Karın derisinden kaynaklı olan ve karnın büyümesine neden olan olaylar şunlardır:

* İleri seviyede yağlanma
* Ödem, şişme
* Fazla doğum
* İri çocuk veya ikiz, üçüz
* Doğum sonucu kasların ileri seviyede gevşemesi sonucu sarkması
* Karın kasları ve diğer dokularında oluşan tümörler
* Diğer organlarındaki olan kanserlerin karın duvarına yayılma nedeni
* Fıtıklar
* Apseli
* Karınla ilgili olarak büyüme görülmesi başlıca üç olay sonucundadır. Bunlar
* Gaz sebebiyle olan şişkinlik
* Karın boşluğunda sıvının birikmesi
* Tümörler

Bağırsaklardaki hareketlerin azalması karında şişliğe neden olur. Bağırsak düğümlenmesi ismi de verilen bir rahatsızlığa sebep olur. Kronik bağırsak daralmasına da yol açabilir. Bağırsaklarda genişleme olup gazla dolması şişkinliğe neden olması genellikle sinirli olan kadınlarda daha sık görülür.  Kadınların genellikle adet kanaması olacağı dönemlerde karınlarında şişlik hissetmeleri hormonal etkinin sonucudur. Genellikle şikayete yol açmaz. Bu şişkinlik, adet olmanın başlamasıyla ortadan kaybolur. Adet gecikmesi olduğunda da şişkinlik şiddetli olarak kendini belli eder. Karında sıvı toplanmasına sebep olan hastalıkların içinde genellikle kanser gibi tümörlerde vardır ayrıca karın zarının su toplaması karında asidin toplanmasına da neden olabilir. Ayrıca karının içindeki organların yaralanması, delinmesi iç kanamalara sebep olur ve karın boşluğunda kan toplanmasına da neden olur. Bunun örneklerinden bir tanesi de dış gebeliktir. Dış gebelikte yırtılma sonucunda oluşan kanama karnın iç boşluğunda toplanır. Karın büyümesine neden olan tümörler genellikle kanser nedeni de olabilir. Kadın hastalıklarının içinde sık görülen hastalık miyomlar ve tümörlerdir. Karında asit toplanmasına sebep olan hastalık kötü huylu tümör nedeni olabilir. Ayrıca karın zarında tüberkülozda asit toplanmasına neden olabilir. Karnın su toplaması iç kanamalara neden olabilir. Adet döneminin düzenli olmaması, kadınlarda karınlarında şişkinlik ve şiddetli rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu belirtiler daha sonra kendiliğinden geçer.

Cinsel İlişki Güzelleştiriyor

Güzel olmak için yalnızca krem kullanmak, masaj yaptırmak, spor yapmak yada bakım uygulamak gerektiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Kadınların seks yaparak da güzelleştiği kanıtlandı. Yapılan araştırmalar cinsel yaşamından memnun olan ve uzun yıllar seks yapan kadınların genç ve güzel kaldığını ortaya çıkarttı.

Seks sırasında kan basıncının artması, kasların çalışması ve mutluluk hormonunun aşırı derecede salgılanması kalıcı güzellikte önemli etkenler arasında. Haftada 3 defa seks yapan kadınlar, en az 10 yaş daha genç ve güzel görünüyorlar.

İyi bir cinsel hayatın, beyin için de yararı büyük.

Bunun sebebi ise beynin cinsel ilişki sırasında normalden çok daha fazla çalışıyor olması. Üstelik seksle birlikte baş ağrısı, stres gibi sorunlar da son buluyor.

Kısacası, hem genç ve güzel kalmak hem de sağlığınızı korumak için uzmanlar seksi öneriyor.

Aşkın Vücudumuza Etkileri

Aşk sadece bir duygu mudur? Gösterilebilir mi?

Aşık bireylerin beyin MR görüntüleri incelendiğinde özellikle dopamin içeren bölgelerin yani beyin sağ bölgesinin yoğun bir biçimde aktivitesinin arttığı gözleniyor. Dopamin vücuda enerji veriyor iştahı azaltıyor ilgiyi artırıyor uykusuzluk sürekli karşı tarafa odaklanma onu düşünmeyi sağlıyor. Aşkın 3 fazının ilk dönemi bu şekilde gösteriliyor. Aşkın 2. ve 3. döneminde ise biraz daha sakinlik sevgi iletişim koku duyguları alışkanlık ve güven hissi ön planda. Bu dönemlerde ise serotonin ve diğer mutluluk sağlayan endorfinler etkili.

Yapılan bilimsel çalışmalarda intihar girişiminde bulunan gençlerde kalp kırıklığı terk edilme, aşkın kabul görmemesi gibi nedenler var. Aşk problemleri özellikle genç bireylerde toplum dışına itilme yalnızlık ve depresyonu tetikleyerek yaşam isteğini azaltıyor. Kırık kalpli gençlerin hayatları incelendiğinde aile ilişkilerinde problemler şefkat ve ilgi eksiklikleri gözleniyor. Hükümetler gençlerin üzerine daha fazla durulması sosyal ilişkilerin güçlendirilmesi gençlik cesaretinin olumsuz bir sonuca yol açmaması için önlemler alınması üzerinde duruyorlar.

Aşk Her Derde Deva

Aşk hem psikolojik hem de fizyolojik etkileri ile sağlığa iyi geliyor. Fiziksel etkilerde iştahsızlık ve metabolizma hızının artması başı çekiyor.

Aşkın Fiziksel Etkileri

1.Kan akımının düzenlenmesi
Dopamin ve norepinefrin kan akımını artırır.

2.İştah azalması
Tokluk merkezinin uyarılmasıyla açlık hissi kaybolur

3.Kalp ritminin hızlanması
Noradrenalin kalp atım hızını artırır.

4.Yağ yakımı
Stres hormonları olarak bilinen noradrenalin yağ yıkımını sağlar.

5.Metabolizmanın hızlanması
Kilo kontorolu ve zayıflık sağlar

6.Hafıza ve becerilerin artması
Artan kan beyin kan akımı hafıza ve becerilerin artmasını sağlar.

7.Ağrıyı daha az hissetme
Güçlü vücut içi morfin olan endorfinler hem ağrı algısını azaltır hem de mutluluk sağlar.

8.Bağışıklık sisteminin güçlenmesi
Endorfin ve serotonin yüksekliği bağışıklık sistemini güçlendirir.

9.Cilt sağlığının artması
Kan akımı değişiklikleri ve sevgi hormonlarının artması ciltte duruluk ve canlılık sağlar.

10.Östrojen ve testosteron artması
Üreme isteğini artırır.

Aşkın psikolojik etkileri arasında motivasyonu artırma yönü ön plana çıkıyor. Kişinin kendisine olan güveninin artması da hem sosyal hayatta hem de iş yaşamında başarıyı getirebiliyor.

Aşkın Psikolojik Etkileri

1.Motivasyonun artması
Kendine güvenen ve enerjik bir bünye konsantrasyon yoğunluğunu sağlar.

