bitkisel tedavi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sedef Hastalığına Bitkisel Tedavi

Sedef; deri hastalıklarının en önemlilerinden olup kronik, tekrarlayıcı ve sık rastlanılan bir rahatsızlıktır. Deri örtüsünün olduğu tüm bölgeleri tutabilir. Saçlı deride, tırnakta, elde, ayakta, gövdede, dizde, dirsekte kısaca tepeden tırnağa bütün vücudu etkileyebilir. Ancak şiddeti kişiden kişiye değişir. Kimi hastalarda sadece bir nokta veya plaklar halinde gözlenebilirken, kimi hastalarda vücudun muhtelif alanlarına yayılarak çok geniş deri bölgelerini etkileyebilir. Şu bilinmelidir ki sedef bir cilt rahatsızlığı olup, diğer organların bozuklukları ile bir ilişkisi yoktur.
Birçok kronik hastalıkta olduğu gibi belirli aralıklarla tekrarlama özelliği vardır. Bu nükslerin sıklığı, yaygınlığı bireysel olarak değişebilmekte bazen uzun yıllar boyunca hiçbir atak yaşanmaması da mümkündür.

Bu son derece sık hastalığın görülme ihtimali %1-3 arasında değişmektedir. En fazla görülen bölgeler diz, dirsek,bel, saçlı deri, genital bölgedir. Tipik görüntüsünde kırmızı , net sınırlı zemin üzerinde beyaz ince kabuklanmalar şeklindedir ancak sedefin kabuk olmadan sadece kırmızı alanlar veya bu alanların üzerine eklenmiş iltihaplı toplu iğne başı büyüklüğünde püstüllerle seyreden formları da olabilir.

Genetik bir hastalık olan sedef özellikle 20-40 yaş gurubunda sıkça görülür. Ailesel özelliği olan bu hastalığın ebeveynlerde olması çocuklarında görülme ihtimalini artırır.

Belirli faktörler hastalığın hızlanmasına yahut ilk atağın başlamasına neden olmaktadır. Bunların başında fiziksel ve psikolojik stresler,aşırı güneş ışığı, alınan birtakım ilaçlar(ağrı kesiciler, hormon ilaçları, kortizon,tansiyon ilaçları) yer almaktadır. Hastaların rahat bir hayat sürmesi, aşırı yorgunluktan kaçınılması, mümkün olduğu kadar az ilaç tüketmesi sedefin stabil kalmasına yardımcı olur. Sedefin tipik belirtilerinden bir tanesi de kaşınan yada yaralanan bölgelerde yeni sedef plaklarının gelişmeye meyil göstermesidir. Bu olaya "Köebner fenomeni" denmektedir.

Klinik görüntüye bakılarak teşhis konulan sedef bazen egzema, allerjik deri hastalıkları ile karışabilmektedir. Lokal bir sedef formu olan "palmoplanter psoriasis" (el-ayak sedefi) ise el ve ayakta su toplamaları çatlak ve soyulmalar şeklinde gözlenebilir.

Kronik olan sedef hastalığı, sanıldığının aksine başarıyla tedavi edilebilen bir hastalıktır ancak kronik olduğu için zaman zaman tekrarlayabilir. Bu tekrar ataklarının süresi ve aralığı kişiden kişiye değişebilir ve yıllarca tedavi ihtiyacı duyulmayabilir de.


SEDEF İÇİN BİTKİSEL TEDAVİ
KÜR - 1
Enginarlı bitki çayı, ısırgan yağlı özlü krem, bir de büyük boy vazelin alın ve içine ışgın, udihindi köklerini önce parçalayın, havanda döverek vazelinin içine katın ve merhem elde edin.
Enginarlı bitki çayını günde 3 defa aç karnına içine bal ya da şeker atarak için. Merhemleri düzenli bir şekilde sürün. Bitki çayı karaciğeri temizliyor. Önemli olan da bu zaten.