2.Anti depresan etkiler
Kullanılan antidepresanlar serotonin ve noradrenalin türevi maddeler içerir.

3.Özgüven ve başarı
Mesleksel başarılara imza atılır.

4.Dışa dönük sosyal kişilik yapısı
Mutlu ve sosyal bir kişilik yapısı sağlar.

Aşk sağlıklı bir biçimde yaşandığında bağışıklık sistemi üzerindeki olumlu etkileri sayesinde hastalıklardan koruyabiliyor. Kişinin tüm güzellikleri ile yaşadığı aşka dengeli ve sağlıklı bir yaşam şeklini de eklemesi gerekiyor.

İncecik Ayak Bileğiniz Olsun İstemez Misiniz?

İncecik ayak bileklerine sahip olmayı en çok kadınlar arzu ettiği için, daha çok kadınlara yönelik olan bu yazımızda ayak bileği inceltme egzersiz hareketlerinden bahsettik ve değerli erkek ziyaretçilerimiz de isterse bu egzersiz hareketlerinden faydalanabilirsiniz. Genellikle vücudumuzun şekli kalıtsaldır, ancak biz elimizden gelen, yaptığımız müddetçe, düzenli spor ve egzersize yöneldiğimiz zaman bu kalıtsal olan beğendiğimiz vücut bölgelerimizde küçük değişiklikler olması da muhtemel. Ayak bileği inceltme egzersizleri, kalıtsal olarak kalın ayak bileklerine sahip olanların ayak bileklerinde istenilen inceliği ortaya çıkarmaktadır.

İleri geri çekme egzersiz hareketleri
Yere oturun ve bacaklarınızı ileriye doğru dimdik uzatın. Ardından ayaklarınızı dizlerinizden kırarak vücudunuza doğru çekin içinizden 10’a kadar. Bu işlemi 3-4 dakika boyunca uygulayın.

Makas egzersiz hareketi

Tıpkı bir balerin gibi yere oturup yapacağınız bu hareket de 3-4 dakika boyunca uygulanmalıdır. Yere oturun ayaklarınızı dimdik uzatın ve parmak uçlarınızı yere değştirmeye çalışın. Aşta da dediğimiz şekilde balerin gibi olacaksınız. Öne doğru parmak uçlarınız yere basacak şekilde olduktan sonra yine içinizden ona kadar ayın.

Esneme egzersiz hareketi

Ayak bileği inceltme egzersizleri arasında en çok yoracak olan bu esneme egzersizidir. Hem baldırı, hem baseni hem de kalçayı etkiler. ayak parmaklarınızın üstünde yükselin ve esneme pozisyonunda sabit kalarak ağır ağır parmak uçlarına doğru yükselerek zirveye ulaşın ve zirveye ulaştığınız zaman içinizden 20’ye kadar sayın. Saymalarınız ne hızlı ne de çok yavaş olmalıdır.

Rahim Kanseri Nedir?

 Endometrium kanseri endometrium olarak isimlendirilen rahim iç zarının kanseridir. Rahim; alt kısımda vajinaya uzanan serviks (rahim ağzı) ve üst kısımda gövde olarak adlandırılan iki kısımdan oluşur. Gövdenin de iki kısmı vardır; iç kısmına endometrium denir. Bir kadının adet döngüsünde endometriumda değişiklikler olur. Siklusun sonunda endometrıum dökülür ve adet oluşur. Bu döngü kadın hayatında menapoza kadar devam eder. Hemen hemen tüm endometrium kanserleri endometriumun salgı yapan hücrelerinden oluşur ki bu kanser türüne endometrium adenokarsinomu denir. Diğer kanser türleri daha nadir görülür.

Risk Faktörleri
Endometrium kanserine neyin sebep olduğunu tam olarak bilemiyoruz ancak bu hastalıkla ilişkili bazı risk faktörleri vardır. Birçok endometrium kanseri hormon bağımlıdır. Bir kadındaki hormon düzensizliği endometrium kanserine sebep olabilir. Kadında overler (yumurtalıklar) tarafından salgılanan ve adet siklusunu düzenleyen östrojen ve progesteron adlı hormonlar vardır. Bu hormonların düzenli salınımı her ay devam eder. Endometrium kanserinde bilinen risk faktörleri; erken yaşta başlayan adet, gecikmiş menapoz, infertilite (kısırlık), ve obezite (şişmanlık) gibi kadında östrojen miktarını artıran durumlardır.

Endometrium Kanseri İçin Risk Faktörleri
Toplam adet sayısı: Erken başlayan ve geç yaşa kadar devam eden adet görmek, infertilite ve doğum yapmamış olmak ( gebelikte endometriumu koruyan progesteron hormonu artar).

Obezite: Obezite östrojen miktarını artırarak endometrium kanseri riskini artırır.

Tamoxifen: Tamoxifen meme kanseri tedavisinde kulanılan bir ilaçtır ve endometrium kanseri riskini artırır.

Östrojen Tedavisi: Menapozdaki kadınlarda menapozal yakınmaların tedavisi için kullanılır (kemik erimeleri, sıcak basmaları). Östrojenin bu etkisini azaltmak için progesteron kullanılabilir ancak bu durum meme kanseri riskini artırır.Bu nedenle östrojen replasman tedavisine doktorla tartışılarak karar verilmelidir. Yıllık kontroller önemsenmelidir. Anormal kanama gibi durumlarda doktora başvurulmalıdır

Over Hastalıkları: Östrojen miktarını artırarak etki edebilir.
Hayvani yağlardan zengin diyet: Bu durum bir çok kanser gibi endometrium kanseri riskini de artırmaktadır. Aşırı enerji vermeleri obeziteye sebep olur, ayrıca östrojen düzeylerini artırmak gibi bir etkisi de vardır.

Şeker Hastalığı
Aile Öyküsü: Küçük bir grup endometrium kanseri vakası ailevi kalıtsallık (genetik geçiş) gösterir. Aile üyelerinde bağırsak ve endometrium kanseri hikayesi olan kadınların genetik yatkınlık açısından danışmanlığa ihtiyacı vardır. Genetik incelemeler riski gösterebilir. Bu kadınlarda endometrium örneklemesi ile tarama yapılmalıdır.

Meme ve Over Kanseri: Meme ve over kanseri olan kadınlar, pelvik bölgeye ışın tedavisi yapılması endometrium kanseri açısından yüksek risklidir.

Korunma:
Doğum kontrol ilaçlarının riski azaltıcı etkisi vardır. Bu koruma, ilaçların kullanımından sonraki 10 yıl devam eder. Şeker hastalığının kontrol altına alınması ve uygun vücut ağırlığının yakalanması endometrium kanseri riskini azaltır. Eğer menapozal belirtileriniz varsa ve östrojen replasman tedavisi almayı düşünüyorsanız doktorunuzdan endometrium kanseri riski hakkında bilgi alınız. Birçok endometrium kanseri yıllar içerisinde ve çoğu daha zararsız olan problemlerin devamı olarak oluşur. Hiperplazi endometriumun artmış büyümesi sebebiyle olan daha az ciddi bir durumdur. En fazla görülen basit hiperplazi ilaçla tedavi edilebilir ve çok az oranda endometrium kanserine sebep olabilir. Ancak diğer hiperplazi tiplerinde kanser gelişme riski fazladır. Progesteron tedavisi, histerektomi tedavide düşünülebilir.

Belirtiler:
Anormal kanama, lekelenme: Özellikle menapoz dönemindeki kanamalara dikkatle yaklaşılmalıdır. Her 10 endometrium kanserli kadından 9’unun değişik tiplerde anormal kanamaları olur.

* Kilo kaybı
* Pelvik ağrı
* Kitle

Kanserden Şüphelenildiğinde: Eğer bir kadında semptomlar oluşursa doktora başvurmalıdır. Doktor; risk faktörleri, semptomlar ve aile hikayesini alır , pelvik muayene yapar. Kanserden şüphelenildiğinde altta yatan problemin endometrial kanser mi yoksa endometrial hiperplazi mi olduğunun anlaşılması için endometrial dokudan örnek alınmalı ve mikroskop altında incelenmelidir.
Endometrial biyopsi: Biyopsi doktorun ofisinde alınabilir. İnce flexible bir tüp yardımıyla rahim içerisine girip vakum yaratılarak doku örneklemesi yapılır.

Histeroskopi: Bu yöntem doktora rahim içerisine bakma olanağı verir. Doktor ince bir teleskopla rahim içerisine girerek ve rahim içerisini tuzlu suyla doldurarak anormal kanamaya neyin sebep olduğunu anlamaya calışır. Eğer gerekirse biyopsi de alınabilir.

Dilatasyon ve küretaj (D&C): Biyopsi doktora kanser olup olmadığını net olarak gösteremeyecek kadar az ise D&C yapılmalıdır. Bu yöntemde rahim ağzı genişletilir ve özel aletlerle rahim içi doku kazınarak örnek alınır.
Dokuların incelenmesi: Alınan dokular mikroskop altında incelenerek kanserli dokular bulunmaya çalışılır.

Diğer Yöntemler
Ultrasonografi (SİS): Bu yöntemde vajınaya yerleştirilen ultrasonografi aletiyle rahim içi görüntülenmeye çalışılır. Daha net bir görüntü için rahim içerisi tuzlu suyla doldurulabilir.
Sistoskopi ve proktoskopi: İdrar torbası ve rektumun ince bir teleskopla incelenmesidir.
Bilgisayarlı tomografi
PET (Pozitron Emisyon Tomografi) taraması
Akciğer grafisi
İntra venöz pyelogram: Böbrek ve idrar yollarının incelenmesidir.
Tam kan sayımı
Kanda Ca 125: Tedavi sonrası tedavi etkinliğinin takibinde kullanılır.

Tanı:
Normal jinekolojik muayene ile tanı konulması zordur ve faydalı bir tarama testi yoktur. Birçok kadın belirtileri olunca tanı alır. Kişilerin kendilerini takip etmesi ve anormal durumlarda doktorlarına başvurması gerekmektedir. Bu şekilde erken evrede tespit edilebilir. Bazı durumlarda kanser herhangi bir belirtiye sebep olmadan ilerleyebilir. Rutin pelvik muayenede smear alınarak serviks kanseri erken evrelerde saptanabilir ancak endometrium kanserinin taranmasında çoğu zaman faydalı değildir. Menopoz döneminde tüm kadınlar endometrium kanseri konusunda bilgilendirilmelidir ve anormal kanama gibi durumlarda doktorlarına başvurmalıdırlar.

Evreleme:
Endometrium kanserının evrelemesı tedavı seçimi için önemli bir kriterdir. Endometrium kanserınde en yaygın kullanılan evreleme FIGO cerrahi evrelemesidir. Evreleme sonrası doktorunuza hastalığınızın evresini anlayacağınız şekilde anlatmasını söyleyiniz.

Tedavi:
Endometrium kanseri tanısı konulduktan sonra başlıca 4 tedavi seçeneği vardır. Cerrahi , radyoterapi, hormonal tedavi ve kemoterapi. Cerrahi tedavi bir çok endometrium kanserinde ana tedavi yöntemidir. Ancak bazen bu tedavi yöntemlerinin kombinasyonu kullanılabilir. Tedavi seçimi kanserin evresine göre değişir.

Cerrahi Tedavi: Endometrium kanseri tedavisinde değişik cerrahi tedavi yöntemleri vardır. Temel cerrahi yaklaşım serviks, uterus, overler ve tüplerin çıkarılmasını içeren cerrahi yöntemdir ki buna abdominal histerektomi ve bilateral salpingooforektomi denir Endometrium kanserinin evre 1A ve 1B dışındaki evrelerinde lenf nodu örneklemesi yapılır ve lenf nodlarında kanser hücreleri araştırılır. Bu örnekleme laparoskopik olarak da yapılabilir.

Yan etkiler: tüm bu cerrahi yöntemler hastanın bir daha çocuk sahibi olmasını engeller. Cerrahi tedavinin diğer yan etkileri kanama, yara yeri enfeksiyonu, idrar yolları ve bağırsak yaralanmasıdır.
Radyoterapi: Radyoterapi yüksek enerjili ışınlar sayesinde kanserli hücrelerin öldürülmesidir. Vücut dışında uygulanabileceği gibi (external radyoterapi), tumor dokusunun hemen yanında da uyugulanabilir (barakiterapi). External radyoterapinin başlıca komplikasyonları deride renk değişiklikleri, ishal, idrar yolu problemleri, vajinada daralma ve cinsel ilişki sırasında ağrı, erken menopoz, pelvik kemiklerde zayıflamadır.
Kemoterapi: Kemoterapi kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar kan dolaşımına girdiklerinde tüm vücudu etkiler, kanser hücrelerini öldürmelerinin yanında normal vücut hücrelerine de zarar verebilirler. Kullanılan ilacın tipine göre değişmekle birlikte bulantı, kusma, saç dökülmesi, enfeksiyonlara yatkınlık, kolay yorulma gibi yan etkileri vardır. Birçok yan etki tedavi sonrası geçer.
Hormonal Tedavi: Hormonal tedavide progesteron benzeri ilaçlar kullanılır. Bu hastaların tedavisinde uygulanan yumurtalıkların alınması tedavisi veya radyoterapi sonrası yumurtalıkların baskılanması östrojen miktarını azaltır ve kanser hücrelerinin büyümesini azaltır.