KÜR - 2
1. Kesinlikle sigara içilmemeli.

2. Karaciğer temizlenmeli. Bunun için;
Deve dikeni tohumu 1tatlı kaşığı dövüp yenir, 1 çay kaşığı şahteren otu dövülüp yenir.

3. Karahindiba otu kurusu dövülüp yarım kavanoz dolacak üstüne hakiki nar ekşisi dökülerek kavanoz doldurulup karıştırılmalı. Sabah - akşam 1 yemek kaşığı aç karnına yenmeli.

4. Macun (bal, polen, arı sütü karışımı) yapıp sabah akşam 1 tatlı kaşığı yenir.

5. 5 - 6 tatlı kaşığı kına, 1 litre suda 20 dakika kaynatılarak ılık vaziyette yaralara sürülür, ancak yaraları suya temas ettirmeyin. Kuruyunca hodan yağı sürülür.

KÜR – 3
Kına sürün bol bol, ayrıca tendirdiyot ile kolanyayı karıştırıp iyice diş fırçası ile iyice yedirin. Sonra kınayı sürün, bezle bağlayıp sabaha kadar bekletin.

Tüm sedef hastaları neleri tüketmemeli ?
  • Yağda yumurta
  • Ay çekirdeği
  • Domates
  • Sarımsak
  • Ceviz
  • Taze Üzüm
  • Acı Baharat 
  • Turşu
  • Alkollü içecek
  • Sigara
Bunlar bilinen sedef hastaları için kesinlikle zararlı ve yenmemesi gereken yiyecekler. Bir de vücudumuza göre yemeyeceğimiz yiyecekler mevcut.

Vücut sevmediği bir yiyecek olursa kaşınır ve belli eder. Bunu anlamalı ve o yiyeceği yememeli veya daha az tüketmemiz gerekir.

Birde herhangi bir şey az tüketildiğinde bir şey olmayabilir fakat çok yenildiğinde olabilir. Ama sigaraların ve mayalı içkilerin etkisi çok daha büyüktür.

Şifa Kaynağı Soğan


Kullanım alanları ve biçimleri: Soğanın özellikle biz Türklerin yaşamındaki yeri çok önemlidir. Ama onu pişirerek ve kızartarak yararsız hale getirmekte de herhalde üstümüze yoktur. Halbuki, soğanı doğal haliyle tüketmemiz gerekir. Çünkü soğan, sarımsak kadar olmasa da, insanoğluna oldum olası lezzet ve sağlık sunmuş önemli bir sebzedir. Ama onu yalnızca sebze olarak tanımlamak herhalde haksızlık olurdu.

Günümüzün soğanı, batı Asya kökenli yaz soğanı ve güney Sibirya kökenli kış soğanı olarak tanımlanabilecek iki ayrı türün karışımından türetilmiştir. Yaz soğanı yakıcı, kış soğanı ise daha az yakıcı özelliğe sahiptir. Ama yararlılık açısından farkları yoktur.

 Soğan, zengin vitaminler içeren, güç ve sağlık kazandıran bir sebzedir. Onu elden geldiğince çiğ tüketmek doğru olur. Soğan özsuyu, sütle karıştırılarak içilebilir. Çiğ olarak tüketildiğinde mideyi güçlendirir, sindirim sistemini uyarır, idrarı arttırır. Şeker hastalığını tedavi edemez ama kan şekerini düşürebilir. Mukozanın kan dolaşımını uyarır. Grip, nezle, gırtlak iltihabı ve öksürüğü önleyici olarak kullanılabilir. Soğuk algınlığında çocuklara, ince kıyılıp ezilerek, balla karıştırılan soğan yedirilir. Öksürük ve hatta boğmacada soğan şurubu çok rahatlatıcıdır. Orta boy bir soğan ince kıyılır, 2-3 yemek kaşığı toz şekerle karıştırılır, 1 çay bardağı su eklenerek, 2-3 dakika hafif ısıda kaynatılır. Kaynamadan sonra 2-3 saat bekletilir ve posası sıkılır. Gün boyunca 5-6 kere, 1-2 çay kaşığı kullanılır. Afiyet olsun.