Tedaviden Sonra
Endometrium kanserinin evresinin sağ kalıma etkisi:
Sağ kalım oranları:
Evre I: 81% - 91%
Evre II: 71% - 79%
Evre III: 30% - 60%
Evre IV: 15% - 17%

Endometrium kanserinde sağ kalım 5 yıllık sağ kalım oranlarıdır. Başka sebeplerden ölen hastalar dahil edilmez. Bu sayılar ortalama değerlerdir. Unutulmamalıdır ki her hastanın durumunu istatistiksel olarak kestirmek çok zordur ve her hasta kendi çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Tedavi Sonrası Takip
Tedavi sonrası takipler çok önemlidir. İlk 3 yılda takipler 3-6 ayda bir yapılır. Tekrar ortaya çıkan hastalıkların % 75’i ilk 3 yıllık takiplerde teşhis edilmektedir. Takip vizitleri pelvik muayene ve büyümüş lenf bezleri açısından muayeneyi kapsamaktadır ayrıca doktor tarafından şikayetlerin sorgulanması da yapılır. PAP smear testi vajinanın üst kısımlarındaki olası kanser hücrelerini gözetmek için faydalı olabilir.
Yapılan muayene kanserin tekrarladığına işaret ederse bilgisayarlı tomografi, ultrasonografi, CA125, kan sayımı veya biyopsi gibi testler gündeme gelir. Çalışmalar herhangi bir şikâyeti olmayan hastaların takiplerinde rutin kan sayımı ve görüntüleme testlerine gerek olmadığını göstermiştir.

Hangi Organ Kendini Ne Kadar Sürede Yeniliyor?

Organlarımız, gözlerimiz dışında, kendini yenileme özelliğine sahip. Hangi organımızın kendini ne zaman, ne kadar sürede yenilediğini sizler için derledik.

* Kalp Kendini 20 Yılda Yeniliyor.

* Yaklaşık 100 Bin Adet Olan Saçların Her Bir Teli Ayda 1.25 Santimetre ve Kendisini 3-6 Yılda Yeniliyor

* Mide Duvarı Kendisini 3-5 Günde Yeniliyor. Ancak Nikotin, Hücrelerin Yenilenmesini Ağırlaştırıyor.

* Bağırsak Kendisini 2-5 Günde Yeniliyor.

* İskelet Sistemi Kendisini 10 Yılda Yeniliyor.

* 10 Bin Tomurcuğun ve Her Birinde 50 Hücre Bulunan Dil Kendisini 10 Günde Yeniliyor

* Karaciğer Kendisini 6 Ayda Yeniliyor

* Akciğer Kendisini 1 Yılda Yeniliyor

* Kornea Tabakası Haricinde Kendini Yenileme Özelliğine Sahip olmayan Gözler Yenilenmiyor.

Hangi Saatlerde Hangi Organlarımız Yenileniyor?

Yaşam şeklimizi de bu saatlere göre düzenlediğimiz takdirde bu yenilenmeye katkıda bulunabilirsiniz. Örneğin akşam saat 11 de uyumazsak, saat 11 de kendini yenilemeye başlayan safra kesesi bu görevini yapamaz, ve ertesi günü yeterli performansta çalışamaz. Bununla birlikte göz altındaki torbalar ve şişkinlikler safra kesesinde çamur veya taş olduğunun bir belirtisi olabilir. Bunun için en az haftada 3 gece saat 11 de uyumamız gereklidir.

* 23:00 – 01:00 arası : Safra Kesesi
* 01:00 – 03:00 arası : Karaciğer
* 03:00 – 05:00 arası: Akciğer
* 05:00 – 07:00 arası : Kalın bağırsak
* 07:00 – 09:00 arası : Mide
* 09:00 – 11:00 arası : Dalak, Pankreas
* 11:00 – 13:00 arası : Kalp
* 13:00 – 15:00 arası : İnce bağırsak
* 15:00 – 17:00 arası : Mesane
* 17:00 – 19:00 arası : Böbrek
* 19:00 – 21:00 arası : Kalp Kası
* 21:00 – 23:00 arası : Bedenin Isıtılması

Bitkisel Tedavi İle Uçuklara Kesin Çözüm

Uçuk (Herpes) dudak, ağız, dudak, genital bölge ve burun delikleri çevresinde çıkan Herpes simplex adı verilen virüsün sebep olduğu hastalıktır.

Uçuk virüsü (Herpes simplex) ile insan genellikle ilk defa küçükken (0-5 yaş) tanışır. Uçuğu olan aile bireylerinden birinin “Sevgi dolu” öpücüğü sonucunda uçuk virüsü vücuda girer. Çoğunlukla farkedilmeyen küçük kızarıklıklar şeklinde ortaya çıkar; ağız içi, diş etleri ve dudaklar (gingivostomatit) enfekte olur. Ama kimi hassas bünyelerde ciddi enfeksiyonlar şeklinde de görülebilir. Tıbbi yayınlar arasında uçuklu bir kişiden bulaşan virüs sonucu yeni doğan ölümlerine ait vakalar vardır.

Uçuğa dokunulmamalıdır. Dokunulursa eller çok iyi yıkanmalıdır.

Uçukluyken kesinlikle gözlere dokunmaktan kaçınılmalıdır. Bayanlar makyajlarını temizlerken dikkat etmelidir.

Özellikle bebekler, çocuklar ve diğer insanlar öpülmemelidir, yakın temastan kaçınılmalıdır.

Uçuklu insanın kullandığı havlu, bardak, çatal, kaşık vb. eşyalar ayrılmalı ve başkalarının kullanmasına izin verilmemelidir.

Uçuk ve uçuk yarasının kabuğu ile oynanmamalıdır. (Parmaklara uçuk virüsü bulaştırılır, aynı zamanda uçuk yarasına da diğer mikroplar bulaştırılmış olur)

Dikkat ! Uçuk Bulaşıcıdır.

Uçuk İçin Doğal Tedavi Yöntemleri

Uçuk İçin Losyon 1
Malzemeler :
* 10 gr. meşe kabuğu
* 15 gr. ceviz yaprağı
* 3,5 su bardağı su

Hazırlanışı
Malzemeler karıştırılır. Kısık ateşte 15 dakika kaynatılır. Ateşten alınıp çatal yardımı ile ezilir. Soğuduktan sonra uçuk üzerinde uygulanır.
Not :Meşe kabuğunun kanamaları durdurma özelliği de mevcuttur.

Uçuk İçin Losyon 2
Malzemeler :
* 1 tutam mayıs papatyası
* 1 çay bardağı kaynamış su

Hazırlanışı
Malzemeler karıştırılır. Demlenmeye bırakılır. Soğuduktan sonra süzülür. Uçuk üzerine günde 3-4 kez kompres yapılarak uygulanır, İşleme sonuç alınıncaya kadar devam edilir. Bu işlem uçuktaki kaşıntıyı da alır.

Uçuk İçin Losyon 3
Malzemeler :
* 3 adet andızotu kökü
* 2 su bardağı su

Hazırlanışı
Malzemeler karıştırılır. Bir taşım kaynatılır. Soğumaya bırakılır. Soğumaya yakın süzülür. Uçuk üzerine günde 5-6 kez kompres yapılır. Uçuğun acısını ve kaşıntısını keser.

Not : Aynı formülü kille de deneyebilirsiniz, her iki formülle de başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Andızotu mikropları öldürür ve kaşıntıyı keser.