Yan etkiler: Duyarlı mideleri rahatsız etmesinin dışında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

Soğan kalbi güçlendirir: İdrar söktürücü olan soğan, vücuttaki toksinlerin atılmasında ve kanın temizlenmesinde etkili olur. Midevidir: İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Hafif müshil etkisi vardır. C vitamini yönünden zengin olduğu için vücudun savunma sistemini güçlendirir. Soğuk algınlığının atlatılmasında ve yüksek ateşin düşürülmesinde etkilidir. Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalara göre, soğanın kalbi güçlendirdiği ve koroner damarları genişlettiği ileri sürülmektedir. Bu etkileri için; yeşil ya da kuru soğan, çiğ ya da pişmiş olarak bolca yenilebilir. Ayrıca soğan böcek ve arı sokmalarında iyileştiricidir. Çıbanların baş vermesini ve iyileşmesinin hızlanmasını sağlar.

Soğan suyuyla zinde kalın: Günümüzün yorucu şartları altında kendinizi iyi hissetmek için Mısırlı, Fransız, Çinli ve hatta Japonlar'ın geleneksel besin maddelerini kullanarak, zindeliğinize yeniden kavuşmanız mümkün. Örneğin Fransızlar gün boyu zindelik amaçlı her sabah bir parça soğan tüketirdi. Araplar ise daha genç ve sağlıklı görünebilmek için soğan suyunu balla karıştırarak gün boyunca içerlerdi. Yüzyıllardır Avrupa'dan Mısır'a, eski Roma'dan Çin'e ve hatta Japonya'ya kadar birçok ülkede tedavi amaçlı kullanılan sarımsak da; mide asidini düzenleyip, sindirime yardımcı oluyor ve kan akışını hızlandırıyor. İçerdiği maddeler sayesinde derinin kendini yenilemesini hızlandıran safran ise sağlıklı ve canlı bir görüntüye sahip olmanıza yardımcı oluyor. Demir ve çinko bakımından çok zengin bir besin maddesi olan midye; oksijeni hücrelere taşıyor ve metabolizmanın gelişmesini sağlıyor. Ayrıca midye, 18 mikrogram B12 vitamini içeriyor. Çikolata; enerji ve mutluluk veren en özel besin maddelerinden biri olmayı sürdürüyor. Çikolata, rahatlama duygusunun yanı sıra olaylara daha olumlu bakma hissi uyandırıyor.

Soğan şifa kaynağı : İçinde bol miktarda A,B ve C vitamini bulunan soğan, kalp ve prostat bozukluğu, sinir zafiyeti, cilt hastalıkları ve cinsel iktidarsızlık gibi birçok hastalığa iyi geliyor.
Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, soğanın kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklara iyi geldiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildirdi. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydetti.

Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü belirtti.
Ağızdaki soğan kokusunun giderilmesi için yemekten sonra ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu belirten uzmanlar, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yerde saklanması gerektiğini, çünkü soğanın patateslerden salınan nemle yumuşadığını ifade etti.

Soğan neye iyi geliyor :
Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildiriyor. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor.

Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor.
Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor,

 Çin’de 238 prostat kanseri hastası ve 471 sağlıklı erkeğin katılımıyla yapılan araştırmada, deneklere 122 gıda maddesini ne sıklıkla yedikleri soruldu. Sonuçları Journal of National Cancer Institute’ta yayınlanan araştırmada, soğangillerden günde 9 gramdan fazla yiyenlerde prostat kanserine yakalanma riskinin, bu gıdalara fazla itibar etmeyenlere göre yüzde 50 oranında daha az olduğu saptandı.