Uçuk İçin Losyon 4
Malzemeler :
* 1 adet soyulmuş elma
* 2 su bardağı su

Hazırlanışı
Tencere içerisinde konulan su ve soyulmuş elma kaynatıldıktan sonra kısık ateşte 8-10 dakika daha kaynatılır ve soğumaya bırakılır. Ilık haldeyken elde edilen su uçuk üzerine kompres yapılır ve bu işlem gün içerisinde 5-6 kez tekrarlanır. Arzu edilirse elma suyu çıkartılarak da denenebilir.

Uçuk İçin Losyon 5
Malzemeler :
* 1 tutam ısırgan otu
* 1 su bardağı su

Hazırlanışı
Malzemeler karıştırılır ve bir taşım kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür ve elde edilen sıvı uçuk üzerine kompres şeklinde uygulanır.

Uçuk Tedavisi İçin Evde Hazırlayabileceğiniz Merhemler

Malzemeler
* Şalgam
* Çavdar unu
* Şahtere otu
* Ceviz yaprağı
* Isırgan otu
* Susam yağı

Hazırlanış ve Kullanımı
1- Rendelenmiş şalgamlar yirmi dakika süreyle suda kaynatılarak süzülür. Sıkılarak elde edilen posaya çavdar unu karıştırılarak merhem kıvamına gelinceye kadar susam yağı ile yoğrulur. Hazırlanan merhem pansumandan sonra uçuk üzerine sürülür.
2- Şahtere otunun yaprakları sert bir zeminde dövülerek ezilir. Elde edilen posaya, krem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu karıştırılarak susam yağı ile yoğrulur. Hazırlanan bu krem uçuk olan bölgeye sürülür.
3- Kıyılmış taze ceviz yapraklan, ısırgan otuyla birlikte dövülerek ezilir. Elde edilen posaya, merhem kıvamına gelinceye kadar çavdar unu karıştırılarak susam yağı ile yoğrulur. Hazırlanan merhem bölgeye sürülür.

Uçuklar canınızı sıkıyorsa;
Bir aminoasit olan “Lizin” uçuğa yol açan herpes virüslerinin çoğalmasını önleyebiliyor. Lizin tablet veya krem formülüyle 3-5 ay kullanıldığında uçuktan koruyor. Sık sık uçuk çıkaranlarda önleyici olarak “lizin” yanında “St. John’s Wort” (Sarı Kantaron) bitkisi de faydalı olabiliyor. Bu bitki bağışıklık gücünü yükseltiyor, virüs çoğalmasını engelleyebiliyor.

Mevcut uçuklarınızın çabuk iyileşmesini istiyorsanız uçuk keseciklerine sakın dokunmayın. Lizin ve melisa içeren kremlerden faydalanmaya çalışın.

Daha önce uçuk problemi yaşamış insanlar, sızlama hissinin virüsün gelişmesine işaret ettiğini kısa zamanda öğrenirler. Virüsün ilerlemesini önlemek için sızlama başladığı anda aşağıdaki tedaviler uygulanmaya başlanmalıdır.

- Sek çayağacı yağını veya lavanta, karanfil ya da melissa esanslarından oluşan %50 oranından solüsyonu (bu yağlardan birini bir çay bardağı suyla sulandırın) bölgeye sürün ve mümkün olduğunca işlemi tekrarlayın.

- Düzenli olarak oğulotu çayından için; bu bitki uçuğa kesin bir antivirüs etkisi göstermektedir.

Eğer erken tedaviye rağmen, uçuk ilerlemeye devam ederse, kabarma dönemlerindeyken biraz çayağacı veya kadifeçiçeği kremi sürün.

- Enfeksiyonun ilerlemesini engellemek için ek olarak, ekinezya tentürü için veya tabletlerini alın (bir tatlı kaşığı veya günde 3 kere 600ml kapsül)

Uçuk virüsü burundan beyne ulaşıyor

ABD’de yapılan bir araştırma, uçuğa neden olan herpes virüslerinin burundan beyne ulaştığını ortaya koydu. Virüslerin özellikle koku almayla ilgili bölgede yoğunlaştığı saptandı.

ABD’nin Maryland eyaletindeki National Institute of Neurological Disorders and Stroke’da görevli Erin Harberts başkanlığındaki bilim adamları, sonuçları Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmalarında, menenjit, Alzheimer, Parkinson ve Multiple Skleroz (MS) gibi hastalıklarda rol oynayan herpes virüslerinden bazılarının, beyne, burun yoluyla ulaştığını belirtti.

Uçuklayan dudaklara lavanta 

Yarım çay bardağı ılık suyun içine dört damla lavanta, dört damla da nane yağı katın. Bu karışımı bir pamuk yardımıyla kompres uygulayarak dudaklarınızın çevresine yayın. Bu formülden her gün yararlanın. Sorununuz tekrarlamayı sürdürürse yeniden doktora görünün.

Hamilelikte İlaç Kullanımı

Bazı anne adayları, bebeklerine istemeden de olsa zarar verebileceklerini düşünemeyip, hamilelik esnasında ilaç kullanmaktan çekinmez.

Hamilelik sırasında aldığınız hemen her ilaç bebeğinizi de etkiler. Aspirin gibi görünüşte zararsız bir ilaç bile, plasentadan geçerek bebeğinize ulaşır. Bu sebeple, doktorunuz onaylamadıkça ilaç almaktan kaçının. İlacın zorunlu olduğu bir rahatsızlığınız varsa, doktorunuz bebeğinizi gereksiz yere tehlikeye atmadan sorununuza yardımcı olacak bir ilaç seçecektir.

Bazen ceninin bir ilaca maruz kalmasının etkileri yıllarca ortaya çıkmayabilir. Dietilstilbestrol (DES) alan kadınların kız çocuklarında ortaya çıkan durum budur. Bu ilaç düşük tehlikesi olduğu düşünülen ya da daha önce düşük yapmış kadınlara yaygın bir şekilde veriliyordu. 1970 lerde, gelişme çağındaki bir çok kızda ve genç kadında olağandışı vajina, rahim boynu ve rahim değişiklikleri olduğu teşhis edildi. Ortak noktaları, annelerinin hamilelik sırasında DES almış olmalarıydı.

Cenini ters bir şekilde etkilediği bilinen ilaçlara teratojenler denir. Genel olarak, ilaç almanın en tehlikeli olduğu zaman hamileliğin ilk üç ayıdır, çünkü cenin gelişimi o zaman gerçekleşir ve cenin zedelenmeye çok açıktır. Ancak, aspirin gibi bazı ilaçlar hamileliğin daha sonraki dönemlerinde daha tehlikelidir.

Tıbbi bir rahatsızlığı tedavi etmek için mutlaka gerekli olmadıkça, hamilelik sırasında çoğu ilaçtan kaçınmak gerekir, ama bazı durumlarda ilaçlar cenine zarar vermekten çok yararlı olabilir.

Ceninin kalp atım hızındaki bazı anormallikler, annede kalp anormalliği olmasa bile, anne aracılığıyla kalp ilaçları uygulanarak tedavi edilebilir. Aynı şekilde, doktorunuz, tıbbi bir sorun nedeniyle doğumun gebeliğin 32. haftasından önce suni olarak başlatılması gerektiğine karar verirse, bebeğin doğumdan sonra nefes

alabilmesini sağlamak için bebeğe doğumdan önce kortikosteroid ilaçlar verilebilir.

Bazen hamilelikte ilaçlardan kaçınmak mümkün olmayabilir. Bazı kadınlarda ilaç gerektiren şeker ya da hipertansiyon gibi kronik hastalıklar vardır. Birçok hamile kadında antibiyotiklerin kullanımını gerektiren idrar enfeksiyonları ortaya çıkar. Ve doktorlar sık sık virütik bir hastalık nedeniyle yüksek ateşi olan hamile hastalarına asetaminofen almalarını önerir, çünkü uzun süren yüksek ateş cenin için potansiyel olarak tehlikelidir. Aşağıda doğum kusurlarına yol açtığı bilinen ya da yol açtığından kuşkulanılan bazı ilaçlar belirtilmiştir.

lsotretinoin (Accutane) akne için kullanılan bir ilaçtır. Kalp hastalığına ve ciddi yüz ve kulak anormalliklerine yol açabilir.

Antibiyotik streptomisin hamile bir kadın tarafından uzun süre kullanıldığında sağırlığa yol açabilir; tetrasiklin kemik büyümesinin geri kalmasına neden olabilir ve diş rengini değiştirebilir.

Dicumarol kalp rahatsızlığı ya da aşırı kan pıhtılaşması olan bazı hastalar tarafından kullanılan bir antikoagülandır [kanın pıhtılaşmasını önleyen ya da geciktiren madde]. Anormal yüz uzuvları ve zeka geriliği bu ilacın kullanımıyla ilişkilendirilmektedir.

Nöbetli hastalıklar (epilepsi) için kullanılan, konvülsiyonları önleyici bir ilaç olan dilantin tümörlere, büyüme geriligine ve başka anormalliklere yol açabilir.

Su tutulması sorun olduğunda kullanılan diüretikler, aşırı kullanıldıklarında ceninin beslenmesini etkileyebilirler.

Metiltestosteron dişi ceninde erkek özelliklerinin gelişmesine neden olabilir.

Sakinleştiriciler doğumdan sonra aylarca devam eden titremeler yaratabilirler.

Valium depresyona yol açabilir.

Bu eksiksiz bir liste değildir. Herhangi bir ilacı almadan önce mutlaka doğum uzmanınıza danışın.

Kaynak : www.saglikbilgisi.com

Saçlara Günlük Bakım

SAÇA GÜNLÜK BAKIM

Ilık su: Saçınıza doğal parlaklığını yağlar veriyor. Siz onu sıcak suyla yıkarsanız yağlar küsüp gidiyor. Bu durumda saçınız parlaklığını kaybediyor.
Buz gibi suyla yıkanıp üşütün demiyoruz ama ılık suyla orta yolu bulmayı deneyebilirsiniz. Şampuanlarken saç derinize masaj yapmayı unutmayın. Saçlar mutlu olunca daha bir parlıyor.
Genetik ve Stil: Saçınızın hacimli olması genlerinize ve stilinize bağlı. Kızıl saçlıysanız şanslısınız. Saçlarınız doğuştan dolgun. Kızıl değilseniz siz de hacimli saçlara sahip olabilirsiniz. Hacim dediysek biraz daha fazla hacim için saç köpüğü kullanabilirsiniz. Olmadı kökten uca kurutabilirsiniz. Saçınız çok hassassa düşük ısılı fön, düzleştirici ya da maşa şart.
Kızgın föne elveda: Kısa sürsün diye yüksek ısıyla kurutuyordunuz değil mi? Bakın yanıldınız. İsviçreli bilim adamları bunu da araştırmış. Sonuçlar şaşırtıcı. Isı fark etmiyor. Hepsiyle aynı sürede kuruyor. Sadece bazıları daha fazla gürültü çıkarıyor.
Tarak: İşte en basit kuralımız. Saç dökülmesi bir yere kadar normal. Gün içinde 50 - 100 tel saç döküyoruz. Fazlası çok. Hırs hırs taramak da üstüne tuz biber ekiyor.
Stil yapıyorum derken saçınıza zarar vermeyin: Atkuyruğu, örgü saça nasıl zarar veriyor bilseniz bir daha asla yapmazdınız. Hele ıslakken hiç denemeyin. Islak saç daha kırılgan oluyor. 
Fön yerine havlu deneyin:  Vaktiniz varsa fönden uzak durun. Havluyla kurulayın. Bırakın kendi haline. Bu çok daha sağlıklı.
Sağlıklı bir saç için balık ve kuru yemiş yiyin: Saçla yediklerimin ne alakası var demeyin. Somonda ve kuru yemişlerde bulunan Omega 3 saç derisini sağlıklı yapıyor. Yapraklı sebzeler, havuç, baklagiller de çok yararlı.
Güzel saçlar istiyorsanız hızlı zayıflatan diyetlerden de uzak durmanız gerekiyor.
Kırık uçları proteinle tamir edin: Saçınıza yaptığınız sürüyle şeyin onu mahvettiği kesin. Kırık uçları kestirmek her zaman çözüm değil. Neyse ki bunun için de bazı şeyler üretilmiş. Protein içeren ürünler kırık uçları onarmada etkili. Şampuanınızı, saç kreminizi alırken içindekiler kısmını okumanızı öneriyoruz.
Kepeğe yağlarla çözüm aramayın: Kepek saç derinizi etkileyen bir sorun. Çeşitli yağlarla buna çözüm bulmaya çalışmak tam bir fiyaskoyla sonuçlanacak. Çünkü böyle uygulamalar kepeği daha da arttıracak. En iyisi doktora gitmek. Onun önereceği şampuanı kullanmak.
Markaların cüzdanınızı boşaltmasına izin vermeyin: Geçen yine dayanamayıp şampuandan saç kremine, jöleden spreye bir sürü ürün satın aldınız değil mi? Araştırmalar şunu söylüyor: Pahalı ürünler ucuzlardan daha iyi değil. Yapmanız gereken tek şey saç tipinize uygun olanı almak.
Beyazları kapatırken dikkatli olun: Yaşlandıkça saçınız da kırılganlaşıyor. Boyadığınızda daha da hasar veriyorsunuz.
Kıvırcıksanız taraktan uzak durun: Çünkü kıvırcık saçlar çok daha kırılgan. Hem zaten saçınızın taranmaya ihtiyacı yok. Şekillendiriciler işiniz görecektir.
İkide bir renk değiştirmeyin: Saçınız hakkındaki fikirleriniz değişken olabilir. Geçen ay kızıl olmayı isteyip, bu ay sarışınlığa merak salabilirsiniz. Ama dikkat edin. Bu saçınıza inanılmaz zarar veriyor. Ayrıca doğal saç renginizin birkaç ton açığına ya da koyusuna boyatın. Çünkü saç rengindeki aşırı değişimin verdiği zarar da çok yüksek.
Saçınızı güneşten koruyun: Güneş kremi olmadan güneşlendiğinizi düşünsenize. Korktunuz mu?  Saçınız için de aynısı geçerli. Üstelik onu korumak çok daha zor. Güneş koruyucu spreyler ya da şapka kullanın. 
Yüzmeden önce saçınızı yıkayın: Havuz kloru saçı mahvediyor. Saçınızı yıkayıp girerseniz klorun emilimi azalıyor.
Saçınızdaki değişikliklerin farkına varın. Mat saçlar ya da fazla saç dökülmesi sağlık sorunlarının habercisi olabilir.
Bazı ilaçlar saçınızı dökebilir. Bu konuda sıkıntı yaşıyorsanız bir cilt uzmanına görünmelisiniz.