Soğan familyasından ürünler arasında soğan, soğancık, sarmısak, frenk soğanı ve pırasa bulunuyor.
Araştırmada, yeşil soğanın hastalığa karşı en koruyucu soğan türü olduğu da tespit edildi.

Araştırmaya göre, günde yaklaşık 3 gram yeşil soğan alan bir kişinin prostat kanserine yakalanma olasılığı yüzde 70 oranında azalabiliyor. Aynı miktarda sarmısak tüketenlerde ise prostat kanseri riske yüzde 53 oranında azalıyor.

Sofralarımızın en vazgeçilmezi olan soğan, aslında bu durumu o kadar hak ediyor ki, bir çok sebze piştiğinde vitaminlerinin büyük bir kısmını kaybettiği halde soğan sahip olduğu vitaminleri korumaya devam ediyor.

Antibiyotik Kardeşler  :  Sarımsağın kardeşi soğan da tıpkı kardeşi gibi antibiyotik vazifesi görür.
   
 Bronş Açıcı :  Soğanın bir özelliği de bronşları açmasıdır. Bronşları çalıştırarak öksürüğü söktürür. Akciğer rahatsızlıklarını, astım nöbetlerini, grip ve soğuk algınlığını çok kısa sürede ve kolayca atmaya yardımcı olur.
       
Üre Miktarını Düşürür  :  Soğan vücudunuzdaki fazla suyu almakla en iyi idrar söktürücülerden biri olarak üreyi düşürüp sodyumu atar.
   
 Salgı Bezlerini Çalıştırır  :  Soğan sinirleri yatıştırır, zihni yorgunluğu, kalp çarpıntısını, ruhi sıkıntıları giderir. Bütün salgı bezlerinizi çalıştırdığı için bu gibi şikayetlerde faydasını görürsünüz.
   
 İnsülin Artırıcı  :  Soğanın sunacağı en iyi hizmetlerden birisi de pankreas guddesini çalıştırıp insülin ifrazatını artırarak kandaki şeker seviyesinin düşürülmesidir. Şeker hastaları her yemekte küçük de olsa (arpacık soğan ya da daha tatlı cinsi olan kırmızı soğan tercih edilebilir) bir, iki tane soğan yerlerse kanın asitliğini gidererek, şekerlilerin susuzluk ihtiyacını giderir.   Bu arada bağırsakları dezenfekte ettiğini ve bağırsak kurtlarının düşmesine de yardımcı olduğunu belirtmek gerek.

Kalp Dostu : Soğan aynı zamanda kalbinizin de dostudur. Hormonların dengeli çalışmasını sağlayarak vücudunuzu dinçleştirir, dayanıklılığını artırır, yaşlanmayı geciktirir ve bununla beraber kemiklerin, dişlerin ve kan damarlarının sağlam olmasını sağlayıp karaciğeri dezenfekte eder ve onu zehirden arındırır.

Göz Halkaları İçin Doğal Çözümler

Aşırı tuzlu uzlu gıdalar tüketmek, sigara kullanımı, alkol veya kafein de göz altında koyuluklara neden olur.

Bazen aşırı yorgunluk nedeniyle gözlerin altında "gölge" oluşur. Bu durumda koyu göz halkalarının görünümünü yok etmek için daha fazla dinlenmek ve bol su içmek gerekir.

Sürekli olarak göz altınız koyulaşıyor ve şişiyorsa buna bitkisel çarelerle çözüm arayabilirsiniz. Estetik olarak yüzde olumsuz bir görünüm oluşturan bu problemden bir çok kadın ve erkek muzdarip. Çözüm için doğal uygulamalar bu sorunu çözmede daha etkilidir.

Göz Halkaları İçin Doğal Çözümler

Papatya çayı torbaları

Bir bardak sıcak suda bir tutam kuru papatyayı haşlayın. Bu çaya pamuk batırın ve gözaltına koyarak 10 dakika bekletin. Papatya uygulaması göz morlukları ve şişmiş göz kapakları için çok etkilidir.