Adet Sancısına Bitkisel Çözümler

Adet sancısı, kadınların ortak sıkıntısıdır. Her ayın birkaç günü karın, bel ve yumurtalık bölgesinde çekilen ağrılar, günlük hayatı da etkiler. Bu ağrılardan kurtulmak için ağrı kesici almak bir yol olsa da bu sorunun üstesinden gelmenin doğal yöntemleri de var.

Dr. Ahmet Maranki’den adet sancılarına iyi gelen çay tarifleri:

Karışık bitki çayı
Civanperçemi, aslanpençesi, çobançantası ve adaçayı bitkilerinin adet sancıları için faydalı bitkiler. Bu dört bitkiyi isterseniz ayrı ayrı isterseniz karıştırıp demleyin ve içine bir kaşık bal atarak tüketin. Bitkileri sadece bir taşım kaynatmaya özen gösterin.

Soğan suyu
Bir soğanın başına vurup kırın. 1 litre suyun içine koyup haşlayın. Hazırlanmış soğan suyundan 15 gün boyunca günde 2 bardak tüketin. Sebze ve meyveleri, bitkileri tüketmek için hazırlarken asla metal bıçak kullanmayın.

Safran 
Adet sancısını önleyen bir diğer bitki de safran. Peki, adet sancılarını önlemek için safranı nasıl kullanmalısınız? Bir tutam safranı bir fincan kadar suyun içerisine atıp kaynatın. Kaynadıktan sonra bu bitkisel çayı içtiğinizde adet sancılarınız git gide azalıyor. Safranı balla karıştırarak içmek de hem afrodizyak hem de adet söktürücü özellik göstermesinin yanı sıra adet sancılarını giderici bir etki de bırakıyor.

Civanperçemi çayı
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, ağrılı ve sancılı geçen adet dönemlerine karşı civanperçemi bitkisini öneriyor. Bu kürün etkili olabilmesi için adet başlamadan üç gün önce uygulamaya başlamak gerekiyor. Bir tutam civanperçemini (yaklaşık beş gram) yarım litre kaynamakta olan suyun içine atıp ağzı kapalı olarak kısık ateşte 3 dakika demleyin. Soğuduktan sonra süzüp her gün sabah ve akşam bir su bardağı için.

Not: Bu çayı her gün taze olarak hazırlamanız gerekiyor. Ayrıca adetin bitimine kadar devam ettireceğiniz bu kürü beş-altı ay boyunca her regl döneminde uygulamanız da yararlı olacaktır.

Adet sancısını azaltmak için yenmesi ve uzak durulması gereken yiyecekler

Regl kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik gibi problemler oluyorsa reglden bir hafta önce tuzu azaltmakta fayda var.

Doğal idrar sökücü olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi yiyecekler bu dönemde oluşan ödemi giderir.
Adet sancısına karşı fındık, fıstık, et ve balık tüketmelisiniz.

Az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmek gerekiyor. Pirinç, patates, yulaf gibi besinler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Regl döneminde buna daha da çok dikkat etmek gerekiyor.

Adet döneminde çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması şart. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak gerekiyor. Çikolata yenilince şeker yükseliyor ve sonra aniden düşüyor. Vücut da bu ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor.

Adet öncesi sıkıntılarını azaltan yiyecekler
Araştırmalar, adet öncesi sıkıntılarının iyi bir beslenme programıyla azaltılabileceğini gösteriyor. B vitamini, kalsiyum ve magnezyum içeren yiyecekler tüketmek, adet öncesi sıkıntılarını azaltmada etkili oluyor.

B vitamini: Ciğer, böbrek, yumurta sarısı, yapraklı sebzelerde bulunur.
Kalsiyum: Süt, balık, ayçekirdeği, soya fasulyesi, yerfıstığı, ceviz, somonda bulunur.
Magnezyum: Mısır, fındık, maydanoz, elma, incir, limon, portakal, unda bulunur.

Ödem Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Ödem oluşturan etkenler nelerdir?
Aşırı tuz tüketimi
Aşırı alkol tüketimi
Asitli içecekler
Hızlı yemek yemek
Fasulye ve nohut gibi kurubaklagiller
Tatlı yiyecekler ve beyaz şeker
Kabızlık
Bazı doğum kontrol hapları, antibiyotikler ve tansiyon ilaçları
Hareketsizlik
Adet öncesi dönem

Ödem oluşmasının engellemenin yolları nelerdir?
Bol bol su tüketin
Tuzdan kesinlikle uzak durun. Tuz yerine baharat kullanabilirsiniz.
Hazır besin sosları tüketmeyin.
Şeker ve şekerli gıdalardan kaçının
Yürüyüş yapın !

Ödem Attıran Gıdalar Nelerdir ?
Maydanoz
Karahindiba
Tarçın ve karanfil
Kirazın sapı
Armut, şeftali
Salatalık
Karpuz
Ahududu
Kereviz


Varis Nasıl Oluşur? Nasıl Önlenir?

Kanı kalbe geri taşıyan damarlar ‘toplardamar’ olarak adlandırılır ve bu damarlar kan akışının kalbe doğru tek yönlü olmasını sağlayan kapakçıklar içerir.

Toplardamarlarda oluşan tıkanıklıklar ve aşırı basınç bu kapakçıkların düzgün kapanmasını engelleyerek geriye doğru kaçaklara sebep olur.

Sonuçta bacaklardaki yüzeysel toplardamarlar genişler, uzar ve büklümlü bir görüntü ile varisler oluşur.

Varis nasıl oluşur?

•     Aşırı kilo artışı
•     Hormon salgıları ve bu salgıların kaslar üzerindeki genişletici etkisi
•     Hamileliğin, bacaktan gelen toplardamar üzerindeki basıncı
•     Hamilelikte oluşan vücuttaki kan artışının bacaklarda toplanması
•    Vücut bağ yapısının esneklik ve elastiklik özelliğinin genetik olarak fazla olması

Uzmanlar hamileliğin varis oluşmasını kolaylaştırdığını, çünkü gebelikte bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak için kan hacmi belirgin bir biçimde arttığını belirtmektedirler. Bu yüzden damarlarda çok fazla kan bulunur ve özellikle bacak damarlarında kan miktarının artmasına neden oluyor.

Çoğunlukla ilk hamilelik esnasında ortaya çıkan varisler, her hamilelikle ortaya çıkıp önceki hamileliğe göre daha şiddetli olabiliyor.

Ailesinde varis öyküsü olan anne adaylarında varisler daha sıklıkla görülüyor.

Bacaklarda ağrı, kramp, yanma, sızı ve şişkinlik varsa, damarlar belirginleşmeye başladıysa, ailede varis öyküsü varsa, iş yerinde sürekli ayakta kalınıyorsa, kesinlikle doktora gidilmelidir.

Varisi Önlemek İçin Öneriler

•    Hareket etmek; Özellikle sabah ve akşam yapılan yürüyüşler, yüzme, bisiklet gibi bacak baldır kaslarının aktif olarak kullanıldığı sporlar yapmak hamilelikte ortaya çıkan varisin gelişimini azaltır.
•    Hamilelik öncesi ve hamilelik döneminde aşırı kilo almamaya özen gösterilmelidir.
•    Uzun süre oturmayın, ayakta sabit durmayın, baldır kaslarının işlevselliğini etkilediği için her ikisi de uzmanlarca tavsiye edilmez.
•    Bol ve rahat giysiler giyin.
•    Yüksek topuklu ayakkabı ve terlik giymeyin, topuk yüksekliği baldır kas pompa fonksiyonunu olumsuz etkiler.
Bu konuda özellikle son dönemlerde hamileler için özel olarak tasarlanmış “Shuma” tipi hamile terlikleri kullanılması önerilmeye başlanmıştır.  “Shuma” tipi hamile terliklerinin, patentli “Alçak topuk, yüksek burun” tasarımı ile vücudun ağırlık merkezini dengeleyip ve vücut alt bölgelerindeki değişen dolaşımı düzenleyici etkisi olduğu ifade edilmektedir.
•    Hamilelik sırasında olumsuz faktörler nedeniyle genişleme eğiliminde olan toplardamarlara dışarıdan mekanik destek sağlamak amacıyla hamileliğe özel külotlu varis çorapları giyilebilir.
•    Yatış pozisyonunuzu ayarlayın, sol yan üzerinize yatın, sırtınızı arkadan destekleyin.
•    Her fırsatta bacaklarınızı yukarı kaldırın. Özellikle dinlenirken ya da yatarken yastıkla yükseltin.
•    Oturur pozisyonda iken bacak bacak üstüne atmayın, bağdaş kurup oturmayın.
•    Sigara içmeyin.
•    Alkolden uzak durun.
•    Su ve ödem artışına sebep olmaması için tuz tüketimini azaltın.
•    Genişlemiş kanamaya aday olan varis damarları darbeden korumak için gerekli önlemleri alın.

Ağrılı Cinsel İlişki Disparoni

Ağrılı Cinsel İlişki veya Disparoni, cinsel birliktelik sırasında kadının yüzeysel olarak vajina girişi veya daha derin kasık bölgesinde ağrı, acı, batma veya yanma hissetmesidir.

İlk cinsel birliktelik den itibaren Disparoni gelişebileceği gibi, cinsel birliktelikten yıllar sonra da ağrılı cinsel ilişki oluşabilir.

Toplumumuzda cinselliği çoğunlukla bir görev olarak gören kadınlarımız, disparoni şikayeti olsa da bu nedenle doktora başvurmayı pek gerek görmezler. Bu yüzden disparoninin hangi sıklıkta görüldüğüne dair elimizde net bir bilgi yoktur. Ancak son yıllarda cinselliğe bakış açısının yavaş yavaş değişmesi ile birlikte kliniklere ağrılı cinsel ilişki şikayeti ile gelen hasta sayısında da bir artış izlenmektedir.

Ağrılı cinsel ilişkisi olan bir kadın öncelikle jinekolojik muayene ile değerlendirilmelidir. Cinsel birliktelik sırasında oluşan ağrı, penisin vajinaya giriş bölgesinde ise Yüzeysel Disparoni olarak değerlendirilir. Derin Disparoni ise penis vajinanın daha ilerisindeyken, daha çok kasık bölgesinde hissedilir. Bu hastalarda genital bölgenin anatomik bozukluk veya enfeksiyonları öncelikle araştırılmalıdır. Karşılaşılan en sık Disparoni nedenleri şunlardır:

• Vajina veya vulvar bölge enfeksiyonları, Bartholin absesi, genital uçuk veya siğiller.

• Kızlık zarı veya vajina giriş bölümünde doğumsal anatomik darlıklar: Kalın kenarlı veya septalı kızlık zarı veya vajinanın normalden kısa olması.

• Vulvar vestibulit sendromu.

• Menopoz döneminde östrojen hormon eksikliğine bağlı vajinal sekresyonların azalması, vajinal kuruluk ve doku harabiyeti.

• Rahim sarkması, mesane sarkması (sistosel) veya vajina arka duvarının sarkması (rektosel).

• Cinsel ilişki sırasında kullanılan prezervatife karşı gelişen alerjik reaksiyon.

• Endometriozis hastalığına veya pelvik bölgede daha önceden geçirilen operasyonlara bağlı gelişen yapışıklıklar.

• Doğum sonrası veya vajinal yoldan geçirilen bir cerrahi operasyona ait dokuların kötü iyileşmesi.

• Vajina, vulva veya diğer pelvik organlara ait tümöral yapılar.

• Cinsel birlikteliğe tam hazır olmadan ilişkiye girmek: Ön sevişmenin uzun tutulduğu cinsel birlikteliklerde vajinal sekresyonlar daha fazla olacağı için vajinal kuruluk ve iritasyon daha az olacaktır.

• Anüs, rektum bölgesine ait kronikleşmiş hastalıklar: Anal fissür, fistül, hemoroid, kronik inflamatuar barsak hastalıkları veya kabızlık.

• Psikolojik sorunlar, cinselliğe ait kötü tecrübeler, cinsel yaşamla ilgili mitler, vajinismus.

Ağrılı cinsel ilişki şikayeti olanlarda tedavide esas olan ağrının nedenini ortaya koyabilmektir. Daha sonrasında alt da yatan nedene yönelik uygun tedaviler, cerrahi, medikal veya cinsel terapiler planlanabilir.

Cinsel ilişki sırasında ağrı, kadında cinsel doyumda azalma ve cinsel ilişki sıklığında azalmaya zemin hazırlar ve zaman içinde cinsel isteksizlik gelişir. Bu durum giderek cinsel birliktelik de çiftlerin her ikisi için de sorun olmaya başlar.

Bu yüzden eğer sizin de cinsel ilişki sırasında ağrınız varsa artık daha fazla ertelemeyin, hemen doktorunuzla görüşün.

DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.