Patates dilimleri

Soyulmuş ve göz altı boyutunda ince dilimler halinde kesilmiş patatesi 10 dakika boyunca kapalı göz kapaklarınızın üstünde bekletin. Sonuç almak için en az haftada 3 kez tekrarlayın. Her uygulama sonrası ılık su ile gözlerinizi yıkayın.

Soğuk salatalık dilimleri

Halka olarak kestiğiniz salatalığı buzdolabında bekletin. Soğuk dilimleri 10 dakika boyunca kapalı gözler üzerine uygulayın. Serin salatalık, göz çevresini yeniler. Cilt dokusunu düzenler. Kolaylıkla koyu renkli halkaları azaltmak yardımcı olur.

Süte batırılmış salatalık

Bir küçük kase süt içine salatalık dilimlerini koyun. Yarım saat sütün içinde kalsın. Sütlü dilimleri en az 10 dakika gözlerinizde bekletin.

Tatlı badem yağı

Tatlı badem yağını pamuğa bir kaç damla damlatın. Bu pamuğu 10 dakika gözaltında tutun. Tatlı badem yağı yorgun ve morarmış bölgenin dinlenmesi ve toparlanması için yardımcı olur.

Pişmiş elma

1 adet elmayı pişirin ve soğutun. Yarım saat buzdolabında bekletin. Soğumuş lapa elmayı avunuzda topak yapıp gözünüze yapıştırın. Haftada 3 gün bu uygulamayı yapın.

Buz kalıpları

Buz kalıbını 5 dakika boyunca uygulayın. Bu uygulama göz çevresini sıkıştırır. Kan dolaşımını uyarır.

Dondurulmuş kaşık

Dondurucuda iki çay kaşığını bekletin. Onlar iyice soğuduktan sonra 3 dakika boyunca kapalı göz kapaklarınızın üstüne yerleştirin.

Buğday ve kayısı yağı

Buğday tohumu yağı ve kayısı yağını birer çaykaşığı olmak suretiyle bir kaba koyun. Bu karışımdan 5-6 damla bir pamuğa dökün ve göz altında 10 dakika bekletin. Yağın gözünüze kaçmamasına dikkat edin. Pamuk yerine serçe parmağınızın ucunu bu karışıma batırarak gözaltına dairesel hareketlerle masaj yapabilirsiniz.

Domates, limon ve un

Bu karışımı hazırlamak için, 1 çay kaşığı taze domates suyu ve bir çay kaşığı limon suyu gerekli. İçine bir tutam un katın ve hamur yapın. Göz alına sürdüğünüz bu hamur tamamen kuruyuncaya kadar bekletin. sonra ılık su ile durulayın. Haftada 2 gün yapacağınız bu doğal tedavi koyu halkaların yok olmasını kolaylaştırır.

Havuç ve zeytinyağı

Yarım havucu rendeleleyin. İçine 2 yemek kaşığı zeytinyağı katın. 30 dakika bekletin. Sonra bu karışıma batırılmış bir pamuğu koypu renkli bölgede bekletin. 15 dakika sonra temizleyin.

Bal

Bir çorba kaşığı sıcak suda bir çay kaşığı balı sulandırın. Soğuduktan sonra bu karışıma batırılmış pamukla göz kapakları üzerine kompres yapın.

DİKKAT : Bu sitede yayınlanan her türlü bilgi, sadece bilgilendirmek amacı ile hazırlanmıştır. Bir sağlık profesyonelinin vereceği tavsiyelerin yerine kullanılamaz. Sizin gerçek fiziksel durumunuzu yansıtmıyor olabilir. Doktorunuza danışmadan bu sayfalardan edineceğiniz bilgileri herhangi bir rahatsızlığın teşhis veya tedavisinde kullanmayınız. Soru ve sorunlarınız için doktorunuza danışınız.